Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Ebru Demetgül | Tuhaf bir aile albümü
04 Şubat 2013 - 11:02 | Gillian Wearing "Aile Tarihi" serisinde, soldan itibaren saat yönünde, anneannesi, dedesi, babası, annesi, amcası, ağabeyi, kız kardeşi ve kendisinin 17 yaşındaki hali yerine geçiyor.
İngiliz çağdaş sanatının önemli isimlerinden Gillian Wearing, "Family History / Aile Tarihi" serisinde, maskeler kullanarak yerlerine geçtiği aile üyelerini tek bir kimlik, kendi kimliği altında toplamaya çalışıyor
Birbirine bağlı, bağımlı; birbirine benzeyen, hiç benzemeyen, benzemek istemeyen; birbirini besleyen, aç bırakan birkaç kişinin denizin ortasında küçük bir tekneye doluşması gibi aile. Hasbelkader ve bağımlı bir birliktelik. Delirmek, korkmak, huzur bulmak, kopamamak, bağımlısı olmak; hepsi mümkün. Konumuz “aile albümü”. Gillian Wearing kendi aile albümünü “Family History” başlığı altında topluyor ve yüzümüzü buruşturan tuhaf bir nostalji yaşatıyor. Anneannesini oynuyor, babasının yerine geçiyor, abisini taklit ediyor; tüm aileyi teker teker kendi yüzünde canlandırıyor.

"Duymak İstediğinizi
Söyleyen Tabelalar" serisi,
fotoğraftaki kişinin imajıyla
tabelada yazanın yarattığı
oksimoron ile öne çıkıyor.
Gillian Wearing, 1963 Birmingham doğumlu, İngiliz çağdaş sanatının önemli isminden biri. 1997 yılının Turner Prize ve British Fine Arts ödüllerine sahip. 2007’de Royal Academy of Arts’ın ömür boyu üyesi olmaya hak kazanmış. Güzel bir sözü var Wearing’in kendisi hakkında: “Daima insanlar hakkında yeni şeyler öğrenmenin farklı yollarını aramakla meşgulüm. Keşfettiklerimle birlikte kendimi de keşfediyorum.” Aklı fikri insanlar ve bu insanların fikirleri olan Gillian’ın en bilinen işlerinden biri “Duymak İstediğinizi Söyleyen Tabelalar” serisi. Sokakta rastladığı insanların eline boş bir kağıt tutuşturuyor ve fotoğraflarını çektikten sonra o boş kağıdı dolduruyor. Serinin öne çıkan fotoğraflarından birinde iyi giyimli, bakımlı, omuzları dik bir iş adamının elindeki kağıtta “I’m desperate” yazdığını görüyoruz. Kağıtta yazanla kağıdı tutan kişinin arasındaki tezata şaşırmıyorsunuz aslında, biliyorsunuz ki “umutsuz” olmasını aslında siz istiyorsunuz. Bir anlamda iç sesimizi yakalamaya çalışıyor Gillian.

Wearing'in kendi üç yaşını yansıtmak için yarattığı maske ve ortaya çıkan görüntü, çocuklukla yetişkinlik arasındaki farkı gözler üzerinden koymasıyla etkileyici.


İlgimi çeken “Family History” serisi ise 1993’te başlamış. Wearing, aile albümlerini önüne koymuş, annesinin, babasının, kardeşinin, çocukluğunun yerine geçmek istemiş. Serinin tamamında donuk bakışlara ve kaskatı, pürüzsüz yüzlere bakıyoruz. Sebebi kullanılan maskeler. Bir tanesinin maliyeti 10.000 euro’dan fazla olan bu maskeleri Gillian kendisi hazırlıyor. Örneğin annesinin suratının aynısını gerçeğe çok yakın detaylarla şekillendiriyor ve sadece göz çukurlarını boş bırakıyor. Ardından peruk ve kıyafetlerle tamamladığı görüntüyü orijinal portrenin aynısı olacak şekilde fotoğraflıyor. Portrelerin ortak özelliği gözler. Bu ortak özellik, ailenin genetik miras işlevini temsil etmekle beraber bırakılan başka miraslara da işaret ediyor. Neyi arzu edeceğimiz, neyden korkacağımız, neyi seçeceğimiz ailede şekilleniyor. Gillian’ın kendini her birinin yerine koyması bana göre büyük cesaret. Kendimi herhangi bir çocukluk fotoğrafımın veya akrabamın içinde şu halimle düşünmek yeterince delirtici. Annenizin yerinde olsaydınız ne yapardınız? Ya babanızın? Tekrar çocuk olsanız? Daha da fenası; seriyi tamamladıktan sonra şunu farketmiş Wearing: “Ben bu zincirin son halkasıyım, benden sonra kimse yok.” Hiç çocuğu olmadığını o an farketmişçesine devamlılığı olan bir yapının son halkası, sonu, ölümü olduğunu farketmiş.

Tüm aile üyelerini kendi kimliğinde toplamak

Gillian, çocukluğunun önemli bir bölümünü gereğinden fazla sergilenmiş duygulara maruz kalarak geçirdiğini söylüyor. Çocukluğundaki televizyon şovu anlayışının giderek “aile içi reality” yönünde ilerlediğini hatırlıyor. İngilizlerin ketum halinin televizyon tarafından yıkılıyor oluşuna ilk tanık olanlardan. O dönem bir ailenin bu şekilde sergileniyor ve yaşatılıyor olması hızlı bir dönüşüme neden olmuş. Anne, baba ve çocuğun birbirlerinden ayrı ayrı incelendiği, bütünlüğün bozulabilirliğinin kanıtlandığı, hepsinin birer eleman olarak algılandığı, yabancılaştırıcı bir görüntü sunulmuş. Wearing aile kavramının bu dağıtılmış halini toparlamak istercesine kendini bir tutkala dönüştürerek tüm aile üyelerini kendi kimliğinde topluyor. Şu an aynı değişimi internetle yaşıyoruz. Abartılı duygularımız ve tepkilerimiz, hayatımıza dair yüzlerce ayrıntıyı paylaştığımız profillerimizle birleşerek bulanık bir kimlik havuzu oluşturuyor. Aile albümü diye bir şeyi olan var mıdır hala? Sadece bu sebepten bile ben bu ürkütücü ve buruk aile albümünü sevdim.