Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Elif Tanrıyar | Belleğimizin saklı hazine bahçeleri

Belleğimizin saklı hazine bahçeleri

04 Ekim 2017 - 04:10
‘Sarmal’, Yapı Kredi Kültür Sanat’ın yenilenerek dönen binasının katlarına yayılan, buradaki ilk ve belki de en özel sergisi
Bazen sevdiklerinizle hiç beklemediğiniz bir şekilde karşılaşırsınız. Onları tanıdığınız, alıştığınız halleriyle değil de, başka bir form ve biçimde kucaklayıverirler sizi. O, ortası delik, 2 ½ Kuruşluk, 1951 tarihli pirinç parayı görünce, bana da öyle oluyor işte. Birden dedemi hissediyorum tüm sıcaklığıyla yanımda. Çocukluğumun oyun arkadaşı, sevgili dedemin bu tür paralardan oluşan koleksiyonu ve onlarla oynayışım geliyor aklıma. Sanki aradan hiç zaman geçmemiş, sanki o hala yaşıyor ve yanımda… Ben dolaşmaya devam ettikçe, artık anılar da birbiri ardına hücum etmeye başlıyor. Şu Selahattin Giz’in siyah-beyaz fotoğraflarındaki gülümseyen kadın, ne kadar da anneannemin gençliğine benziyor. Beyaz şapkasıyla Taksim meydanında oynayan küçük kız ise annemin albümlerindeki çocukluğunu taşıyor yeniden. Peki ya şu Doğan Kardeş dergilerine ne demeli? Çocukken az mı aşırmıştım babamın kütüphanesinden okumak için! Sözüm ona bir sergide geziyorum ama sanki dolaştığım kendi belleğimde saklı duran hazine bahçeleri… Sarmal sarmal açılıyorlar gözümün önünde her adımda.
 
Dolaştığım serginin adı ‘Sarmal’. Yapı Kredi Kültür Sanat’ın yenilenerek dönen binasının katlarına yayılan, buradaki ilk ve belki de en özel sergisi… Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Genel Müdürü Tülay Güngen ile birlikte geziyoruz bu son derece etkileyici sergiyi ve onu içinde barındıran yeni, zarif binayı. “Biz Türkiye’nin kültür ve sanat bankası olacağız,’ diyen kurucumuz Kazım Taşkent’in hayalleri bir bir gerçekleşti,” diyerek anlatıyor Güngen. “1944’te kurulduğunda ‘sanat müşavirliği’ olan ilk bankaydı Yapı Kredi. Kültür sanat hizmetleri yıllar içinde gelişerek sürdü. Şimdi ise Galatasaray Meydanı’nı kucaklayan özgün tasarımıyla dünyaya kollarını açan bir yapıyı ülkemize kazandırıyor. Binamızın yenilenişi sırasında geçmişimizi inceleyerek geleceğimizi hayal ettik ettik. İstiklal Caddesi’ne dönüşümüzü etkili ve güçlü bir biçimde duyurmak için kendimizi yoğun bir çalışmanın içinde bulduk. Sayısı ve işlevleri artan, altyapısı güçlü, teknik donanımı zengin sergi ve etkinlik alanlarımız bize ayrı bir motivasyon sağladı. Dört yıl sonra ‘kendi yerimize dönüş’ümüzden aldığımız ilhamla, varlık sebeplerimizi ve mevcut değerlerimizi gün ışığına çıkarmaya karar verdik. Böylece eski-yeni, geçmiş-gelecek kavramları çerçevesinde tasarladığımız sergiye ‘Sarmal’ adını koyduk. ‘Sarmal’, 12 başlık altında toplanan Yapı Kredi koleksiyonlarının yeni mekanımızla bütünleşmesinin bir ifadesi oldu. Eserlerin çeşitliliği ve tarihsel dönemlerinin farklılığı önümüze geniş bir yelpaze açtı. Günümüz şairleri ve yazarları da bu eserlerle iletişim kurarak çağımızın sorunlarını kendi yorumlarıyla tartışmaya açarken, bir bakıma yayıncılık alanındaki çalışmalarımıza atıfta bulunmuş oldular.”
 
Güngen’in de belirttiği gibi bu 12 başlık altında toplanan her bir bölüme dair yorumlarıyla eşlik eden günümüz şair ve yazarlarını kendi seslerinden de dinleyebiliyorsunuz. Peki, bu sergide öne çıkan nelerle karşılaşma imkanına sahipsiniz? “Sergi, gölge oyunu figürlerinden, sikke koleksiyonlarına, Estergon Kalesi Sancağı’ndan Cumhuriyet’in 30-40’lı yıllarının çok önemli bir görsel kaydını oluşturmuş olan Selahattin Giz’in fotoğraflarına varan geniş bir yelpazede sanatseverlerle buluşuyor,” diyor Güngen. “Sergide Yapı Kredi’nin, 1950’li yıllardan sonra büyük önem verdiği, aralarında Osman Hamdi Bey, İbrahim Balaban, Abidin Dino, Ömer Uluç gibi farklı dönem Türk resminin büyük isimlerinden oluşan resim koleksiyonunun büyük ilgi toplayacağını düşünüyoruz.” Bu serginin en büyük sürprizlerinden biri olan, Yapı Kredi’nin 1954’teki 10. Kuruluş yıldönümü için düzenlediği “İş ve İstihsal” konulu resim yarışmasının birincilik ödülünün (zamanında tartışmalı!) sahibi Aliye Berger’in “Güneşin doğuşu” adlı resmi ise adeta büyük bir enerji yayarak karşılıyor sizi, aniden olanca haşmetiyle! Günümüzdeki genç sanatçıların eserlerine de yer verenkoleksiyondan bu özel seçkiyi sanatseverler 31 Aralık 2017 tarihleri arasında ziyaret edebilecekler. Ama kitap severler için asıl sürpriz binanın üst katlarında gizli! Tabii eğer girişteki ‘gönülçelen’ yeni kitapevini saymazsanız! Üst kattaki kütüphanede Yapı Kredi koleksiyonunun belki de kalbini oluşturan en önemli koleksiyonlardan biri olan yazma ve baskı kitap koleksiyonu yer alıyor. Aralarında 1523 tarihli bir baskı dahi yer alan bu koleksiyonu incelediğinizde, nadir rastlanan kelebeklerin kırılgan güzelliğini anımsatan bir duyguyla sarmalanıyorsunuz adeta.
 
Sergiyi ve binayı gezdikten sonra, -yukarıdan adeta tüm şefkatiyle Beyoğlu’nu kucaklayacakmış gibi duran canım Akdeniz heykeline de,çocukluğumun bir diğer ritüeli olan sessiz bir selam göndermeyi de ihmal etmeden- oradan ayrıldıktan sonra, ilk işim ise aynı adlı kitaba gömülmek oluyor. “İkinci Dünya Savaşı kabusunun dünyanın üzerine çöktüğü 1944 yılında Yapı ve Kredi Bankası’nı kuran Kazım Taşkent ekonomide ticarette artı değer yaratma çabasına en başından itibaren kültür ve sanat hamiliğini de eklemişti,” diyor giriş yazısında Ömer Koç. “Sanat eserlerinin korunmasını, araştırmaya açılmasını ve yeni nesiller için muhafaza edilmesini hedefleyen bir anlayışın yerleşmesinde ve yaygınlaşmasında Yapı Kredi’nin öncü rolü unutulamaz.”
 
Kitapta aralarında Behçet Çelik, Gonca Özmen, Roni Marguiles, Murat Yalçın gibi yazar ve şairlerin, sergide de dinleme imkanına sahip olduğunuz metinleri de yer alıyor. “Bir kadın, bir düş penceresi açıyor – esintili,” diyor Gonca Özmen. “İbrahim Safi kendisinden Türk bestekarların portrelerini yapması istendiğinde tedirgin olmuş mudur?” diye soruyor Behçet Çelik. Murat Yalçın ise İstanbul’un kadim güzelliğini bir sığırcık yavrusunun gözünden ‘kuşbakışı’ anlatıyor bize.
 
Yalnızca toplumsal değil kişisel belleklerimizi de aydınlatan bu özel serginin küratörü Necmi Sönmez’in serginin çıkış noktalarını anlattığı yazısında ise edebiyat severleri bir başka özel sürpriz bekliyor. Sönmez’in yazısı sayesinde ‘Sarmal’ fikrinin, yıllar önce dostu Leyla Erbil’le yaptıkları bir Sultanahmet gezisinde nasıl doğduğunu, aynı zamanda Erbil’in çok özel fotoğrafları eşliğinde öğreniyoruz. Sergi kendi ailemden görüntüleri ulaştırmıştı bana, yılların katman katmanörttüğü bellek bahçemin gölgeli kuytularından. Bu kitap ve Necmi Sönmez’in yazısı ise sevgili Leyla Erbil’in sesini taşıyor kulağıma.