Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Ebru Demetgül | Güzel çıkmış mıyız?
14 Mart 2013 - 07:03 | Kimiko Yoshida, Janieta Eyre ve Katerina Belkina, günümüzde tek motivasyonu "güzel çıkmak" olan otoportrelere bambaşka bir yorum getiriyorlar.
Otoportreye "güzel çıkmaktan" farklı bir misyon yükleyen sanatçılar, kendi içlerinde "daha iyi bir yere" ulaşılabiliyorGüzel çıkmadığımız hiçbir fotoğrafa tahammülümüzün olmadığı bir dönemde, facebook albümlerimizi “anlamlı” portrelerimizle doldurmaya kendimizi adamışız diyebilir miyiz? Diyelim. Uzanan kolumuzu belli etmeden kendi kendimizi ‘habersizce’ çekebilmeye başladık bile. Anlamını kaybetme tehlikesi yaşayan ‘otoportre’ türünü ufaktan hatırlatmak adına; objektifin karşısında nelere dönüştüğüne kendi de şaşıran, sıradışı üç sanatçıdan bahsetmek isterim.

Kimiko Yoshida otoportrelerinde, farklı kültür ve coğrafyalarından gelinleri canlandırıyor.


1
Kimiko Yoshida; 1963 Tokyo doğumlu, Paris’te yaşıyor ve kendisinin bir ceset olduğunu düşünüyor... Biraz açalım.
Kendisini meşhur eden ilk çalışması; yaklaşık 150 adet, 6x6 kare format fotoğraftan oluşan “MARRY ME!” adlı serisi. Seri; envai çeşit kültür ve coğrafyanın telli duvaklı gelinlerini canlandıran Kimiko’nun otoportrelerinden oluşuyor. Burada kültür, bazen bir kabile, bazen de bir çizgi film karakteri. Fotoğrafların her birinde kadın figürünü bir dudak ve göz çizgisiyle özetleyen, ayrıntıları kapatan; sadece kadın olma fikrinin altını çizen geisha makyajı yani Doran uygulanmış. Bu makyaj, serideki portrelerde tüm vücudu kaplıyor ve renkten renge girerek modeli arka planla birleştiriyor, neredeyse hiçleştirip kişiliğini ortadan kaldırıyor. Kimiko, kendi ölümüne ait bir seremoniyi şimdiden gerçekleştirip, acı çekmemiş cesedini fotoğrafladığına inanıyor.

Kimiko’nun gelin olmaya dair ilk öğrendiği şey, Japon kültüründe görücü usulü evliliklerin yaygınlığı ve kadının aşağılanışı. 3 yaşında annesi tarafından terkedilmiş ve uzun yıllar daimi bir göçebe yaşantısı sürmüş. Ailesinden, kültüründen, her şeyden uzak bir hayatın ortasında tekrar annesiyle karşılaştığında ondan aldığı cevap, kocasıyla evlenmeden bir gün önce tanışmış bir kadının kızı olduğu ve bu yüzden terkedildiği olmuş.

Özellikle otoportre sanatçılarına yönelik, “narsisist, egoist” gibi yorumların sığ kaldığını düşünüyorum. Her fotoğrafta kendini yeniden keşfetmenin iyileştirici bir etkisi vardır mutlaka.

Janieta Eyre, çalışmalarında doğum sırasında ölen ikizinden doğan vicdan azabını yansıtıyor.


2.
Janieta Eyre; 44 yaşında, Toronto’lu, ‘modern sanat çevrelerince’ şizofrenik, gülünç ve grotesk olarak tanımlanan, hatta korkulan bir kadın. Her otoportresinde kendisinden bir tane daha mevcut.

“2 yıldır aynı rüyayı görüyorum. Uzun bir masada, yanımdakilerin ellerini tutmuş oturuyorum, ortamızda bir cadı tahtası var. Medyum benim adımı söylüyor, bana bir mesajı varmış. Her seferinde, rüyanın bu anı geldiğinde çemberi bozuyor ve oradan kaçıyorum. Mesajı duymak istemiyorum. Bana söylenen gayet açık. O cadı tahtasında ismimin çıkması ölü olduğumu kanıtlıyor ve ruhum beni taklit eden bedenime bir şeyler söylemeye çalışıyor.”
Fotoğraflarında istisnasız bir şekilde iki Janieta var. Onlara “kız kardeşlerim” diyor. 1995’ten beri bu rahatsız edici bakışlarıyla “kız kardeşlerini” fotoğraflıyor. Kıyafetlerini kendi dikiyor. Yine bir bütünün içinde kaybolma durumu ve bir varlık-yokluk hikayesi. Janieta’nın çocukluğu, doğum sırasında ölen ikizi yüzünden kendi kendini cezalandırmakla geçmiş. Bu cezayı hikayeye dönüştürme isteği onu başarılı bir sanatçı haline getirmiş.

Katerina Belkina, Tamara de Lempicka gibi idolü olan sanatçıların eserlerine kendi modelliğini ve yorumunu katıyor.


3:

Katerina Belkina, ressam, fotoğrafçı ve dijital sanatçı. Moskova’da yaşıyor. “Aileden sanatçı” olarak tanımlıyor kendisini, bütün çocukluğu en iyiyi, en güzeli, en estetiği, en harikayı aramakla geçmiş. ‘Önüne konulmuş’ idoller, 19. ve 20. yüzyılın öne çıkan sanatçıları olan Cezanne, Klimt, Lempicka, Magritte, Malevich, Modigliani, Schiele, Petrov Vodkin ve Van Gogh. “Aileden sanatçı olmak” yetmiyormuş gibi üzerine bir de kendini karşılaştırman gereken zor seçimler.

“Paint” adlı serisi, idolü olan sanatçıların en meşhur yapıtlarına kendini model olarak kondurması ve yorumunu katması üzerine kurulmuş. Her birinin tekniğini anlamaya, hissettiklerini hissetmeye çalışmış. Bu idollerin çoğu erkek ve tabi ki ilham aldıkları kadınlar var. Ama Katerina, kadınlığıya kendi kendisinin ilham perisi olmuş. Zamansız bir başarı ve üne kavuşan bu sanatçılarla bedenini buluşturup, kendini tanımaya başlamış. Otoportrenin tercih nedeni ne olursa olsun, tek motivasyonunuz ‘güzel çıkmak’ değilse, sonucunda içerilerde iyi bir yere ulaşıldığı kesin.