Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Kağıt yoksa çarşafa yazsınlar

Kağıt yoksa çarşafa yazsınlar

10 Kasım 2016 - 10:11
Elimizde alaycılığı, zekası ve küstahlığıyla şahane renkli bir karakter var ve tabii ki Erdal Beşikçioğlu da bunu tadını çıkararak oynuyor. Yine de keşke Burak Sergen gibi bir oyuncuyu kırmasaydı...
İçinizde en derinde sakladığınız, ayrılmaz bir parçanız olan tutkunuzu düşünün. Hani yapmazsanız delireceğinize inandığınız. 
 
Herkes onu bulup ortaya çıkaracak kadar şanslı olmaz tabii, içinde gerçekleşmemiş hayallerle yarım yamalak tamamlar ömrünü. Ama bulduysa da bir kere, artık 
o olmadan eksik insandır. 
 
Marquis de Sade (1740-1814) için yazmak böyle bir şey. Gem vurulmaya çalışıldıkça azan, yasaklandıkça coşan bir dürtü. Aristokrat bir aileden geliyor, askeri ve dini eğitim almış. Felsefeci, romancı, politika yazarı ama daha çok ‘erotik’ hatta ‘pornografik’ metinleriyle tanınıyor. ‘Sadizm’, adını ondan alıyor. Ve bu sayede bütün rejimlerce tehlikeli bulunuyor. Hani yönetimler gelip geçiyor, Marquis de Sade hep içeride. Muhtelif sebeplerle, 74 yıllık hayatının 27 yılını hapishane ve akıl hastanelerinde geçiriyor.    
 
‘Tehlikeli’ bulunuyor yazdıkları, zararlı bulunuyor, susturulması gerekiyor kaleminden taşan ‘zehirli’ fikirlerin. İnsanoğlunun kelimelerle savaşı yeni değil tabii. Ama şu da yeni değil: Akacak kan damarda durmadığı gibi, Marquis de Sade’ın cümleleri de bir yol bulup taşıyor aklından dışarıya.
 
Tatbikat Sahnesi’nin İstanbul Uniq Istanbul’daki ilk Oyunu ‘Tüy Kalemler’ ya da ‘Quills’, tam olarak onun bu yasakları delip ille yazacak bir yol bulduğu son yıllarını anlatıyor. Amerikalı yazar Doug Wright’ın yazdığı oyun, Philip Kaufman tarafından sinemaya aktarılmış, o günden beri de Marquis de Sade, kafamızda Geoffrey Rush’ın yüzüyle canlanır olmuştu.
 
Karanlığına rağmen parlak bir iş
 
Erdal Beşikçioğlu’nun genel sanat yönetmenliğindeki Tatbikat Sahnesi, oyunu önce İlham Yazar’ın rejisiyle Ankara’da sahneledi, şimdi de sıra İstanbul seyircisiyle buluşmakta. Bu kez yönetmen koltuğunda Erdal Beşikçioğlu var. Marquis de Sade rolünde de.   
 
Zaman, Fransız Devrimi sonrası. Mekan, yazarın ebedi istirahatgahlarından, akıl hastanesi. Duvarlar da, hücre hapsi de engel değil o ‘tehlikeli aklın’ üretmesine. En büyük eğlencesi akşamları kör annesine onun erotik hikayelerini okumak olan çamaşırcı kız Madeleine sayesinde, Marquis bir yolunu bulup uçuruyor sayfaları dışarı. Bu da ‘dışarıyı’ rahatsız etmeye devam ediyor elbette. İşi akıl hastanesinde ‘düzeni’ sağlamak olan hükümet görevlisi doktor Collard, hastaneyi idare eden rahip Coulmier’yi -tepesine binip tehditler savurarak- yazarı ‘susturmaya’ zorluyor. Madem kafasını durduramıyorlar; kalemine kağıdına el koyarak. Ama kendi kanını, o da olmazsa dışkısını kullanarak çarşaflara ve duvarlara yazabileceğini hesap etmiyorlar elbette. Onların baskısı arttıkça, Marquis de Sade’ın da yaratıcılığı körükleniyor.
 
Saygın Sosyal Rahip Coulmier rolünde çok başarılı.
 
Maalesef daha başlamadan, başrol oyuncusu Burak Sergen’in prömiyerin iptal edildiğini ve rolün kendisinden alındığını Cengiz Semercioğlu’nun yazısından öğrendiği haberleriyle gündeme gelen ‘Tüy Kalemler’, çarpıcı bir metin. Zaten elimizde alaycılığı, zekası ve küstahlığıyla şahane renkli bir karakter var ve tabii ki Erdal Beşikçioğlu da bunu tadını çıkararak oynuyor. Yine de gönül isterdi ki, Tatbikat Sahnesi’ni kurarken en çok ustalara saygıdan söz eden, tiyatro geleneğine yaslanan Beşikçioğlu, Burak Sergen gibi bir oyuncuyu kırmasa, hele hele “Tiyatroda bazen böyle faşizan hareketler uygundur” gibi bir cümle kurmasaydı. 
 
Ama sonunda ortaya çıkan; Barış Dinçel’in müthiş dekoru, Mustafa Bal’ın ışık tasarımı, Binnaz Dorkip’in koreografisi, Onur Yüce ve Cem Deliormanlı’nın müziği ile dört başı mamur bir oyun. Başta Erdal Beşikçioğlu ve rahipte Saygın Soysal olmak üzere; Gökhan Soylu, Melisa Şenolsun ve akıl hastanesinin diğer sakinlerini oynayan oyuncular, hepsi çok başarılı. Etkileyici, umut ve cesaret aşılayan, parlak bir iş. Bütün karanlığına rağmen.