Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Rollo May'in Gatsby yorumu
26 Mayıs 2013 - 07:05
“Muhteşem Gatsby” ile ilgili en çarpıcı yorumun, dünyanın en önemli psikiyatrlarından Rollo May’den geldiğini düşünürüm benBu hafta herkes, vizyona yeni giren Baz Luhrmann imzalı “Muhteşem Gatsby”yi konuştu. Geçen hafta Cannes Film Festivali’nin açılışını da yapan, F. Scott Fitzgerald’ın aynı adlı romanının beşinci sinema uyarlaması olan bu film, öncekilerle kıyaslandı. En muhteşem Gatsby’nin hangisi olduğu tartışıldı.

Üç boyutlu izlediğimiz film, görsel açıdan mükemmeldi gerçekten. Roman esas alındığında Leonardo DiCaprio da gerçek bir ‘Muhteşem Gatsby’ydi bana kalırsa.

1920’li yıllarda, Wall Street’in yükselişte olduğu, hisselerin tavan yaptığı, Fitzgerald'ın deyişiyle Caz Çağı'nda geçer hikaye. Esasında ciddi bir Amerikan Rüyası eleştirisi olmakla birlikte, hüzünlü bir aşk hikayesidir bu. Hikayenin anlatıcısı Nick’in gizemli komşusu Gatsby’nin, Nick’in kuzeni Daisy’ye olan büyük aşkı hakimdir romana. Gatsby’nin malikanesinde düzenlenen partilerde içki su gibi akar, kadınlar takıp takıştırıp yeni stillerle gelir bu dillere destan partilere, sabahlara kadar eğlenilir. İnsanların birbirleriyle gerçek anlamda ilişki kurmadığı, iki yüzlülüğün gırla gittiği, sahicilikten yoksun bütün o şaşaa, sadece günün birinde, Gatsby’nin eski sevgilisi Daisy’nin bu partilerin birine gelmesi içindir. Beş yıl önce çok zengin bir adamla evlenen Daisy'nin... Gatsby, kocası tarafından aldatılan Daisy’yi kendisine döndürecek şeyin para, daha çok para olduğuna inanır. Bu motivasyonla gerçekten de büyük bir servet inşa etmiştir. Bu servet, onu taçlandıran başarı, şöhret ve Daisy ile gelecek mutlu sondur aslolan, elbette bunları daha ileriye taşımak kaydıyla. Zira ‘Amerikan Rüyası’ böyle buyurmaktadır. Gel zaman, git zaman, Gatsby’nin beklediği an gelir. Daisy, Nick’in yardımıyla, bütün o gösterişli pırıltının içinde belirir. Çift yeniden bir aradadır. Hatta bundan sonra birlikte yaşama planları bile yaparlar. Bir öğle yemeğinde durumu Daisy’nin kocası Tom’a açarlar. Zaten ne olursa Daisy’nin bütün nevrozunu açık eden o öğle yemeğinden sonra olur. İnsanın içine işleyen bir finalle sonlanır roman/film…

Amerikan edebiyatının bu büyük klasiği için çok şey yazıldı çizildi. Film vesilesiyle bugünlerde de kritikler devam ediyor. Ama “Muhteşem Gatsby” ile ilgili en çarpıcı yorumun, dünyanın en önemli psikiyatrlarından Rollo May’den geldiğini düşünürüm ben. Durumu şöyle özetler May: “Gatsby’nin trajik hatası, rüyasını - Amerikan Rüyası’nı - gerçek olarak kabul etmesidir.”

Romanda/filmde kullanılan ve bu rüyayı sembolize eden yeşil ışık - Daisy'nin evinin önünde yanmaktadır - için ise şunları söyler May: “Yeşil ışık bizi, daha büyük ve daha iyi şeylerin vaadiyle yukarıya iter. Yeşil ışık, çektiğimiz zorlukların üstünü örten, pişmanlık duymadan kötülük yapmamıza izin veren, şeytani kabiliyetlerimizi ve sorunlarımızı ahlaksız vaatleriyle gizleyen ve bu yolda değerlerimizi yok eden, en büyük yanılsamamıza dönüşür.”

Devam eder May: “Yeşil ışık ile ya da onsuz, Daisy ile ya da Daisy’siz, dünyamız dağılırken ya da yerinde durmaktayken, varoluşumuzun bilincine varmak zorundayız - hatta bu kaderimizde var. Küçük kurallarımız artık işe yaramadığı zaman, bizi yok olmaktan kurtaracak olan tek şey budur.”

Gatsby varoluşunu 'gerçek' sandığı bir rüya üzerine kurdu. Onun trajedisi de buydu. Bugün hala birçok insanın yaşadığı trajedi...