Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | En güzel karın ağrısı
28 Ağustos 2017 - 11:08 | Armie Hammer ve Geoffrey Rush, Stanley Tucci'nin yönettiği 'Final Portrait / Son Portre'de.
Oyunculuk kariyeriyle tanıdığımız Stanley Tucci'ni yönettiği 'Final Portrait', ünlü sanatçı Alberto Giacometti üzerinden yaratım sürecinin güzelliğine ve karın ağrısına dair nefis bir film
İnce sızılar, derin kâğıt kesikleri, iç sıkıntısı, devasa sevinçler, tıkanıp kalmalar, sular seller gibi akmalar sonra…
 
Bütün bunların eşlik ettiği zorlu bir dönemdir yaratım süreci. Ressamından yönetmenine sanatın hemen her alanındaki büyük isimlerin yaratım süreçlerini dinleme şansı yakaladım. Daha sonra yazdığım iki roman sırasında bunu deneyimleme imkânı da buldum.
 
Yaratım süreci bir insanın yaşayabileceği en güzel karın ağrısı bana göre. Bu sürecin en netameli kısmı da ortaya çıkardığınız eserin bittiğine karar vermek. Zaten bitirmek beraberinde bir tür ayrılık anksiyetesi de getirdiğinden, yarattığınız şeyden kopmak zor. Ama onun ete kemiğe büründüğünü görmek için de ayrılmak gerekiyor. Velhasıl karışık bir konu…
 
Geçtiğimiz hafta bu karmaşayı anlatan nefis bir film girdi vizyona. Stanley Tucci’nin senaryosunu yazıp yönettiği 'Final Portrait'. Film, 20. YY’ın mükemmelliği arayan İsviçreli ressam ve heykeltıraşı Alberto Giacometti’nin yaratım sürecine odaklanıyor. Geoffrey Rush’ın rüya gibi bir oyunculukla canlandırdığı ressamın, ağırlıklı olarak, atölyesinde geçen filmde 1964 yılının Paris’ine uzanıyoruz. Giacometti ABD’li yazar dostu James Lord’un (Armie Hammer) portresini yapmak istiyor. Kim böyle bir teklife karşı koyabilir ki? Üstelik bir iki günde de tamamlayacağını söylüyor ressam. Bu ayrıntı önemli, çünkü yazarın bir an evvel New York’a dönmesi gerekiyor. Fakat işler umduğu gibi gitmiyor, bir gün, iki gün, beş gün derken, portre bir türlü bitmek bilmiyor. Bazen iki fırça dokunuşu kondurup tuvale, o günü tamamlıyor ressam. Bazen çalışmak istemiyor, Lord’la birlikte uzun yürüyüşlere çıkıyor. Özel hayatı karmakarışık... Oradan oraya savruluyor. Bu savrulmalar da portreyi geciktiriyor. Ama Lord her gün büyük bir sabırla ve o gün bitecek umuduyla ressamın karşısına oturup poz veriyor. Tamam, bu defa oldu diye gözünün içine bakarken Giacometti beyaza boyayıp, figürü yok ediyor. Ertesi gün yeniden yapmaya başlıyor.  Bu arada Giacometti Vakfı’nın yardımlarıyla sanatçının atölyesine birebir uygun tasarlanan mekândaki diğer eserlerin çoğu da bitmemiş halde. Sürekli yeni baştan alıyor Giacometti, bir türlü bittiğine ikna olmuyor. Belki de bir eser yaratmak, bir rota belirleyip hedefe ulaşmaksa, Giacometti varmaktan çok yolda olmayı seviyor. Aldığı uzun yolları gerisin geri dönerek yeniden yürümeye başlıyor. Ağzından sigarası, yüzünden kaygı, şüphe eksik olmuyor. Hep bir memnuniyetsiz ifade gözlerinde...
 
Lord tüm bu süreci fotoğraflıyor, bir yandan da notlar alıyor. Ama giderek de sabrı tükeniyor. New York’taki sevgiliden gelen ‘hadi dön artık’ baskısı da cabası. Gicometti nasıl her defasında yeniden başlıyorsa, o da aynısını yapıyor. İnanılmaz bir sabır ve sükûnetle… Sonunda sanatçının kafasındaki yaratım sürecini finalize eden matematik formülünü keşfediyor ve Lord’un katkısıyla portre tamamlanıyor. Yaratım sürecini ‘merak’ temposunu hiç düşürmeden, tatlı bir dostluk hikâyesi ekseninde anlatan gerçekten çok özel bir film 'Son Portre'. İzleyin isterim.