Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Elif Tanrıyar | Man Booker’ın ‘Altın’ kazananı belli oldu

Man Booker’ın ‘Altın’ kazananı belli oldu

09 Temmuz 2018 - 01:07
Man Booker’ın 50. Yıldönümü şerefine düzenlenen ve 50 yılın birincisini belirleyen Golden Man Booker Ödülü’nün kazananı dün gece Londra’da açıklandı. Ödülü alan “English Patient” romanıyla, 1992 yılı kazananı Michael Ondaatje oldu.
Dün gece tüm dünyadaki edebiyat severler nefeslerini tutmuş çok önemli bir anı bekliyorlardı. 50. yaşını kutlayan Man Booker Ödülleri’nde, bu 50 yılın kazananları arasında belirlenecek olan altın kazananın açıklanacağı an giderek yaklaştıkça, heyecan da giderek artıyordu. Buna benzer iki ödül daha önce de verilmişti gerçi. 1993 yılında ödüllerin 25. Yıldönümü şerefine verilen ‘Booker of Bookers’ ile 2008 yılında verilen ‘Best of the Booker’ ödülleri bu niteliğe sahip iki ödül olarak Booker’ın tarihinde yer almışlardı. Üstelik işin ilginç kısmı, bu iki ödülün de kazananı aynı yazarın aynı romanıydı! Her iki ödülü de Salman Rushdie, “Midnight’s Children (Geceyarısı Çocukları)” romanıyla kazanmıştı. Hal böyle olunca bu yıl Booker’ın 50. Yıldönümü şerefine düzenlenen Golden Man Booker ödülü için de ilk başta tüm gözler yine Rushdie’ye çevrilmiş, jüri kısa listeyi açıklamadan önce herkes bu kez de Salman Rushdie’nin kazanacağını düşünmüştü. Ama her bir on yıllık aralığın adaylarını aralarında paylaşan beş jüri üyesinin açıkladıkları kısa listede Rushdie yoktu. ‘Altın’ adaylar ise şu isimlerden oluşuyordu; “In a Free State” romanıyla V.S. Naipaul, 1971 kazananı. “Moon Tiger” romanıyla Penelope Lively, 1987 kazananı. “The English Patient” (İngiliz Casus) romanıyla Michael Ondaatje, 1992 kazananı. “Wolf Hall” (Kurtlar Hanedanı) romanıyla Hilary Mantel, 2009 kazananı. “Lincoln in the Bardo” romanıyla George Saunders, geçtiğimiz yılın kazananı. Ardından ödüller halk oylamasına açıldı ve heyecanlı bekleyiş de başladı. Ve ‘altın’ kazanan da dün gece açıklandı. Sri Lanka asıllı Kanadalı yazar Michael Ondaatje, “The English Patient” romanıyla 50 yılın birincisi olmaya değer görüldü.
 
 
“İngiliz Hasta” benim de gönlümün favorisiydi açıkçası. Yalnızca romanıyla değil, aynı adla uyarlanan ve başrollerinde Juliet Binoche, Ralph Fiennes, Kristin Scott Thomas gibi oyuncuların rol aldığı, Anthony Minghella filmiyle de nefesimi kesmişti. İşin ilginç yanı bundan 26 yıl önceki Man Booker seçiminde jüri Ondaatje ile bir diğer aday olan Barry Unsworth arasında bir hayli kararsız kalmış. Törende bir konuşma yapan Ondaatje ise “Bir saniye için bile bu romanın listedeki en iyi kitap olduğuna inanmıyorum, hele VS Naipaul gibi zamanımızın bir ustasının eserinin ya da “Wolf Hall” (Kurtlar Hanedanı) gibi bir başyapıtın yanında…” dedi. Ardından da Booker Ödülü’nü bugüne dek alamayan William Trevor, Barbara Pym ve Alice Munro gibi isimleri de anmanın önemli olduğunun altını çizdi. 
 
‘90lar bölümünün jürisi olarak Michael Ondaatje’yi ve romanını aday gösteren jüri üyesi Kamila Shamsie ise yaklaşık 9.000 oyla en çok oyu alan “English Patient”ı, “Teninizin altına işleyen ve yeniden ve yeniden onu okumanız için sizi çağıran ve her seferinde de yeni sürprizlerle karşılaştığınız bir roman” olarak tanımladıktan sonra “Çok az roman ‘okurunu dönüştürücü’ sıfatını gerçekten hak eder. İşte bu öyle,” diyerek de ekledi. 
 
 
Roman bizde de “İngiliz Casus” adıyla Can Yayınları tarafından yayınlanmıştı. Romanda İkinci Dünya Savaşının sonlarında Toskana'da rastlantı sonucu yaşamları iç içe geçen dört insanın öyküleri geriye dönüşlerle anlatılıyor. Her biri, savaşın vahşetinden kendi payına düşeni almış, acılarla yoğrulmuş dört insan: Geçirdiği uçak kazasında yanarak tanınmaz hale gelmiş, belleğini yitirmiş İngiliz Casus, kendini, kimliği belirsiz bu adamın bakımına adamış genç bir Kanadalı hemşire, savaş sırasında casusluk yaparken yakalanınca başparmaklarından olan eski bir İtalyan hırsız ve her an ölümle burun buruna yaşarken korkunun anlamını unutmuş bomba imhacısı bir Sih asker… Ve aralarında bir hayalet gibi gezinen, savaş yorgunu bu insanları uzak bir geçmişe taşıyan ve okuru da İngiliz Casusun gerçek kimliğine götüren bir kadın... Romandaki her kahraman, sımsıkı tutunduğu geçmişini sayıklarken, okur da Toskana'nın büyülü atmosferinden, kızgın çöl güneşi altında yolculuklara, İngiltere'nin serin yeşilliğine, Kanada'nın soğuk dinginliğine, Hindistan'ın renkli keşmekeşine uzanıyor... Ama asıl başrolde her daim ‘aşk’ oluyor.
 
Bu nefes kesici romanın maalesef baskısı tükenmiş durumda. Umarız bu ödül sonrasında Can Yayınları yeni baskısını yapar ve bu mücevher güzelliğindeki başyapıt da yeni ve genç okurlarına da ulaşmış olur.
 
Man Booker hakkında bilgilerimizi tazeleyelim bu arada…
 
Man Booker Ödülü tam olarak nedir?
 
İlk başlarda Booker-McConnell Ödülü (McConnell Şirketi tarafından sponsor olunduğu için) olarak bilinen ve daha sonraları genelde kısaca Booker Ödülü ve hatta sadece Booker olarak da anılan edebiyat ödülü, 1968 yılından bu yana İngilizce olarak yazılmış ve İngiltere’de yayınlanmış en iyi romana veriliyor.
 
Man Booker adı nereden geliyor öyleyse?
 
Yönetim 2002 yılında Booker Ödülü Vakfı’na geçince, ana sponsor da bir yatırım şirketi olan Man Group oldu. Ve böylece ödülün ismi de Man Booker olarak değişti. Booker Vakfı ise tamamen bağımsız bir yardım fonu ve gelirini de Booker Prize Trading Şirketi’nden sağlıyor. Ödül olarak verilen para miktarı ilk başlarda 21,000£ iken, Man Group’un sponsor olmasıyla 50,000£ yükselmiş. Ve bu da Booker’ı dünyanın en zengin ve arzulanan edebiyat ödüllerinden biri yapıyor.
 
Yani bu ödül, Nobel’den farklı olarak belli ülkelerle mi sınırlı?
 
Evet. Man Booker ilk başlangıcından bu yana yalnızca İngiliz Ülkeler Birliğini (yani İngiliz yazarlar ile İrlandalı ve Zimbabweli yazarların romanları) kapsayan bir ödül olarak tasarlanmış. Ancak 2014 yılından itibaren, milliyet fark etmeden İngilizce dilinde yazılmış herhangi bir romana verilebileceği kuralıyla bu kısıtlama kaldırıldı. Ve aslında büyük bir tartışma da başladı!
 
Peki öyleyse Man Booker International Prize ne oluyor?
 
Evet, pek çok kişinin kafasını karıştıran bir durum bu. İkisini aynı ödül sanan da çok oluyor, kazananları birbiriyle karıştıran da… Man Booker International Prize, yine aynı ödül kuruluşu tarafından verilen bir diğer ödül aslında. 2005 yılından bu yana verilen bu uluslararası ödülün en önemli özelliği ise kazananda bir İngiliz Ülkeler Birliği vatandaşlığı zorunluluğu aramaması… Herhangi bir romanın İngilizceye çevrilip yayınlanmış olması yeterli bir özellik sayılıyor. Bununla birlikte bu ödül de Man Booker gibi yıllar içinde değişimlere uğradı. 2005-2015 yılları arasında her iki yılda bir, bir yazarın yaşam boyu eserlerine, o yazara yalnızca bir kez olmak üzere veriliyordu. Ancak 2016 yılından itibaren ödül hem her sene verilmeye hem de bir yazarın tüm eserleri yerine aynı Man Booker gibi tek bir romana verilmeye başlandı. Man Booker International’ın bir diğer önemli farkı ise çeviri eserleri piyasaya kazandırmak ve pazar niteliğini artırmak, bu arada çevirmenleri de ödüllendirmek amacını gütmesi… Buradan yola çıkarak ödül yalnızca romanın yazarına değil eşit miktarda çevirmenine de veriliyor. 2005-2015 arasında yazar 60,000£ para ödülü alırken, onun seçtiği eserlerinden birinin çevirmenine de 15,000£ para ödülü veriliyordu. 2015 yılından bu yana ise toplam 50,000£’lik para ödülü kazanan romanın yazarı ve onun çevirmeni arasında eşit olarak bölüşülüyor.
 
Bir de Man, Asia Literary Prize varmış galiba.
 
Evet, yine aynı grup tarafından 2007 ve 2012 yılları arasında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu toplam 34 Asyalı ülkeyi kapsayan bir uluslararası ödül daha vardı. Ana şart ise Man Booker International ile aynıydı. İngilizce yayınlanmış ya da İngilizceye çevrilmiş bir roman olması… Ödül olarak ise kazanan yazara 30,000 Dolar, romanın çevirmenine ise 5,000 Dolar veriliyordu. Ancak ana sponsor olan ManGroup tarafından bu ödülün verilmesi 2012 sonrasında sona erdirildi.