Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Nil Kural | Müziğin ünlü isimleri için belgeseller

Müziğin ünlü isimleri için belgeseller

09 Kasım 2012 - 07:11
Kevin MacDonald tarafından yönetilen, bu hafta vizyona girecek "Marley", ünlü reggae müzisyeni Bob Marley'nin hayatını anlatan bir belgesel. Bu vesileyle önemli müzik belgesellerini hatırlıyoruz
Jamaika’nın dünyaca ünlü reggae yıldızı Bob Marley’i konu alan belgesel “Marley”, bu hafta vizyona giriyor. Martin Scorsese, Jonathan Demme derken, sonunda “İskoçya’nın Son Kralı / The Last King of Scotland”ın yönetmeni Kevin Macdonald tarafından yönetilen filmde, Bob Marley’in çocukluğundan ölümüne kadar bütün hayatını ele alıyor. Tanıklar, onunla çalışan müzisyenler, ailesiyle oldukça detaylı bir Bob Marley portresi ortaya koyan filmden hareketle önemli müzik belgesellerini hatırlayalım.

“No Direction Home” (2005)

Bob Dylan ve Martin Scorsese işbirliği gelmiş geçmiş en önemli müzik belgesellerinden birini oluşturdu. Scorsese, adını Dylan’ın “Like a Rolling Stone”unun bir mısrasından alan 4 saat uzunluğundaki epik belgeselinin merkezinde, Dylan’ın folktan elektrik müziğe geçtiği popüler müzik tarihinin dönüm noktalarından biri olarak gösterilen dönem var. Tabii ki, Mayıs 1966’da Dylan’ın elektriğe geçişin sembollerinden biri olan, izleyicilerin “Yehuda”, “Çek fişi”, “Evine dön” diye bağırdığı dönemin Manchester Free Trade Hall konseri… Dylan’ın kendi anlatımıyla da yön verdiği belgeselde, Beat kuşağının Allen Ginsberg’ünün konuşması unutulmaz: “Bir arkadaşım genç bir folk şarkıcısının albümünü dinletti. ‘A Hard Rain’s a-Gonna Fall’u dinleyince hıçkırarak ağlamaya başladım. Ağladım çünkü Beat kuşağının meşaleyi bir sonraki nesle verebildiğini o an anladım.”

“The Filth and The Fury” (2000)

İngiliz yönetmen Julian Temple, video klipleri ve müzik belgeselleriyle ünlü bir isim. İngiliz punk döneminin ise yakın bir tanığı. 2000 yapımı “The Filth and the Fury”, Temple’ın The Sex Pistols’la ilgili çektiği ikinci film. Efsane punk grubuyla ilgili 1980 yapımı ilk filmi “The Great Rock and Roll Swindle”, olaylara grubun menajeri Malcolm McLaren'ın gözüyle baktığı için eleştirilen Temple, 20 yıl sonra çektiği, William Faulkner’ın ünlü romanına göndermeli isimli The Sex Pistols “The Filth and the Fury”le övgü topladı. Belgesel, “Anarchy in the UK”, “God Save the Queen”in de aralarında olduğu parçalarıyla dönemin alt kültürünün sembollerinden birine dönüşen The Sex Pistols’ın hayatta olan üyelerinin anlatımına yer veriyordu. Belgeselin en önemli özelliği ise grubun içine doğduğu 1970’lerin Thatcher öncesi ve sonrası İngiltere’nin sosyal ortamı da göstermeyi ihmal etmemesiydi.

“Joy Division” (2007)

Radiohead’in yeri göğü inleten albümü “OK Computer”den sonra çıktığı turu izleyen belgesel “Meeting People is Easy”nin yönetmeni Grant Gee, 2007’de çektiği belgeselinde ise postpunk’ın kısa ömürlü efsane grubu Joy Division’ı konu aldı. Belgeselin başarısında senaryosunda ünlü müzik adamı Jon Savage’ın imzasının olması da önemli bir etken şüphesiz. Joy Division’ın 23 yaşında intihar eden solisti Ian Curtis’i de hakkıyla anlatabilen belgesel, Curtis’le ilgili Anton Corbijn imzalı “Control”ün yanında izlendiğinde Joy Division hayranlarını tatmin edecek berrak bir Curtis portresi oluşturuyordu. Filmin diğer bir özelliği de grubun yuvası Manchester’a verdiği önemdi şüphesiz.

“George Harrison: Living in the Material World” (2011)

Müzik belgesellerinin en başarılı isimlerinden biri olan Martin Scorsese, geçen sezonun ses getiren belgeseli “George Harrison: Living in the Material World”de Beatles’ın ‘sessiz üyesi’ George Harrison’a odaklanıyordu. Eşi Olivia Harrison’ın sağladığı görülmemiş fotoğraflar ve arşiv görüntülerine eski Beatles üyeleri Paul McCarthy ve Ringo Starr’ın yanı sıra ünlü yapımcı George Martin’e uzanan söyleşileri ekledi. Harrison’ın Hindistam’daki spiritüel arayışlarını da uzun bir süre ayıran belgesel, Beatles’ın ön plandaki isimlerinden biri olmayan Harrison’ın müzikal dehasını da gözler önüne seriyordu.

"Gimme Shelter” (1970)

Dönemin ünlü yönetmenlerinden Albert ve David Maysles’ın Charlotte Zwerin’le birlikte yönettikleri film, Rolling Stones’un 1969 yılındaki ABD turunun son haftalarını merkeze alan bir yapımdı. Rolling Stones hakkında aralarında Martin Scorsese’nin “Shine a Light”ının da bulunduğu başka belgeseller de bulunmasına rağmen filmin çekimleri sırasında büyük bir trajedinin kaydının da bulunması “Gimme Shelter”ı daha da özel bir yere koydu. Altamont konserinde Rolling Stones’un performansı sırasında sahneye gitmeye çalışan 18 yaşındaki siyahi Meredith Hunter’ın silah çekmesi ve konserin güvenliğini sağlayan Hells’ Angels’ın bir üyesi tarafından defalarca bıçaklanarak öldürülmesi de filmin kameramanları tarafından tesadüfen çekildi. 1960’ların hippi kültürünün şiddete yenik düştüğü ve 1960’ların ruhunun ölümünün sembollerinden biri olarak görülen bu olay, “Gimme Shelter”ın en önemli anlarından biri…