Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Harika 'tasarımlar' diyarı
10 Kasım 2014 - 10:11 | “No 41 Spor Bilgisayarı”, kum torbalarına yumruk atarak bilgisayar ekranına yazı yazmanızı sağlıyor.
2. Tasarım Bienali'nin en ilginç tasarımlarından biri “No 41 Spor Bilgisayarı”... Karşınızda bir bilgisayar ekranı, masa üzerinde... Klavye ise masanın etrafına, sağına, soluna yerleştirilmiş kum torbalarından oluşuyor. Yazmak istediğiniz metni kum torbalarındaki harfleri yumruklamak marifetiyle oluşturuyorsunuz
Galata Özel Rum İlköğretim Okulu bir tür harikalar diyarı bugünlerde. İKSV’nin düzenlediği 2. İstanbul Tasarım Bienali’nin ana sergi mekânı olan okulun her bir odasında birbirinden ilginç tasarım örnekleriyle karşılaşıyoruz. Tasarımın sadece göze ve incelmiş zevklere hitap eden birtakım objelerden ibaret olmadığı epeydir biliniyor. Tasarım Bienali de bu bilginin altını çiziyor bir kez daha. Ama gerçekten de renkli kalemlerle. Hem çok şaşırıyorsunuz, hem gülüyorsunuz, hem eğleniyorsunuz hem de dışarıdaki hayatı, misal korkunç İstanbul trafiğini unutuyorsunuz, orada geçirdiğiniz zaman dilimi içinde.
 
Gözlemim o ki okula giren çıkmak istemiyor. Daha ilk katta insanın başını döndüren bir kahve kokusunu içinize çekerek -bizzat tadarak- çıktığınız merdivenlerin ulaştırdığı tasarımlar bienalin temasını doğruluyor: “Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil”. Bienalin direktörü Deniz Ova’nın da dediği gibi, bütün bu işler tasarımın yaşam kalitesini artırmadaki potansiyelini sorguluyor; bu anlamda geleceğe dair müşterek fikirlerin üretimine, disiplinler arası işbirliklerine kapı açıyor. Bu durumda kimse geleceğin ‘eskiden’ hayal edildiği gibi bugüne oranla ‘sıradan’ olabileceğine ihtimal vermiyor zaten.
 
Yumrukla yazı yazılıyor
 
“Gelecekte Herkes 1.5 Dakikalığına Kahramanlaşacak”... İlgimi çeken tasarımlardan biri... İnsanın kendini gerçekleştirmesine vurgu yapan bu mültimedya enstalasyonda bir koşu bandının üzerine çıkıp, ekranda seçeceğiniz şıklara göre değişen senaryolarla karşı karşıya geliyorsunuz. Kimsiniz? Neredesiniz? Ne görüyorsunuz? Bu sorulara verdiğiniz yanıtlara göre bir senaryo çıkıyor karşınıza. Ve o anda koşu bandı çalışıyor, koşmaya başlıyorsunuz. Derken dijital bir patlama sesi geliyor tam arkanızdan ve siz korkusuz adımlarla uzaklaşıyorsunuz. Sorular önemlidir. Ama cevaplar daha önemli!
 
Bir diğer ilginç iş “No 41 Spor Bilgisayarı”... Karşınızda bir bilgisayar ekranı, masa üzerinde... Klavye ise masanın etrafına, sağına, soluna yerleştirilmiş kum torbalarından oluşuyor. Yazmak istediğiniz metni kum torbalarındaki harfleri yumruklamak marifetiyle oluşturuyorsunuz. Harfler, siz onları tuşladıkça-yumrukladıkça ekranda beliriyorlar bir bir. Tasarım, ofiste çalışmakla spor yapmak arasındaki sınırları bulanıklaştırmayı hedefliyor. Yazı yazmak, parmak uçlarınızın egemenliğinden çıkıp tüm bedeninizin meselesi haline geliyor. Bu tasarım, gün boyu bilgisayar ekranları başında hareketsiz oturup, bu hareketsizliğin arazlarını egzersizle dengelemek zorunda kalanlara beyniyle vücutlarını aynı anda çalıştırabilecekleri bir gelecek öneriyor. Şahane olmaz mı?
 
Kendi önerinizi yazabilirsiniz
 
Bienalin bir başka sevdiğim tasarımı ise “Okuma Odası” adlı proje. Okulun üst katındaki koridorun iki duvarı boydan boya okuma önerileriyle dolu. Bienalin küratöründen, tasarımcılara, uluslararası düşünürlerden eleştirmenlere çok sayıda özel isimden yüzlerce kitap önerisiyle kaplı duvarlar. Rüya gibi... Zengin bir kitap kulübü çıkıyor ortaya. Dilerseniz siz de kendi önerinizi yazabiliyorsunuz, bunun için ayırılan bölüme... Sonra da ortadaki okuma mekânına yerleştirilen kitap arabalarından tasarımda önerilen kitapların bir bölümünü içeren eserleri alıp okuyabiliyorsunuz. Bu tasarımda amaç ‘obje olarak kitap tartışmasını toplama, erişim ve okuma ortamı olarak tasarlanmış bir sistemle genişletmek’.
 
Bir köşe yazısının sınırlarına sığmayacak kadar ‘çok’, hayranlık uyandıracak denli ‘özgün’, büyük bölümünü bizzat deneyimleyebileceğiniz ve gelecek için heyecanlanacağınız bu tasarımlardan kendinizi mahrum bırakmayın derim.