Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Hayatın yükünü hafifletmek için

Hayatın yükünü hafifletmek için

21 Temmuz 2014 - 09:07
Çok ‘zeki’ bir dergi Türk Mucizesi... Kusursuz bir matematiği var. Felsefesi çok sağlam. Çok da komik
Gazeteciler, bir yayını eline aldığı zaman künyesine bakmadan geçmez. Kim çıkarmış, yazı işlerinde kimler var, görsel yönetmeni kim, kim dağıtıyor gibi meraklarımız vardır. Kutlukhan Perker’in Penguen’den çıkan yeni dergisi Türk Mucizesi’ni elime aldığımda aynı sorulara cevap bulmak için künyeye baktım en önce. Bir genel yayın yönetmeni Perker’in adı, bir de grafik tasarımcı Sedat Gösterikli’nin... Bu kadar mı? Bu kadar. Aynı sayfadaki ‘dergi çalışanlarını tanıyalım’ bölümünde ise şu isimler var: Masa lambası, cetvel ve gönye takımı, kapı, kahve makinesi, yangın söndürme şeysi, havalandırma penceresi... 52 sayfalık koca bir çizgi mizah dergisi ve tamamını M. K. Perker hem çizmiş hem yazmış. Bildiğiniz mucize. Mucize çünkü dergide yekpare bir öykü anlatılmıyor. 13 farklı çizgi öykü, Anadolu rock grubu bateristi Timur Abi, NASA’nın gece vardiyasında çalışan bir Üsküdarlı olan Altan, sinirlenince boyu kısalıp rengi yeşile dönen Hulki, elinde çiçekle yürümenin zorluğunu anlatan romantik adam Nazım Taşocak, matematik öğretmeni Funda Hanım’la imkânsız bir aşk yaşayan edebiyat öğretmeni Faruk Bey, torunu Ekrem’le Arda’nın Atletico Madrid’de attığı maçları bilgisayardan izleyen Hacı Amca, M. K. Perker’in rahle-i tedrisinden büyük acılar çekerek (!) geçip En İyi Çizer Oscar’ını alan Bahadır Doğanay başta olmak üzere sayamayacağım kadar çok karakter... Hiçbiri diğerine benzemeyen, hikâyeleri, hayata bakışları farklı... Elbette her birinde bir M. K. Perker ustalığı var ama insan 52 sayfalık dergiyi tek başına hazırlayıp hiç mi kendini tekrarlamaz? Ve tabii tek bir insan böyle yoğun bir mucizeyi nasıl kotarır? Oluyor işte. Ustalık böyle bir şey demek ki: Samimiyet, işini çok sevmek, hayatı tek bir anını kaçırmamaya çalışarak özenle yaşamak, ayrıntılar uğruna gerektiğinde şeytanla ahbap olmak, biz fanilerden daha derin görebilen gözlerle bakmak, emek vermek, kalbini zihnine yol arkadaşı yapıp sabahlara kadar çalışmak, tükenmişlik sendromunun ne olduğunu bilmemek, mucize beklememek...
 
Bir kere çok ‘zeki’ bir dergi Türk Mucizesi... Kusursuz bir matematiği var. Felsefesi çok sağlam. Çok da komik... Komik diye sunulan şeylere ‘gülemeyip de hayal kırıklığına uğramamak’ için mesafeli bakan benim gibi müşkülpesent birini bile kahkahalarla güldürecek kadar komik. Ayrıca da Türkiye için bir ilk. Daha önce benzeri bir dergi yapılmamış. Adına gelince, tek kişilik dev kadrosuyla böyle bir dergiyi hazırlamış olmasıyla ilgisi yok. “Bu tamlamanın içindeki ironiyi, iyi niyeti ve naifliği sahiplenebilirim. Hepimizin günlük hayatı da biraz böyle” diyor Perker.
 
Türkiye’de ‘alternatif medya’ diyeceğimiz bir gelenekten gelip Amerika’daki çizgi romanları dahil olmak üzere çoğunlukla ‘mainstream’ işler yapmak zorunda kalmış bir sanatçının hayali aslında Türk Mucizesi. Tek başına olup da en az 15 kişiymiş gibi farklı tarzlarda çizip, hayattan topladığı hikâyeleri anlatma hayali. Zaten öyle ‘dur şimdi şöyle bir karakter yaratayım’ diye başlamıyor işe. İlginç bulduğu bir olay da olabiliyor çıkış noktası, bazen tek bir kelime de, yolda geçerken gördüğü bir adamın gülümsemesindeki hüzün de... Hep not alıyor bunları. Bu notlar, karaktere, onun hikâyesine evriliyor, ardından da çizginin matematik kısmı giriyor devreye. Türk Mucizesi’nde de böyle çalışmış. Ve gerçekten şahane bir dergi çıkmış ortaya.
 
Bir dergiciden, bir başka dergiciye söylenecek en iyi temenniyle ifade edersem ‘satışı bol, yolu uzun, bahtı açık olsun’. Okur için söyleyebileceğim ise hayatla ilgili yüklerinizi hafifletmek için mucize beklemeyin. Üç ayda bir bayinizden Türk Mucizesi isteyin.