Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Eser Rüzgar | Daniel Kahn’la müzik tiyatro üzerine

Daniel Kahn’la müzik tiyatro üzerine

02 Aralık 2012 - 07:12
Goethe Enstitüsü etkinlikleri kapsamında İstanbul'da olan Daniel Kahn ile müzik, sanat ve tiyatro üzerine bir sohbetDoğrusunu isterseniz popüler kültüre teslim olmak istemeyenlerden oldum genelde. Tepside sunulanın aksine aranıp bulunanı, keşfedileni daha kıymetli bulanlardan. Geçtiğimiz hafta keşifler listesine yeni bir müzisyen eklendi; Daniel Kahn. Sanatçı,Goethe Enstitüsü etkinlikleri kapsamında İstanbul’daydı. Kahn, önce Alman yazar Marianna Salzmann’ın yazdığı Sibel Arslan Yeşilay’ın Türkçeye çevirdiği “Sarı Çıyan Müziği” oyun okumasına akordeonuyla katıldı. Ertesi gün de Karaköy’de bulunan Schneidertempel Sanat Merkezi’ndeki dinletiyle müziğini paylaştı. Kendisiyle müzik ve tiyatro üzerine söyleştik.

Daniel Kahn, Goethe
Enstitüsü'nde konser verdi.
Daniel Kahn Detroit asıllı Musevi kökenli 34 yaşında bir müzisyen. Kahn’ın “Çok dindar sayılmayan, sosyal ve politik anlamda liberal bir aileden geliyorum” sözleriyle başlıyor sohbetimiz. Önemli bir müzik platformuna sahip olan Detroit’te Amerikan Punk ve Folk müziğinden etkileniyor, daha sonra da New Orleans’da “Klezmer” müziğiyle tanışıyor.

Klezmer; Doğu Avrupa Yahudi müziğine verilen isim, eğlenceli, capcanlı. Kahn, küçük yaşlarda müzikle ve tiyatroyla ilgilenmeye başlıyor.

Bertolt Brecht’in “Adam Adamdır” oyununa tiyatro müziği yaptığınızı biliyorum. Nasıl tanıştınız Brecht’in dünyasıyla?

Brecht’e ilgi duymaya şiirleriyle başladım.15 yaşındayken politik görüşlerim gelişirken politikanın müzik ya da sanatta nasıl bir yeri olabilir diye düşünmeye başladım. Michigan Üniversitesi’nde tiyatro okurken fark ettim ki Brecht zaten bu konuda en önemli soruları sormuş. Okulum bittikten sonra New Orleans’a gittim, müzik yapmak ve tiyatro oyunları sahneye koymak istiyordum. Orada ilk önce Brecht’in “Adam Adamdır” oyununun rejisini ve müziklerini yaptım.1926 tarihli ilk eserlerinden biri Hindistan ve Afganistan’daki savaşı konu alan bir metin. Daha sonra da “Kural Dışı Kural”ı oynadık.

Sizi en çok etkileyen Brecht eseri hangisi?
Her eserinde çok önemli saptamalar var, ama “Cesaret Ana ve Çocukları” benim için ayrı bir yerde.

İstanbul’da da çok sayıda Brecht oynanıyor, hatta bu yıl “Ben Bertolt Brecht” isimli oyun yılın en iyi oyunu seçildi.

Evet duydum izlemek de istedim ama sanırım bu sıralar turnedeler, ben 6 Aralıkta Berlin’e döneceğim.

Berlin’de yaşıyorsunuz, bu yıl Uluslararası Tiyatro Festivali’nde Schaubühne Tiyatrosu’ndan Thomas Ostermeier rejisiyle “Hamlet”i izledik. Olağanüstüydü siz gördünüz mü oyunu?

Ben oyunu görmedim henüz. Ama biraz farklı, biraz feminist düşünüyorum oyun hakkında.

Oyunda Gertrude ve Ophelia’nın aynı aktrist tarafından oynanmasını doğru bulmuyorum. O rollerin bir kişiye yüklenmesi doğru değil. Sahne üzerinde daha çok kadına yer verilmeli, kadınlar için çok az iyi rol var zaten.

Fakat tüm oyun zaten altı kişi üzerinden ilerliyordu. Erkek oyuncular da ekonomik kullanılmıştı.

Evet bu bir tercih ama benim tiyatro algılayışıma çok uygun değil, tartışılabilir.

Müziğe dönelim isterseniz. Konserinizde İngilizce, Almanca ve İbranice şarkılar söylediniz.

Aslında İbranice değil Yiddish dilinde söylüyorum. Çok farklılar, Yiddish Avrupa’da ortaya çıkmış, beş bin yıllık bir dil. İbranice ise 20 yüzyılda ortaya çıktı ve Siyonist akımla gelişti. Yiddish devleti olmayan enternasyonal bir dil. Yiddish dili Polonya, Almanya ve Rusya’dan etkilendi, Balkanlardan Yunanistan’dan ve hatta Türkiye’den de etkilendi. Son 30 yılda Punk ve Rock da girdi müziğin içine.

Peki bu etkileşimi nasıl değerlendiriyorsunuz, doğru buluyor musunuz?

Kültürün bir parçası, bence çok yerinde. Ben müze için müzik yapmak istemiyorum.

Albüm kapağınızda müzik türünüz için klezmer, folk, alternatif yazıyor.

Aslında folk müzik bana göre bir kategori değil, bütün müzikler folk. Louis Armstrong der ki “Her şarkı aslında folktur, çünkü hiçbir zaman bir atın şarkı söylediğini duymadım”

Daniel Kahn’ın müzik tercihi nedir peki? Kimleri dinliyorsunuz?

Rolling Stones, Bob Dylan, Leonard Cohen, Nina Simone, Billie Holiday, Astor Piazzolla ilk aklıma gelenler. Ayrıca Etiyopya, Küba ve Balkan Müziklerini de severek dinliyorum.

Türk müziği dinleme fırsatınız oldu mu?

Evet, klasik Türk müziği dinledim. İsim olarak sorsanız şu an bir isim veremem, ama çok beğendim.Yunan müziği rebetikoyla benzerliklerini hissettim.

Konserinizde Pakistan’da çıkan yangında birçok kişinin ölümü üzerine yazılmış bir şarkı paylaştınız. Ayrıca barıştan bahseden “Şolem” adında bir şarkı söylediniz.

Evet İsrail’in tam da şu sıralarda Filistin’e karşı yürüttüğü savaşı dile getirdim ama bütün dünyada bu şarkı değişik zamanlar ve durumlar için söylenebilir. Sizin de tam sınırınızda savaş var siz de söyleyebilirsiniz.

Sanatçı sorumluluğu taşıdığınızı söyleyebilir miyiz?
Aslında insan olma sorumluluğu desek daha doğru.

Marianna Salzmann’ın oyununda ve konserinizde akordeon çaldınız. Ayrıca akustik gitar, elektronik gitar, piyano, armonika, banco çalıyorsunuz. Bunların dışında konserde farklı bir enstrüman çaldınız neydi bu?

Ukulele, sigara kutusundan yapılan taşıması kolay bir enstrüman. Bazen duygularımla alakalı olarak kendimi basit bir müzikle ifade etmeyi tercih ediyorum,

Grubunuz “The Painted Bird”le çıkardığınız Lost Causes albümüz dışında başka albümünüz var mı?

Onlarla dört albüm çalıştım, daha önce de İngilizce dört solo albümüm var. Rus müzisyen Psoy Korolenko ile de iki albüm çıkardım. “Bad Old Songs” albümümüz de pek yakında çıkacak.

İstanbul’a bu ilk gelişinde tek başına konser veren Daniel Kahn 2013’ün ilk aylarında bu kez adını Jerzy Kosinski'nin savaş karşıtı romanından alan grubu “The Painted Bird” le gelecek. “İnanın grubumla birlikte çalarken çok daha eğlenceli oluyoruz” diyen Kahn’la tanışma fırsatını kaçırmayın.