Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Eser Rüzgar | 5 yıldızlı 5 oyun - 1

5 yıldızlı 5 oyun - 1

26 Şubat 2015 - 03:02
Bu sezon beş yıldızı hak eden beş oyunu tanıtıyoruz
Tiyatro toplulukları birbiri ardına yeni oyunlarla perde açarken seçici kurul üyesi olmamdan mütevellit oyun izlemelerim de devam ediyor. Haftada ortalama üç oyun görerek o yaka senin bu yaka benim, bu çatı katı sizin şu garaj bizim diyerek temaşa hâlindeyim.  Oyunların içinde “Ah neden buradayım, bu iki saat nasıl geçecek?” dediğim oyunlar olmuyor değil, ama şimdi o oyunları makûs talihleriyle baş başa bırakıp sezonun seyri makbul oyunlarına göz atalım.
 
Halil Babür'un yazıp yönettiği "11'e 11", erkeklerde saç uzunluğuna takık, distopik bir toplumda geçiyor.
 
İlk olarak Emek Sahne’de Halil Babür’ün yazıp yönettiği “11’e 11” den bahsetmek yerinde olur. Oyunun ilk sinyallerini bir sosyal paylaşım sitesindeki video ile almıştım. Merak uyandıran bir tanıtımdı. Altı adam videoda ritmik hareketlerle sözsüz olarak bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı. Oyunu izleyince daha ilk dakikalarda mesele anlaşılıyor, oyunun adının neden “11’e 11” olduğu da. Saç tıraşlarının önden ve yandan 11 santim uzunluğu geçmesinin yasak olduğu distopik bir toplumda bir berber dükkânında geçiyor oyun. Yasakların alıp başını gittiği faşist toplumlardaki baskı kavramı göze sokmadan ironik bir dille eleştiriliyor. Oyuna bir de berberin ve çırağının bireysel yaşamları ekleniyor.  Oyuncuların  hepsi  rollerini içselleştirme konusunda başarılı. Lakin, berber çırağını oynayan Sercan Gülbahar, oyunda çırak olsa da usta bir oyunculukla bir adım daha öne çıkıyor. İkinci perdesi, anlatılmak istenen çok mesele arasında biraz kakafoni yaşasa da farklı kurgusuyla sezonun en dikkat çeken oyunlarından.
 
"11’e 11" her hafta salı günleri Kadıköy Emek Sahne’de.
 
Kerem Kobanbay (soldan ikinci), oyundaki rolüne hazırlanmak için görme engelli kişilerle yaşamış.
 
2011 ekiminde perde açmasının ardından repertuvar tiyatrosu olarak istikrarlı bir şekilde ilerleyen Ak’la Kara Tiyatrosu bu sezon Leonard Gershe’nin yazdığı Murat Sarı’nın yönettiği “Kelebekler Özgürdür” oyununu sahneye taşıyor.  Temelde görme engelli genç bir adamla oyuncu olma heveslisi genç bir kadının ilişkisini yansıtan oyun, izleyici üzerinde etkisini hemen kuruyor. Kerem Kobanbay ve Buket Dereoğlu da bu sıcacık metne nefes üflüyorlar. Şimdiye kadar tiyatro sahnesinde ilk kez gördüğüm Jimi Hendrix afişi detayı dışında, kullanılan Beatles müzikleri de oyunun tadı tuzu oluyor. Oyun; seyirlik zevkinin yanında engelli bir insanın yaşamına konuk olup onun sevinçlerini, hüzünlerini, endişelerini aktarma misyonunu başarıyla üstleniyor.
 
 “İnsanlar değilse de Kelebekler Özgürdür” diyen oyun 28 Şubat ve 1 Martta Kadıköy Bahariye Caddesi’nde Akla Kara Tiyatrosu’nda.
 
Tiyatro Adam'ın "5. Frank"i bir Dürrenmatt oyunu.
 
Geçen sezon  “Arturo Ui’nin Önlenebilir  Tırmanışı” ile birçok ödül alan Tiyatro Adam, bu sezon da İsviçreli yazar Friedrich Dürrenmatt'ın  eseri “5. Frank”ı sahneye taşıyor. Oyunu Fatih Koyunoğlu yönetmiş, oyunculuğuyla tanıdığımız Koyunoğlu’nun ilk reji denemesi olan oyunda acemilik hiç hissedilmiyor. Aksine çok estetik, dinamik, seyir zevki yüksek bir oyun ortaya çıkıyor. Hatta metnin ilmek ilmek işlendiğini söylemek mümkün.  Tiyatro Adam’ın tiyatro yaparken bir sözü var, doğal olarak oyunun da bir derdi var. Gözünü para bürümüş, cebini doldurmaktan başka derdi olmayan ama sonunda küçülen, zavallılaşan insanı anlatıyor. Hırslara kapılmak başta tatlı gelse de durum içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Oyun dürüst, namuslu, erdemli insan olmanın gerekliğini  -çok ihtiyacımız olan bu son zamanlarda- sanat aracılığıyla irdeliyor. Tiyatro Adam’ın adam gibi oyunu 5. Frank sezonun en iyilerinden.
 
26 Şubat ve 5-12-26 Mart tarihlerinde Ortaköy Afife Jale Tiyatrosu’nda.
 
"Üst Kattaki Terörist"in 12 yaşındaki oyuncusu Denizhan Akbaba oldukça başarılı.
 
Tüm samimiyeti üstünde bir oyun isterseniz “Üst Kattaki Terörist” tam size göre. Meşhur dizi "Behzat Ç."nin yazarı Emrah Serbes’in öyküsünden Sami Berat Marçalı tarafından uyarlanan ve yönetilen oyun; ağabeyini askerde kaybetmiş küçük Nurettin’in dünyasına götürüyor izleyiciyi. Nurettin’in var oluş çabası bir siyasi gruba dahil olmak, öteki dediğini düşman bellemek üzerine kurulu. Ta ki üst katlarına Kürt kökenli bir üniversite öğrencisi taşınana kadar… Düşünsel alt yapısı ve vermek istenilen mesajı ile oyun “insanlık” dersi niteliğinde. Oyunun temasına, başta 12 yaşındaki oyuncu  Denizhan Akbaba olmak üzere iyi oyunculuklar da eklenince salondan iyi bir seyirlikle buluşmuş olmanın keyfiyle çıkıyorsunuz. Hele kırmızı ışık altında bir slow motion sahnesi var ki gözlerinizin dolmaması mümkün değil.
 
"Üst Kattaki Terörist"  26 Şubatta Karaköy İkinciKat’ta sizi bekliyor.
 
 
 
"Romeo'yu Beklerken", farklı karakterlerde iki kızkardeşi ve savaş zamanı hayatlarına giren bir adamı merkeze alıyor.
 
Yan Etki topluluğu metin seçimlerini çok yerinde bulduğum topluluk. Bu yıl da Sarah Grochala’nın “Romeo’yu Beklerken” metniyle yine doğru bir seçim yaptığı görülüyor. Diğer oyunlarda olduğu gibi bu oyunu da Serkan Üstüner sahneye taşıyor. Gerilimi yüksek oyunda seyirci, savaşın ortasında beyaz atlı prensini bekleyen bir genç kız ve onun acılarla yüzleşmiş cesur ablasıyla tanışır. Sonra bu iki kardeşin arasına bombaların içinden bir adam düşer. Oyun, savaş kavramını aşkla birleştirir. İnsanların öldüğü, bombaların düştüğü gerçek dünyayla, magazin dergilerine gömülen,  kadın-erkek ilişkisi tüyoları içeren kitaplardan medet uman naif bir genç kızın dünyası, oyunun çatışmasını kurar. Sonuçta iyi metin, düzgün oyunculuklarla izlenmeyi hak eder.
 
 
Bunların dışında bir beş oyun daha var ki onlar da bir sonraki yazıda…