Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Bu limonata içilir!
22 Aralık 2013 - 07:12 | Fırat Doğruloğlu ve Günay Karacaoğlu, AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu'nun sahnelediği "Şenlikli Limonata"da.
Çok iyi yazılıp yönetilmiş, oyuncuların ustalıklarını konuşturduğu bir oyun 'Şenlikli Limonata'. Memleketin yoğun ve tatsız gündeminde kendinize bir nefes aralığı açmak, biraz gülümsemek isterseniz mutlaka görün
 
Oxford mezunu snob iş adamıyla komünist hayat kadını bir otel odasında karşı karşıya gelirse neler olur? Cevabı AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun yeni oyunu 'Şenlikli Limonata'da. Ama ne cevap! Zeka dolu, bu biiir. Eğlenceli, bu iki. Nasıl olmasın ki? Murat İpek’in yazdığı metin kusursuz; Günay Karacaoğlu ile Fırat Doğruloğlu’nun oyunculukları mükemmel.
 
Son derece rüküş, pahalı bir otel odasına platin sarısı plastik saçları, deri şortu, en az 13 pontluk kırmızı rugan botları, leopar çantası, kamçısı, termosu ve bangır bangır Cyndi Lauper çalan teyibiyle dalıveriyor kadın.  Odada kalan saten pijamalı adam, Türkiye’nin genç yatırımcılarından biri ve sabah erkenden Frankfurt’a gideceği için yatmak üzere. İlk dakikalarda anlaşılıyor ki, kadın yanlış günde doğru odaya gelmiş. Ama eli boş dönesi de yok. Gidersin, gitmezsin derken aralarında bir sohbet başlıyor. Termostaki ‘bira, cin, votka, baileys, viski’ eklenmiş ‘şenlikli’ limonata da eşlik edince bu sohbete, zıt ikili giderek yakınlaşıyor.  Öyle fiziksel bir yakınlaşma değil bu; birbirlerinin dünyasını keşfetmeye başlıyorlar.
 
Kadının anlattığı hikayelerdeki başlıca referansı Fitnat Yenge. Oyunda kendisini görmüyoruz ama hakkında çok şey öğreniyoruz. Fidel Castro’ya olan aşkını, onunla evlenip Küba’nın TOKİ’lerinden birinde yaşamak istediğini, kapitalist düzenle, hayatla  ilgili görüşlerini… Adam, şaşırarak, gülerek, kızarak ama ilgiyle dinliyor Heidi Klum’a benzediğini iddia eden tuhaf kadını. İyi bir eğitim almış, ‘baba’dan ve ‘anne’den yaralı bir genç adam bu. “Bir insan kendi acısını evladının alnına yazmadan gitmesini bilmeli,” derken, en büyük eksiğini ‘babasıyla trende çekilmiş bir çocukluk fotoğrafından yoksun olmak’ şeklinde tanımlarken, ona üzülmemek imkansız. Sürekli kahkaha atılan salonda, seyircinin boğazını düğümleyen bu tip vurucu replikler ve sıra dışı hikayeler oyun boyunca devam ediyor.
 
Kadın, her şeyi cetvelle ölçülüp biçilmiş, köşeli, esneklikten yoksun adamın aksine, rahat, epeyce ‘hayat bilgisi’ biriktirmiş, kırmızı çizgileri olmayan biri. İkisinin arasında geçen ‘eşcinsellik’ diyaloğunda bu fark çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. Adam bütün homofobikliğiyle yaklaşırken konuya, kadın “Aramızdan biri bir erkeğin dudaklarında mutlu olduysa ne var bunda?”  diyor, ‘adam sen de’ tonlamasıyla… Bu yaklaşımının ardında ise babasını ‘anlamış’ olması var. Annesinin ölümünden sonra kamyon şoförü Abdullah Amca’sına kaçan babasını…
 
İkili arasındaki kara mizah ilişkisi o geceden sonra da devam ediyor. Şenlikli limonatalarını yudumlayıp sohbeti koyulttukları arkadaşlıkları giderek dostluk kıvamına geliyor. Adam,  sahiciliği,  ‘hayatın sesi’ni  seviyor kadında; kadın ise o snob iş adamının içinden çıkan incinmiş erkek çocuğunu. Birbirlerinden bir sürü şey öğreniyorlar. 
 
Sahiden de, çok iyi yazılıp yönetilmiş, oyuncuların ustalıklarını konuşturduğu bir oyun 'Şenlikli Limonata'.  Memleketin yoğun ve tatsız gündeminde kendinize bir nefes aralığı açmak, biraz gülümsemek isterseniz mutlaka görün.  Bu limonata içilir!