Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | #Baltalıİlah
12 Kasım 2016 - 11:11
Tiyatro İstanbul ve Ekip Tiyatrosu (+i + e+) yapımı “Popüler Gerçek” konusu ile de interaktif uygulaması ile de çağımızın popüler gerçeğini başarıyla sorguluyor ve sorgulattırıyor
POPÜLER GERÇEK- Yazan ve yöneten: Cem Uslu, Sahne tasarımı: Başak Özdoğan, Işık tasarımı: Erdem Çınar, Müzik: Orhan Enes Kuzu, Asistan: Birnil Sarıkaş, Balahan Gürel, Uğurcan Güngör, Oynayanlar: Kerem Atabeyoğlu, Almila Uluer Atabeyoğlu, Emel Çölgeçen, Nihal Usanmaz, Cem Uslu.
 
Ekip Tiyatrosu Türkiye’de tiyatronun geleceği açısında tek umudumuz olan genç topluluklardan biri, şimdiye kadar çok kısıtlı mekânlarda, çok kısıtlı olanaklarla çok iyi işler yaptı. Ekip topluluğu bu yıl farklı bir girişimi gerçekleştirerek Tiyatro İstanbul ile iki ortak yapım sunuyor. “Popüler Gerçek” ve “Macbeth” oyunlarını sergileyecek bu işbirliği şu bildiriyle duyuruldu:
 
"Bir araya geliyoruz, çünkü sağlıklı bir birlikteliğin sadece sanatta değil, yaşamın her alanında daha kuvvetli, yaratıcı, mutluluk ve ilham verici bir üretimin gerçekleşmesine olanak sağlayacağına inanıyoruz. Bununla birlikte, sanat üretmenin, hele ki tiyatro yapmanın günden güne daha da zorlu bir süreci göze almayı gerektirdiği bu günlerde iki tiyatronun bir güç birliğine gitmesi fikrini heyecan ve ümit verici buluyoruz. Sanat üreten iki kurum olarak, son zamanlarda haklı olarak sıklıkla dile getirildiği gibi 'yalnız değil'sek, 'meslektaşımız kardeşimiz'se, bunu göstermenin en güzel yolunun birlikte çalışıp üretmek olacağını düşünüyoruz. Bu sebepten de elbette mutlu, umutlu ve heyecanlıyız."
 
“Popüler Gerçek”in kadınları çeşitli komplolar labirentinde soluk alabilmek için boğuşuyorlar.
 
Her türlü sosyal olgunun cılkını çıkarmakta ister sokakta ister sarayda olsunlar Türkiye’de yaşayanların yakaladığı çizgiyi başka kimse gerçekleştiremez. Aşkın da, nefretin de, darbe oyununun da, düzenin de cılkını çıkarmayı başka hiçbir şeyi beceremediğimiz kadar iyi beceriyoruz. Bu alanlardan biri de günümüzün popüler gerçeği olan sosyal medyada “like” alabilme sevdası. İnsanlar neredeyse tırnaklarını keserken (daha çirkinini ve mahremini yazmamak adına tırnaklardan bahsediyorum) bile kendilerini resimleyip sosyal medyada paylaşacak hale geldiler. Bu aşırılığın belki tek faydası, görgüsüzlüğümüzü, hazımsızlığımızı, sonradan görmeliğimizi gün yüzüne çıkarması; gerçi bu “like” düşkünlüğü bir anlamda arsızlığımızı, pişkinliğimizi sergilese de kimin umurunda. 
 
Benzer durum bizdeki kadar aşırı olmasa da uygar ülkelerde bile görülüyor. Bu konuyla ilgili kitaplar, karikatürler, filmler, TV dizileri yapılıyor. İngiltere’de birkaç sezon oynayan “Black Mirror” bu eleştirel yaklaşımın güzel örneklerinden biri. 
 
Popüler Gerçek
 
Genç kuşağın başarılı tiyatro adamlarından Cem Uslu da hayatımızın bu güncel olayını “Popüler Gerçek” adlı oyunuyla irdeliyor. Oyunun konusu, Ekip’in tanıtımıyla şöyle özetleniyor: 
 
"Dünyaca ünlü uluslararası bilişim firması Virtual’ın Türkiye ofisi olan Virtual Turkey, bir artırılmış gerçeklik oyunu yarışması düzenlemiştir. Yarışmayı kazanan talihli kişinin ödülü, Virtual Turkey'in ‘kreatif ve eğlenceli’ ofisinde 1 saat boyunca misafir edilmek olacaktır. Her günkü gibi bir iş gününün bitiminde, şirketin pazarlama bölümünde çalışan Çiğdem ve Serhat, yöneticileri Saadet’in görevlendirmesiyle bu talihliyi ağırlamak üzere fazla mesaiye kalırlar. Kendilerine aynı bölümde stajyer olarak çalışan Lalin de eşlik eder. Derken bekledikleri misafir çıkagelir. Fakat bu ‘tuhaf’ davetli ne bekledikleri gibi bir misafirdir ne de sanıldığı gibi sadece bir saat misafir olup gitmeye niyetli görünmektedir." 
 
Cem Uslu, oyununda sadece teknolojinin yaşamımızdaki yerini ele almakla kalmıyor, daha geniş açılı bir bakışla sözüm ona globalleşmenin başta dil faktörü olmak üzere yaşamın farklı alanlarındaki yozlaşmaları da konu ediyor. Bu “globalleşme” terimi yerine biz eskiden “kültür emperyalizmi” derdik. Onun amacı da öncelikle dili yozlaştırmaya yönelikti. Zaten iki yüz elli kelimeyle konuşan halkımız, artık onun yarısını da kulaktan dolma yabancı kelimelerle becermeye çalışıyor. Oyunda bu olgu çok vurucu biçimde irdeleniyor.
 
Yazarla yönetmen aynı kişi olunca, tabii eğer iki alanda da donanımlı ve başarılı ise, oyunun yorumu da zorlamaya kaçmayan başarılı bir çizgiye oturur. Cem Uslu da bunu gerçekleştiriyor. 
 
Almila Uluer Atabeyoğlu, Emel Çölgeçen, Cem Uslu ve Kerem Atabeyoğlu.
 
Başak Özdoğan’ın, raflarında, masalarında tek bir kitabın bile bulunmadığı sahne tasarımı, oyunun özünü çok iyi yansıtan bir buluş. Bilişim teknolojisinin kullanıldığı bir ofiste ekranlardan başka neye gerek olur, öyle değil mi? Dekor da bunu en iyi biçimde tanımlıyor. Erdem Çınar’ın ışık tasarımı, Orhan Enes Kuzu’nun özenli müziği de gerekli atmosferi yaratıyor.
 
Oyunun bir başka özelliği de, oyun sırasında internet üzerinden yapılan canlı bağlantılarla sadece salondaki seyircilerin değil, internetin bulunduğu her yerdeki kullanıcıların katılımını sağlayan interaktif bir yenilik. Bir “ilk” uygulama olan bu teknikle internet kullanıcıları Twitter’dan yapılan bir ankete katılıyorlar. Bu tekniğin hiç aksamaması oyunun kurgusu açısından olmazsa olmaz olduğu için, teknik ekibi özellikle kutluyorum.
 
“Popüler Gerçek” yüksek teknolojiyi ele alırken, gündelik yaşamlarımızdaki gelişmemişliği, ilkelliği, ayak oyunlarını, müptezelliği de ustalıkla dile getiriyor. Oyun sürprizlerle açılan çeşitli katmanlardan oluşuyor. Her yeni durum, bir sonraki durumu hazırlıyor, bir öncekini sonuçlandırıyor. Bu çeşitli katmanları başarıyla canlandıran ekip Kerem Atabeyoğlu, Almila Uluer Atabeyoğlu, Emel Çölgeçen, Nihal Usanmaz, Cem Uslu’dan oluşuyor. Atabeyoğlu büyük ustalıkla oyunun gerilim çizgisini tırmandırıyor. Almila Uluer Atabeyoğlu, Emel Çölgeçen ve Cem Uslu avcıyken av, avken avcı konumuna geldikleri kurguyu doğal oyunculuklarıyla başarıya ulaştırıyorlar. Oyunun gelişimindeki sürpriz bir kişi de Nihal Usanmaz, o da alkışlanası bir performans gösteriyor.
 
Çeşitli yönlerden hayatımızı kolaylaştıran teknolojinin, bir diğer yönden de bizi nasıl tutsak ettiğini, kişisel ve sosyal yaşantımızı nasıl alt üst ettiğini irdeleyen oyunu kaçırmamanızı öneriyor ve iki tiyatronun bu örnek işbirliğine başarılar diliyorum. .
 
İletişim: Gişe-  0212. 216 40 70
 
 
 
 

“ondokuzotuz” nedir?

 
Farklı mesleklerde çalışan insanların sahnede olmaları ve birlikte oyun oynamaları için tasarlanmış bir zaman dilimidir. İş dışındaki zamanınızda tiyatro ve oyun aracılığıyla; nefes almak, eğlenmek, beraber üretmek ve kendinizi daha iyi ifade edebilmek için Salı akşamları gerçekleştireceğimiz “ondokuzotuz” atölyelerimize katılabilirsiniz. Başvurmak için deneyimli olmanıza gerek yok. Çalışan tiyatrosu fikriyle kurulmuş ve 16 yıldır üreten Altıdan Sonra Tiyatro ekibinin yürütücülüğünde ve Kumbaracı50 organizasyonuyla gerçekleşecek olan “ondokuzotuz”  29 Kasım’da başlıyor.
İki dönemden oluşan ve toplamda 81 saat sürecek atölyeler; tiyatro ve yaratıcı drama içeriğiyle yapılandırılmış;  temel oyunculuk, metin oluşturma ve sahneleme aşamalarından oluşmaktadır. Katılımcılar eğitim çalışmaları sonucunda; kendi yaşamlarından yola çıkarak yaptıkları doğaçlamaları metne aktardıkları ve oluşan metni Kumbaracı50’de sahneleme sürecini tadacaklar.  “ondokuzotuz”un oyuncuları kurs sonunda kendi hikâyeleriyle, kendi seyircileriyle buluşarak sahneye çıkma tecrübesini deneyimleyecekler.  
 
1.Dönem – 29 Kasım 2016 // 28 Şubat 2017
2.Dönem – 14 Mart 2017 // 6 Haziran 2017
Gösteri: 10 Haziran Cumartesi
 
Gün ve saat: Her salı // 19:30-22:30
Son başvuru tarihi: 20 Kasım 2016 
Bilgi için: atolye@kumbaraci50.com
 
 

GRİ’nin Yeni Oyunu “Kapıcı”

 
 
 
GRİ 5. sezonunda yepyeni bir oyunla seyirci karşısına çıkıyor. Dünya tiyatrosunun en önemli yazarlarından Nobel ödüllü Harold Pinter’ın başyapıtlarından biri kabul edilen Kapıcı Kasım ayında BO Sahne’de seyirciyle buluşacak. 
 
Oyun, sokakta yaşayan bir serserinin, kendi evinde tadilat işleriyle uğraşan Aston tarafından yaşadığı yere getirilmesi ve Aston’ın kardeşi Mick’in de olaya dahil olmasıyla bu üç tuhaf tip arasında geçen güç mücadelesini hem eğlenceli hem de hüzünlü bir şekilde aktarır. Pinter’ın kendine has güçlü dili ve kullandığı evrensel temalar oyunu zaman ve mekândan bağımsız hale getirmiş, oyun modern bir klasik olarak bugüne kadar 25 ülkede sahnelenmiştir. 
 
HaroldPinter bütün bunları her zamanki ustalıklı diliyle zekice anlatırken, bu derme çatma odadaki üç adamın hikâyesine kapı aralığından tanık olmamızı sağlıyor. Kapıcı, gülmek ve ağlamak arasındaki sınırda, seyircileri insan olma durumuyla baş başa bırakıyor.
 
Yazan: Harold Pinter, Çeviren: Mehmet Zeki Giritli, Yöneten: Seda Yüz, Dekor ve Kostüm tasarımı: GRİ, Oynayanlar: Mehmet Zeki Giritli, Özgür Şahin, Ümit Doğan.
 
  
Bilgi: 0212.232 34 12 veya 0507.845 15 74