Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Nihan Bora | Blog, eleştiriyi öldürür mü? Yok canım!

Blog, eleştiriyi öldürür mü? Yok canım!

02 Ekim 2012 - 06:10
Eleştiri konusunda sıkıntılı bir ortamımız var. Şayet eleştiri olumsuz cümleler içeriyorsa, ‘kötüdür’ yaftası hemen vuruluyor misal Booker Edebiyat Ödülü jüri üyelerinden Peter Stothard sayesinde gelenekselle yeniçağ tekrar karşı karşıya kaldı. Stothard geçtiğimiz hafta, “İnternet üzerinden okuyucuların yazdığı eleştiriler gerekçeli ve tutarlı eleştiriye zarar veriyor” diyerek eleştirmenlerle, blog üzerinden kitap eleştirisi yazan insanları ikiye böldü.

Evvela gerekçeli ve tutarlı eleştirinin ne olduğunu tartışmak lazım gelir belki ama şimdi konumuz başka. Eleştiri yazısı basıldığında mı gerçek bir eleştiri olur? Yoksa dijital bir ortamda yazılan eleştiri kimine göre ‘kolay’ yazıldığı ve ulaşılabilir olduğundan mı değerini ve inandırıcılığını yitirir?

Yerel duruma bir bakalım: Türkiye’de blogculuk özellikle bazı alanlarda aldı başını yürüdü. Edebiyat üzerine ahkam kesen bloglar parmakla sayılacak kadar az olsa da, etkileyicilikleri bahis olduğunda hiç de küçümsenmeyecek derecedeler.

“Hayır, sadece boş zamanlarımızda okumuyoruz” diyen http://www.basucumuzdakitap.org/ bu işin hakkıyla üstesinden gelen bloglardan biri. Dört yakın arkadaş; Mert Şenyuva, Eda Utku, Gülşen Çetin ve Doğacan Dilcun Doğan okudukları kitaplarla ilgili yorumlarını paylaşıyor ve kitap bloglarının yaptığı değerlendirme / eleştirilerin göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyorlar. “Her konuda olduğu gibi edebiyat konusunda da iyi ve kötü bloglar var ama bu işe baş koyanlar bunu herhangi bir motivasyonla değil yalnızca sevdikleri için yapıyorlar” diyerek işi ne kadar ciddiye aldıklarını da belli ediyorlar.

Eleştiri konusunda sıkıntılı bir ortamımız var. Şayet eleştiri olumsuz cümleler içeriyorsa, ‘kötüdür’ yaftası hemen vuruluyor misal. Dolayısıyla sağlıklı bir eleştiri ortamının olmadığını hepimiz biliyoruz. Tam da bu noktada bu blogların en farklı tarafı ortaya çıkıyor: Onlar, yazarın ya da yayıncısının okuma ihtimalini hiçe sayarak yazıyorlar. Amaç yalnızca fikir paylaşmak. Durum böyle olunca da, gerçekten fikirlerini ve beğenilerini paylaşmış oluyorlar.



Kitabın sadece dilini değil, kapaktaki görselin kitapta anlatılanlarla uyumlu olup olmadığından, satırlar arasındaki boşluklara kadar dikkat ediyorlar. Özellikle sayfalarda ‘su yolları’ denilen grafik hatanın olup olmadığı onların en hassas olduğu nokta. Kitap bir çeviriyse rahat bir dili var mı, çeviri hataları ya da yazım ve ifade yanlışları var mı; hepsi onlar için çok önemli. Hatta yeri geliyor, o kitabı kendi klasmanındaki diğer kitaplarla da karşılaştırıyorlar. Şimdi burada bu kadar emek varken, neden blog yazarları eleştiri yazmasın ki?

Sanırım burada odak noktası, bu çağı kabul edip eleştirinin dijital ortamda nasıl gelişeceğini tartışmak olmalı. Üstelik içerik üretmek yerine tüketmek konusunda bu kadar ‘başarılı’ bir coğrafyayken; içerik, daha da önemlisi ‘özgün içerik’ üreten ekipleri desteklemek, bir anlamda edebiyat eleştirisinin de gelişmesine katkıda bulunmak demek.


Bunlara da göz atın:
http://egoistokur.com/
http://ayseninkitapkulubu.blogspot.com/
http://www.illederoman.com/
http://kedilervekitaplar.blogspot.com/