Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Nil Kural | Sinemanın rehineleri
30 Kasım 2012 - 07:11 | Operasyon: Argo, 1979 İran İslam Devrimi sırasında rehin alınan Amerikalılar'ın kurtarılma çalışmasını ele alıyor.
Bu hafta vizyona girecek, Oscar yarışının önemli adaylarından "Operasyon: Argo"dan yola çıkarak, rehine filmlerine göz atıyoruz
Ben Affleck’in yönetip başrolünde yer aldığı “Argo / Operasyon: Argo”, 1979’da İran İslam Devrimi sırasında yaşanan bir rehine krizine odaklanıyor. Militanların Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’nde rehin aldığı insanlarından altısının Kanada Elçiliği’ne sığınmasını üzerinden ilerleyen filmin oyuncu kadrosunda Affleck’in yanı sıra Alan Arkin, Bryan Cranston ve John Goodman bulunuyor. Büyük bir çıkış yakalayan ve yılın ilgi çeken filmlerinden birine dönüşen “Operasyon: Argo”dan yola çıkıp, diğer ‘rehine’ durumlarına göz attık.

Al Pacino ve rehineleri, "Köpeklerin
Günü"nde. Yön. Sidney Lumet, 1975.
“Köpeklerin Günü / Dog Day Afternoon” (1975)

Rehine denince ilk aklan gelen banka soygunu elbette. Usta yönetmen Sidney Lumet’nin imzasını taşıyan bu 1970’ler klasiği de bir banka soygunu sırasında yaşanan rehine krizini konu alıyor. Gencecik Al Pacino filmde banka soygununa kalkışan ve ortağıyla birlikte her şeyi eline yüzüne bulaştıran Sonny’de kariyerinin en iyi performanslarından birini sergiliyor. Soygunda işler ters gidince, soyguncular etrafı polisle sarılmış bankadan çıkabilmek için çalışanları rehin alıyor. Film hem çekildiği dönemin ruhunu yansıtması hem her an ayakta tuttuğu gerilimle eskimeyen bir yapım.

Tom Cruise, Jamie Foxx'u rehin
alıyor. Collateral, yön. Michael Mann, 2004.
“Collateral” (2004)

Hollywood’un önde gelen sinemacılarından Michael Mann’in imzasını taşıyan filmde, Tom Cruise’un canlandırdığı kiralık katil Vincent, taksi şoförü Max’e kendisini birkaç yere götürmesi için 500 dolar veriyor, ilk durakta ‘mesleği’ ortaya çıkınca da Jamie Foxx’un karakteri Max’i rehin alıyordu. Birbirlerine katlanmak zorunda kalan bu iki yabancı arasındaki güç dengesini de, çatışmayı da etkili bir şekilde ortaya koyan film, aksiyon sahneleriyle öne çıkıp, gece şehirde geçen karanlık bir rehine filmi olarak akıllarda yer etti.

Clive Owen, mükemmel soygunun
planlayıcısı. "İçerideki Adam", yön. Spike Lee,
2006.
“İçerideki Adam / Inside Man” (2006)

“Dog Day Afternoon”un Sonny’si ne kadar acemiyse “Inside Man”de Clive Owen’ın canlandırdığı Dalton Russell o kadar profesyonel. Spike Lee’nin imzasını taşıyan ve alışıldık tarzının bir hayli dışına çıktığı bir film olan “Inside Man”, mükemmel soygun planı filmi. Russell’ın başını çektiği soyguncular, polisleri, banka çalışanlarını ve patronlarını parmaklarında oynatırken, rehin aldıkları insanlar da soyguncuların emirlerini uygulamaktan başka şansı olmayan kurbanlardı.

Haneke'nin orijinal "Ölümcül Oyunlar"ı.
“Ölümcül Oyunlar / Funny Games” (1997)

Dünya sinemasının yaşayan en büyük yönetmenlerinden Michael Haneke, zengin bir Alman ailenin üyelerinin göl kenarındaki evlerine zorla girip, onları rehin alıp ve işkence denilebilecek ‘ölümcül oyunlar’ oynayan beyaz giysili iki gencin hikayesini anlatıyordu. Haneke’nin filmdeki amacı, şiddet izlemeyi alışkanlık ve zevk haline getiren izleyiciyi, zorlayıcı bir şiddet tasviri ile rahatsızlık vermekti. Bunu sonuna kadar başaran Haneke, ticari sinemanın hem izleyici hem yapım tarafındaki alışkanlıklarını eleştiriyordu. Aynı zamanda medyanın öne çıkardığı şiddeti de… Ancak filmin asıl hedef kitlesi olan ABD’liler altyazı okumayı sevmediği için filme ilgi göstermeyince, Haneke filmi popüler oyuncularla ve İngilizce olarak 2007’de yeniden çekti.

Kathy Bates, rehinesi James Caan'a
yapmadığını bırakmayacak. "Misery", yön. Rob
Reiner, 1990.
“Ölüm Kitabı / Misery” (1990)

En ünlü Stephen King uyarlamalarından biri olan “Misery”, aslında komedi ağırlıklı bir kariyere sahip, ancak bu filmde psikolojik gerilime imza atan Rob Reiner’ın yönetimindeydi. James Caan’ın canlandırdığı yazar Paul Sheldon’ın Misery adlı karakterinin en koyu hayranı olan hemşire Annie, kaza geçiren yazarı önce tedavi altına alıyor. Sonradan Annie’nin gerçek niyeti, Sheldon’ı istediği gibi bir Misery kitabı yazmaya zorlamayı planladığı ortaya çıkıyordu. Annie ve rehinesi haline gelen Paul arasındaki psikolojik ve fiziksel mücadeleyi anlatan filmin yazar-okuyucu ilişkisinin belki de en yoz halini göstermesi ise filmi konusu açısından da özgün kılıyordu.