Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Yaşam koçu olarak kediler ve çocuklar...

Yaşam koçu olarak kediler ve çocuklar...

15 Temmuz 2014 - 12:07
Fulsen Türker, hikayesinin tamamını Okuyanus Yayınları’nın Dizüstü Edebiyat serisinden çıkan ‘Garson ve Mutlu’ kitabında anlatmış. Okuduğum en keyifli ‘yeni bir yaşam’ kitaplarından
Dürüst olalım, tam da hayal ettiğini yaşadığını söyleyebilecek şanslı azınlık dışında hemen hepimizin hoşuna gider, her şeyi bırakıp yeni bir hayata yelken açma hikayeleri...
 
Hani adamın 9-5 bir işi varmış, hatırı sayılır bir maaşı, toplumda ‘saygın’ bir yeri ama hepsine bir anda sırtını dönmüş de gitmiş küçük bir sahil kasabasında takı yapmaya başlamış...
 
Ya da domatesini biberini kendi ekmeye, organik bir hayat sürmeye...
 
Ya da ne bileyim, hep istediği kitabı yazmaya... Yarım bıraktığı resim eğitimine dönmeye...
 
Bu hikayeleri okuruz, dinleriz, severiz ama gene döneriz kendi ‘güvenli’, ‘risksiz’, senede iki hafta tatil, 10 yıl içinde bir ev alma ihtimali, sonunda da kıt kanaat geçineceğimiz bir emeklilik maaşı garanti eden hayatlarımıza...
 
İşte o emeklilikte hayalini kurduğumuz sahil kasabasına gidebilmek için, kafamızda kurduğumuz kitabı yazabilmek, resimleri yapabilmek için şimdi çalışmamız gerekmektedir. Sonunda bir nefes alabileceğiz, “Allah sağlık verirse tabii...”
 
Züğürt tesellileri
 
Mutluluk? Salt mutluluk diye bir şey yoktur ki, mutlu anlar vardır, öyle değil mi?
 
Bu, zamanının tamamını sevmediği bir işte çalışarak geçirenlerin en geçerli iddiası, dayanağı, tesellisi...
   
“Yıllık iznini alıp tatiline gittiğinde mutlu değil misin? Tamam işte, al sana mutlu anlar... Kim sürekli mutlu olmuş ki? Mümkün değil böyle bir şey... Hem bütün kurulu düzenini yıkabildiğine göre, tuzu kurudur onların. Ya mirasyedidir, ya dünyalığını yapmıştır ki, çekip gidebilmiştir böyle ardına bakmadan...” Bunlar da diğer züğürt tesellilerimiz...
 
Ne diyecektik ki?
 
İyi eğitimli, daha 22 yaşında kurumsal hayata adım atıp yüksek pozisyonlarda çalışmış bir kadın, dokuz senenin sonunda işsiz kalırsa, evinin kirasını, kedisinin mamasını, kendisinin kahvesiyle sigarasını karşılayabilmek için bir zamanlar tıkır tıkır topukluların üzerinde müdavimi olduğu kafeye garson olarak dönerse, bu belki de hayatın ona verdiği ‘mutlu’ olma fırsatıdır desek inandırıcı olur mu mesela?
 
Önce kendisinin ve herkesin sağlam bir ‘düşüş’ olarak gördüğü bu işin aslında onun için bir ‘çıkış’ olduğunu? Beş yaşındayken önüne Anadolu Liseleri hazırlık kitabı konmuş bir neslin aslında kendisinin ne istediğini düşünmeye hiç fırsatı olmadığını? Ama şimdi, tuzu kuru filan değilken, daha az kazançlı ve masraflı bir yaşamı, gelen iş fırsatlarını geri çevirerek seçtiğini?
 

Yeni bir yaşam kitabı

 
Geçen yıl blogunda yazdığı ‘32’me doğru, garson ve mutlu’ yazısı elden ele dolaşan Fulsen Türker, hikayesinin tamamını Okuyanus Yayınları’nın Dizüstü Edebiyat serisinden çıkan ‘Garson ve Mutlu’ kitabında anlatmış.
 
Okuduğum en keyifli ‘yeni bir yaşam’ kitaplarından. Çünkü attığı hiçbir adıma derin anlamlar yüklemiyor, evrene olumlu mesajlar yollayıp geri dönüşler beklemiyor, ahkam kesmiyor, sadece Fulsen olarak, önce mecbur olduğu, sonra da sevdiği yolu son derece eğlenceli bir şekilde anlatıyor.
 
“Garsonum, bu işi, bu insanları seviyorum ve mutluyum” diyor, hepsi bu...
 
Yanında bir sürü renkli karakter ve hikaye de var...
 
O her gün uğradığımız kafenin görmediğimiz köşelerinde neler olduğu bilgileri de cabası...
 
Her şey bir yana, ben en çok kedilere ve çocuklara yüklediği ‘yaşam koçluğu’ payesini sevdim... Fulsen kariyer sancıları içinde kıvranırken hayatında mutlu iki kişi var çünkü: Küçük kardeşi ve kedisi... Niye?
 
Çünkü Fulsen oradan oraya koşturmuyor ve onlar da sevdikleri insanla daha çok vakit geçirebiliyorlar, bu kadar...
 
Ben bunları yazarken benim kediler de mutlu mesut iki yanıma yayılmış yatıyorlar... Birazdan “Yine mi gidiyorsun, ne güzel oturuyorduk” bakışlarıyla işe yolcu edecekler... “Çocukların ve kedilerin sözünü dinlesek bir dikili ağacımız olamaz bu hayatta” diyor Fulsen...
 
Ama ‘mutlu’ oluruz belki... Ve belki kitabın kahramanlarından Ruhi’nin dediği gibi hayatta mutluysan, başarılısındır...
 
Başarı dediğin aslında budur.Gerisi fasa fisodur...