Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Eşyanın anlattıkları
13 Eylül 2016 - 02:09
'80'li yıllarda dolaşımda olan nesnelerden oluşan SALT Galata'da açılan 'Tek ve Çok', eşyanın üretimi ve dolaşımıyla ilgili muazzam bir sergi
'80'li yıllarda evimizin başköşesinde dururdu kılıç çiçeği. Biri babama söylemiş, boyu bir metreye ulaşırsa ev sahibi olursun, diye. O da bakıp büyütmüş.  Babam sahiden de ev sahibi olmuş. Salondaki tavandan kristal taşlı avize sarkardı. Annem taşları viski dolu kadehlere batırıp çıkararak parlatırdı. Tüplü televizyonun üstü başta olmak üzere, yemek masasının, koltukların, orta sehpasının velhasıl evin her yanında dantel örtüler vardı, el emeği göz nuru.  Merdaneli çamaşır makinesi pazar günleri açılırdı. Banyoda mavi bir termosifonla ısınırdı su. Hemen her evde olduğu gibi bizimkinde de bir çekyat vardı. Rahatsız mı rahatsız, yeşil minderli... '90'lardan sonra sırayla kayboldu her biri... Bütün bunları bu hafta SALT Galata'da açılan 'Tek ve Çok' sergisini gezerken hatırladım.  Eşyanın üretimi ve dolaşımıyla ilgili muazzam bir sergi bu… '80'li yıllarda dolaşımda olan nesnelerden oluşan sergi, bu döneme bakarken, 1955 ve 1995 yıllarını da gözden geçiriyor aynı konu bağlamında. Otomotivden beyaz eşyaya, oyuncaktan, tekstile, gıdaya çeşitli endüstrilerden eşyaları ve hikâyeleri bir araya getiren sergide fotoğraflardan, çizimlerden, videolardan ve nesnelerden faydalanılmış. Sergi alanında bir yanda pembe panter oyuncağı, süt şişeleri, dergiler, tişörtler, kumaşlar yer alırken, duvarlardaki fotoğraflarda Arçelik'in gezici sergi aracı, Hotiç'in Beyazıt'taki atölyesi, Jumbo'nun üretim tesisi, Paşabahçe'nin Beyoğlu'ndaki ilk mağazası dikkat çekiyor.  Sonra şişelenmiş ilk su: Pınar. Tarih 1984. Sergide orijinal şişesi de görülebiliyor.  Fatoş oyuncaklarının ilk dönem ürünleri... '70'lerde kurulan Renault... Arçelik' te ilk buzdolabının incelendiği bayii. İnci’nin Fatih'teki ilk dükkânı… Paşabahçe’nin ilk mağazası, Beyoğlu’nda açtığı, '57 yılında. Bu fotoğraflı zaman çizelgesinde sergiye konu olan bütün sektörleri bir arada görebiliyoruz. Biz tüketirken neler üretildiğini de...
 
Eşyaların olduğu alanda, bir kütüphane içinde dergiler de yer alıyor. '50'lerden '70'lere uzanan Hayat dergileri, '60'lı '70'li yılların Akis'leri, Yapı dergisi ve elbette '70'lerden günümüze varlığını sürdüren Türkiye'nin en köklü sanat dergisi Milliyet Sanat... Onlar da evlerimizdeki gazeteliklere konur, okunur, kimileri de ciltlenerek saklanırdı.  Şimdi bu dergilere bakarak şu tarihte çimento ilanları çıkmış, '70'lerde bu konular konuşulmuş, diyerek ciddi bir envanter çıkarmak mümkün.  Bu bölüm için özellikle o tarihleri yaşamamış lisans ve yüksek lisans öğrencilerini bekliyor sergi. Araştırmalarını yapsın, kendilerine ayrılan duvara notlarını eklesinler diye...
 
Serginin en çok ilgi gören kısımlarından biri de Kopya Masası. İç mimarlık öğrencilerinin hazırladığı bu düzenekte  '87 yılından bir evin içinin çizimleri yer alıyor. Evin çeşitli bölümlerinde yine nostaljik nesneler... Mintax kutusu, emaye mutfak eşyaları, salon bitkileri, kaset çalar, radyatörlerin üzerine konulan mermerler,  ansiklopediler,  Tariş kolonya, abajur... Aslında bir ülkenin önemli bir dönemecinin kültürel resmi bu çizim. Ziyaretçiler, diledikleri parçaların kopyalarını çıkarabiliyorlar düzenekten. Kimi hatıralarının içinde gezip unuttuklarını anımsarken, kimi de fark ediyor, öğreniyor sergide.
 
Serginin isminin neden 'Tek ve Çok' olduğuna gelince... Serginin araştırma ekibinden Meriç Öner şöyle açıklıyor: "Serginin ismi, birkaç noktayı aynı anda yansıtıyor. İlki endüstriyel üretim ile biricik olan zanaate ve sanata dayalı üretim arasındaki fark. İkinci olarak endüstriyel biçimde üretilenin prototip olduğunu, ilk aşamada asıl şey olarak kabul edildiğini ve diğerlerinin ondan çoğaltıldığını anımsatıyor. Bir de bireylerin duygusal değerlendirmeleri var. Eşyanın sahibi için tek sayıldığı durum. Özellikle '80'ler öncesinde, tutumlu olmanın ortalama davranış olduğu zamanlarda eşyanın ekonomik değeri dışında bireyler için böyle duygusal bir değeri var. Bu da o eşyayı, çok sayıdaki benzerinden ayrıştıran bir gizli özellik."
 
Kendi eşyalarınızı hatırlayıp kendi tarihinizle hasret gidereceğiniz, '80'leri oldukça farklı bir perspektiften yorumlayacağınız bu sergiyi görün isterim.