Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | İyi ki o filmler de var

İyi ki o filmler de var

13 Aralık 2013 - 10:12 | Özgü Namal ve Engin Altan Düzyatan, Ketche'nin yönettiği "Bu İşte Bir Yalnızlık Var" filminde.
Başrolünü Engin Altan Düzyatan ve Özgü Namal’ın üstlendiği “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”, ülkemizde yapılmasına ihtiyaç duyulan iyi gişe filmlerinden
“Bu İşte Bir Yalnızlık Var”, müziklerini dinlemeye lise yıllarında başladığım okul arkadaşım Tuna Kiremitçi’nin ikinci romanıydı ve bir müzisyenin dünyasını anlatıyordu. Yalnız ve ‘kaybedenler kulübü üyesi’ bir müzisyen ‘eskisinin’ de diyebiliriz çünkü Mehmet aşkta da işte de dikiş tutturamadan otuzlarının sonuna gelmiş bir adamdı. Karısından boşanmış, grubundan ayrılmış, haftada bir gördüğü küçük kızıyla avunan, meteliğe de kurşun atan bir arkadaş.
 
 
Bu hafta bu romandan uyarlanan filmi izleyeceğiz sinemalarda. Senaryosu, sinema yazarı ve “Beni Unutma” filminin senaristi Burak Göral’a ait, yönetmeni de “Romantik Komedi”lerden tanıdığımız reklam ve klip kökenli Hakan ‘Ketche’ Kırkavaç.
 
Derli toplu bir aşk filmi
 
 
Şunu baştan söylemeli, karşımızda derli toplu bir aşk filmi var.
Engin Altan Düzyatan’ın oynadığı, hiç de ‘loser’a benzemeyen Mehmet, Galata’nın en müstesna sokaklarından birinde normalde bin dolarlarla kiraya verilen şahane bir dairede oturuyor. Gördüğümüz kadarıyla haftada bir yeteneksiz bir çocuğa gitar dersi vermekte ve boşandığı karısından sürekli “Kızın için kendini toparlamalısın” ayarları yemekte, hâl böyleyken nasıl bu kadar şık bir evde oturduğunu sorgulamıyoruz.
 
Alt katında arkadaşı olan bir çift; kafe sahibi Ayşe (Özgü Namal çok hoş, çok matrak bir Ayşe olmuş) ile İngilizce öğretmeni kocası Orhan oturmakta. Bir gece tabakların çanakların havada uçuştuğu bir kavga kopuyor karı koca arasında ve Orhan çekip gidiyor. Mehmet’e de hem Ayşe’yi teselli etmek, hem de onunla beraber sırra kadem basan Orhan’ı aramak düşüyor.
 
Atiye oyuncu olarak da çok tatlı
 
 
Bu arada eski grup arkadaşı Altan’ın ön ayak olmasıyla ‘tarzım değil’ dediği Atiye’nin arkasında gitar çalmaya başlıyor. Bu vesileyle biz Atiye’nin sadece şarkıcı olarak değil, oyuncu olarak da çok tatlı ve doğal olduğunu görüyoruz. Finalde de Mehmet’in bir türlü tamamlayamadığı bestesi olarak İskender Paydaş’a ait “Bu İşte Bir Yalnızlık Var” şarkısını dinliyoruz kendisinden.
 
Bu arada anlayamadığım bir şey, filmin içinde aynı isimde bir parça daha var; onu da Harun Tekin bestelemiş ve söylüyor. Bir filmin kendi adını taşıyan iki şarkısı olması biraz tuhaf değil mi?
 
Filme destek olmak güzel de...
 
 
Ama daha tuhaf bir şey var filmde;  Vodafone Red’in sponsorluk anlayışı. Bir sinema filmine yatırım yapmak şahane tabii, keşke artsa, eksilmese bu tür destekler. Ama bir filme destek olduk diye de onun en kritik sahnelerine damga vurmaya çalışmak biraz fazla değil mi? Filmlerde, dizilerde billboard’lara gömülmüş reklamlar görmeye alıştık, evet. “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”da bu daha da artmış, sokakta, barda, kullanılan cep telefonlarında, her taşın altında Vodafone Red var, hadi buna da peki. Ama artık filmin kahramanlarına da “Aaa, haberin yok mu, Vodafone Red’in hizmetinden?” gibi cümleler de kurdurtmasak diyorum...
 
 
 
Sonuçta toparlarsak, keyifle izlenen bir film “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”. Ülkemizde yapılmasına ihtiyaç duyulan iyi gişe filmlerinden. İyi ki bu filmler de var... Ama tabii, Milliyet Pazar’da Şirin Sever’e sinemanın sanat olup olmadığının bile tartışabileceğini söyleyen, ülkemizde sanat adı altında sıkıcı filmler çekildiğini düşünen, Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” ile “Üç Maymun” dışındaki filmlerine tahammül edemeyen Engin Altan Düzyatan’ın iddiasının aksine, iyi ki o ‘sanat filmleri’ var...