Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Evet, bizim hakkımızdı!

Evet, bizim hakkımızdı!

10 Eylül 2013 - 10:09
Sporda iddialı mıydık? Katıldığımız Olimpiyatlar’dan elimiz kolumuz altın dolu mu dönüyorduk? Gençlerimizi spora yönlendiriyor muyduk? Yoo Ama yine de kuşkusuz bizim hakkımızdı OlimpiyaBir cumartesi gecesi İstanbul’un kalbinde, İstiklal Caddesi’nin bir sokağındayız. Eskiden merdivenlerine masa konulabilen, püfür püfür bir sokak. Şimdi, belediyemiz sokakta insan sevmediği için içeri taşınmış bir ‘Mekan’da. Türkiye olimpiyatlara kitlenmiş, bizim de bir gözümüz sürekli twitter’da. Diğer gözümüz ise caddede. Çünkü sokaklarda içen insanların maazallah ‘taşkınlıklarından’ arındırılıp huzura kavuşturulan İstiklal Caddemiz'de bir cumartesi klasiği yaşanmakta... Polis bütün sokak başlarını tutmuş, biber gazları havalarda.

Arada Galatasaray’a kaçan bir grup genç koşa koşa çıkıyor merdivenleri... Sonra durduruyorlar birbirlerini, “Caddeye koşarak çıkmayın!” Polis ‘protestocu’ olduklarını anlar, gözaltına alır çünkü. Ya da döver. Yahut ikisi birden. Bunlar hep bizim Olimpiyat adayı şehrimizin ritüelleri. Huzur önemlidir şehrimizde. Bu yüzden alkol kullanımını da sınırladık zaten. Sarhoşların dolaşıp ‘halkın’ güvenliğini tehdit etmesine, gençlerimizi zehirlemesine izin veremeyiz. Bir zehirlenme gerekiyorsa onu da biber gazıyla yaparız.
O arada gaz fişekleri çocukların kafasına isabet edebilir, o çocuklar aylarca komada kalabilir, bu da bu işin cilvesi, nasıl koruyacağız başka türlü halkı? Çocuğunun hakkı için yürüyen babaya yine gaz sıkar, polis mermisiyle hayatını kaybeden gencin kardeşlerini de vururuz. Hep huzur ve barış sevdiğimizden.

Saat 11’i geçti, birden sokakta “Tokyooo!” diye bir ses yükseldi. Birileri, Spor Bakanı’nın twitter marifetiyle ‘kına’ gönderdiği bir grup marjinal ‘çapulcu’ ‘mutlu’ oldu bu karara. Ülkede, şehirde her şey güllük gülistanlıktı, bir onlar mahvetmişlerdi bu muhteşem tabloyu, merdivenleri gökkuşağı renklerine boyayarak. Çevik kuvvet bütün caddeyi tutmuştu, olağanüstü bir güvenlik hakimdi şehre... Sporda iddialı mıydık? Katıldığımız Olimpiyatlar’dan elimiz kolumuz altın dolu mu dönüyorduk? Gençlerimizi spora yönlendiriyor muyduk? Yoo. Kızlar hele mayo giymesin, erkeklerle aynı havuza girmesin, mümkünse aynı merdivenden bile çıkmasın, en iyisiydi... Şikemiz, dopingimiz? Evelallah.

Ama yine de kuşkusuz bizim hakkımızdı Olimpiyat. Ve çok şükür tek eksiğimizdi...

Bu ne kadın düşmanlığıdır?

Meltem Cumbul’un evlenmesi ayrı dert oldu, boşanması ayrı... Ortalık kendinden 40 yaş küçük kadınlarla evlenmesinde haber değeri görülmeyen adamlarla doluyken konuyla ilgili yazılan her haber ‘12 yaş küçük eşi’yle başladı, onunla bitti. Sabah’ta bir boşanma haberi var, hayli gergin görünüyormuş. Ne şaşırtıcı değil mi, insanın boşanmaya giderken gergin görünmesi... Buna karşılık Alican Özbaş’ın yüzünde güller açıyormuş ‘boşanmanın verdiği rahatlıkla’. Zannedersiniz, Meltem Cumbul silah dayayarak kaçırmıştı adamı. En fenası en sonda: “Adliyeye nezarethane kapısından giren Meltem Cumbul, çıkışı ise kalorifer dairesinden yaptı. Güzel oyuncunun bu hallerini görenler; ‘Alican Özbaş’ın otelindeki kral dairesinde başlayan evlilik, kazan dairesinde sona erdi’ demekten kendini alamadı.”

Bu kendini alamayanlar tabii haberi yazanlar belli ki, ama alabilselermiş keşke, çünkü çok komik olmuş. Meltem Cumbul, gayet başarılı, güzel, gayet iyi para kazanan bir kadın. Kimsenin kral dairesine filan ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Bence şahane bir hayat onu bekliyor. Ve bu her koşulda erkekten yana duran magazin diline sonsuz tepkim var...