Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Ferhan Şensoy ölür mü ?

Ferhan Şensoy ölür mü ?

01 Eylül 2021 - 09:09
Düne acı bir haberle uyandık: Ferhan Şensoy öldü. Kendisinin de son röportajında söylediği gibi 70 yaşında çok “genç ve yeni bir yazardı”, tezgâhta tamamlanmayı, basılmayı, okurla, izleyiciyle buluşmayı bekleyen birçok işi vardı, Azrail’in bu acelesi çok yersiz oldu. O “Ağustos 22, dediler ‘Ustan ölmüş’, ‘Çok komiksin Azrail, Turgut Uyar ölür mü?” demişti, aradan geçmiş 35 yıl ve biz gene Azrail’in hiç de komik olmayan bir şakasıyla karşı karşıyayız. Ağustos’un 31’i ve cevaplanması zor bir soru: “Ferhan Şensoy ölür mü?”

Asu Maro

 

 

Kendisini “Pera’daki hayaletim artık” diye tanımlıyordu epey zaman önce verdiği bir röportajda. Beyoğlu’nun ayakta kalan son tiyatrosunda; kendi onarıp 1989 yılında tiyatro seyircisine armağan ettiği Ses 1885’te oyunlarını oynar, tiyatronun kapı komşusu olan evinde yaşar, hâlâ fötr şapkasıyla İstiklal Caddesi’ni adımlarken. “Beyoğlu onun çocukluğunun en güzel platosuydu”, Tolga Akyıldız’ın İST Dergi için yaptığı röportajda söylediği gibi ve Ferhan Şensoy da bizim gibi daha sonra orada büyüyenler için bu platonun en kıyak aktörüydü. Aynı zamanda yönetmeni, aynı zamanda sesçisi, ışıkçısı, set işçisi. Beyoğlu biraz da Ferhan Şensoy demekti. Tabii bunun en önemli sebebi onun hayatının şekillenmesinde önemli rolü olan Galatasaray Lisesi’ydi.

Ferhan Şensoy 26 Şubat 1951 Çarşamba doğumlu. İlkokul öğretmeni Müjgan Şensoy ile tüccar Yusuf Cemil Şensoy’un büyük oğlu. 1953’te kız kardeşi Ragıbe, 1956’da erkek kardeşi Ahmet Vildan katılıyor aileye. Okula Samsun Gazi Osman Paşa İlkokulu’nda başlayan Ferhan Şensoy 1961’de Galatasaray Lisesi’ni kazanıyor. Öykü ve şiir yazmaya lisedeyken başlıyor, ilk yazdıkları 1969’da yayımlanıyor. Lise ikide üst üste kalınca o sıra Çarşamba Belediye Başkanı olan babası kızıp onu memlekete çağırıyor, Çarşamba Lisesi’ne veriyor. Seviyor Çarşamba Lisesi yıllarını. Tiyatro kulübü kuruyor, insanlara Fransızca öğretiyor, boş geçirmiyor o dönemi.

Liseden mezun olduğu 1970 yılında ilk skeçleri Devekuşu Kabare’de oynanmaya başlıyor. “Je M’en Fous Bilader” diye yarı Fransızca yarı Türkçe bir oyun yazıyor, kendi kurduğu Galatasaray Oyuncuları ile bir tek kez, Fenerbahçe tesislerinde, Galatasaray’ın akşam yemeğinde oynuyorlar. En önemli destekçisi, provalar için ona Devekuşu Kabare’nin salonunu açan Haldun Taner.

 

Çağdaş meddahlık geleneği

 

Profesyonel oyunculuk hayatı 1971’de Grup Oyuncuları ile başlıyor, ilk yönetmenliği de aynı yıl. Bir yıl sonra tiyatro öğrenimi için Strazburg’a, Ecole Superieure d’Art Dramatique’e gidecek, Magic Circus’ta yönetmen Jerome Savary’nin asistanı ve oyuncu olarak çalışacak, Montreal’de Fransızca yazdığı oyunlar sahneleyecek, “Ce Fou De Gogol”le Montreal’de en iyi yabancı yazar ödülü alacak ve Türkiye’ye dönecek. Cebinde ileride geleneksel tiyatro motifleriyle, Ortaoyunu’yla, Brecht’le, absürt tiyatroyla harmanlayarak kendi çağdaş meddahlık geleneğine ulaşmasını sağlayacak Fransız ekolünün izleriyle.

Bu sırada memlekette de “Haneler” adlı oyunu Haldun Taner ve Umur Bugay’ın ek skeçleriyle Devekuşu Kabare’de oynanmış, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda yazar ve oyuncu olarak çalışmış ve de ilk televizyon skeçlerini yazmaya başlamış. Yıl 1976, Ali Poyrazoğlu’nun oynadığı Ali Uyanık karakteri televizyon seyicisiyle buluşuyor. Garson rolünde de ilk kez ekran yüzü gören Ferhan Şensoy var. Bir yandan tiyatro, bir yandan TRT’ye skeçler derken 1977’de ilk kitabı çıkıyor; “Kazancı Yokuşu” ve ilk filmi; “Kızını Dövmeyen Dizini Döver”

 

Şan Tiyatrosu yangını

 

Kurduğu toplulukların, yazdığı sahnelediği oyun ve dizilerin, katılıp ayrıldığı ekiplerin sadece alt alta adlarını yazsak sayfalara sığmayacağından asıl önemli dönemece gelirsek; 1980’de kendi tiyatro geleneğini yaratacağı Ortaoyuncular’ı kuruyor. İlk olarak efsaneye dönüşen oyunlarından “Şahları Da Vururlar”ı yazıyor, yönetiyor ve Fuat Güner’le birlikte müziklerini yapıyor. 10 Kasım 1980’de Ortaoyuncular, Beyoğlu’ndaki ilk evleri Küçük Sahne’ye taşınıyorlar. Oyunlar oyunları, kitaplar kitapları izlerken sınavla öğrenci alıp yetiştirdikleri Nöbetçi Tiyatro’yu kuruyor.

Askerlik sonrası 1984’te daha sonra filme de dönüştüreceği “Köşedönücü” dizisini yazıyor, yönetiyor ve oynuyor. Ünlü repliklerinden “Mersilerden bir demet” dillere dolanırken Nöbetçi Tiyatro’da “Çehov’lardan Bir Demet”i sahneye koyuyor. Birçok oyunu olay yaratan Ortaoyuncular’ın köşe taşlarından biri olan “İçinden Tramvay Geçen Şarkı”, 1986’da seyirciyle buluşuyor. Karl Valentin’in skeçlerinden yazdığı oyunda Hümeyra ve Grup Gündoğarken’le paylaşıyor sahneyi. Oyunun bir parçası olan ve İstiklal Caddesi’nde yürüyenleri “Kimlik bitte” diye durduran Nazi askerleri bir sosyal deney olarak o döneme damgasını vuruyor.

1987 hiçbir zaman aydınlanmamış ya da aydınlatılmak istenmemiş bir olayla geçiyor Ortaoyuncular tarihine: Ferhan Şensoy yazıp yönettiği “Muzır Müzikal” ile gerici kesimden tepki alıyor, ismi ölüm listelerine geçiyor, hakkında dava açılıyor ve oyunun 77. gösterisinden sonra Şan Tiyatrosu yanıyor. Kim yaktı bulunmuyor ama protestolar son buluyor. Aynı yıl yine çok ünlü olan dizisi “Varsayalım İsmail”i ve pandemiye kadar oynamaya devam edeceği tek kişilik gösterisi “Ferhangi Şeyler”i çıkarıyor.

1988 “Don Juan ile Madonna”da birlikte oynadığı Derya Baykal’la evlendiği, 1989 ve 1990 kızları Müjgan Ferhan’ı ve Neriman Derya’yı kucağına alarak baba olduğu yıllar. Aynı zamanda Ortaoyuncular’ın yeni evine kavuştuğu. Bir süredir sinema olarak hizmet veren Tarihi Ses Tiyatrosu’nun bir kısım hissesini alıyor, onarıp yeniden tiyatroya dönüştürüyor: Ses 1885 Ortaoyuncular Tiyatrosu açılıyor. Bir yandan da sahnelere sığamayıp bir gemi kiralayarak yüzen tiyatroya dönüştürüyor; İçinden Dalga Geçen Tiyatro. Akşam oyun, geceyarısından sonra kabare yapıyor gemide.

 

Soluksuz, tavizsiz bir üretim

 

Sayılmayacak kadar ödül, bitmeyen mücadele, yurtiçi ve yurtdışı turneleri, yeni oyunlar, kitaplar ve filmlerle, durmaksızın üreterek geçirdiği hayatını 2014’te Elif Durdu ile birleştiren ve pandemi döneminde “emeklilik provası yapıyorum” dediği Geriş’e yerleşen Ferhan Şensoy’un kıymeti yıllar geçtikçe daha çok fark edilecek, çünkü en klişe tabirle “yeri doldurulmayacak”. O kadar uzun süreli aralıksız, soluksuz, tavizsiz bir üretimden söz ediyoruz ki, şu an onun yazdıklarını okumaya, neyse ki arşivlerde bulunan oyunlarını, skeçlerini izlemeye başlasak bir ömür bize yoldaşlık edecek kadar eser bıraktı geride. Ancak kendisinin de son röportajında söylediği gibi 70 yaşında çok “genç ve yeni bir yazardı”, tezgâhta tamamlanmayı, basılmayı, okurla, izleyiciyle buluşmayı bekleyen birçok işi vardı, Azrail’in bu acelesi çok yersiz oldu. Daha “Ses 1885’i koruma görevim olmasa adım atmam” dediği Beyoğlu’nun yeniden kültür sanat merkezi olduğunu görecektik, o gene fötr şapkasıyla sokağa çıkacaktı.

Tam kendisine yakışır şekilde, ardından yazılacak söylenecek cümleleri de kendi bıraktı gitti. 1985’te Turgut Uyar için yazdığı dizeler şu anda hiçbir zaman hoşlanmadığı sosyal medyada elden dile yayılmakta. O “Ağustos 22, dediler ‘Ustan ölmüş’, ‘Çok komiksin Azrail, Turgut Uyar ölür mü?” demişti, aradan geçmiş 35 yıl ve biz gene Azrail’in hiç de komik olmayan bir şakasıyla karşı karşıyayız. Ağustos’un 31’i ve cevaplanması zor bir soru: “Ferhan Şensoy ölür mü?”

 

İki kavuklu fotoğraf kaldı

 

Ferhan Şensoy, İsmail Hakkı Dümbüllü’nün meşhur kavuğunu 1989’da Münir Özkul’dan devralmış, 27 yıl sonra Rasim Öztekin’e devretmişti. 2020’de ondan da onay alarak kavuğu Şevket Çoruh’a devreden Öztekin’in 8 Mart’taki ani ölümü Ferhan Şensoy’u çok sarsmış, yol arkadaşına yazdığı veda mektubunda “Günü geldi, uçtu gitti gökyüzüne, kavuklu fotoğrafı asılı durur Ses 1885’te. Bir gün ben de uçup geleceğim gökyüzüne, buluşuruz gökyüzünde, neşeli bir meyhanede,” demişti. Ne yazık ki fazla erken bir buluşma oldu, Ses 1885’te iki kavuklu fotoğraf kaldı yan yana. 

 

Sahneyi hiç bırakmadı

 

Bugüne dek sayısız oyunda rol alan Şensoy, “Şahları da Vururlar”, “Dedikodu Şov”, “Anna’nın 7 Günâhı”, “Hayrola Karyola”, “Köhne Bizans Operası”, “Parasız Yaşamak Pahalı”, “Haldun Taner Kabare”, “Beni Ben mi Delirttim” gibi oyunlarda oyuncu ve yönetmen olarak rol aldı. Sahneye hiç veda etmeyen sanatçı son yıllarda, “Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği” ile “İşsizler Cennete Gider”, “Fername”, “Masal Müfettişi” oyunlarıyla seyirciyle buluştu.

 

Bir dünya rekoru: ‘Ferhangi Şeyler’

 

Ferhan Şensoy’un çok sayıda unutulmaz oyunu arasında “Ferhangi Şeyler”in yeri ayrı. 1991’de BBC Türkçe’ye verdiği röportajda oyunculuğunu geliştirmek için korkarak giriştiği oyunu iddia üzerine üç kere üst üste oynayabilir hale geldiğini anlatıyordu. 7 Mart 1987’de başlayıp aralıksız oynadığı oyunda günün gazetelerini okuyup “Ferhangi” yorumlar yapıyordu ve hiçbir oyun diğerinin aynısı olmuyordu. 25 Aralık 2015’te Bostancı Gösteri Merkezi’nde oynanan 2000. gösteriyle dünya rekoru kıran oyun, pandemiye kadar da devam etmişti.

 

50 yıla 25 kitap sığdırdı

 

Ferhan Şensoy, sahne hayatını kalemiyle pekiştirdi. İlk öykü ve şiirleri Yeni Ufuklar ve Soyut dergilerinde 1969 yılında yayımlanan Şensoy’un yazdığı skeçler de Devekuşu Kabare’de 1970 yılında oynanmaya başladı. Şensoy’un 40 yıla yayılan yazarlık serüveninde yayımlanmış 25 kitabı yer alıyor. Sanatçının ilk kitabı “Kazancı Yokuşu”, 1978’de okurla buluştu. Kitap, komiği bol mahalle ahalisinin kendi halinde sürüp giden yaşamlarının 1 Mayıs 1977’de yaşananlarla, okuru hüzne boğan bir kederle toplumsal olayların yaşamımıza etkisini gözler önüne sermişti. “Hacı Komünist”, “Ayna Merdiven”, “Falınızda Rönesans Var”, “Karagöz ile Boşverin Beni”, “Eşeğin Fikri”, “Saçma Sapan Şeyler”, “FerhAntoloji” Şensoy’un sevilen kitapları arasında yer aldı. Sanatçının son kitabı “Dündeste” ise geçen yıl okurla buluşmuştu. Sanatçının, “Gündeste” ile başlayıp “Gecedeste” ile süren zamanlar arası yolculuk trenine eklenen kitabı yazarın turneler, otel odaları, oyunlar, kentler, ülkeler ve aşklar tarihine okuyucusunu ortak etmişti.

Etiketler: Asu Maro  Ferhan Şensoy