Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | 19. İstanbul Tiyatro Festivali'nden 'Nosferatu'

19. İstanbul Tiyatro Festivali'nden 'Nosferatu'

17 Mayıs 2014 - 01:05 | Nosferatu, görselliğiyle göz dolduran bir oyun.
Beklentilerle gerçeğin örtüşmemesi hayal kırıklığı yaratıyor
 
Jarzyna’nın festivalde yer alan oyunlarından biri “Ne Yaptıysak Nafile”, ikincisi de Bram Stoker’ın ünlü Dracula romanından esinlenerek yazıp yönettiği “Nosferatu”. Ben ikinci oyunu izledim. Oyunun tanıtım yazılarında insanoğlunun doğanın sırlarına duyduğu merakla bilinemeyen şeylere beslediği korkunun çatışması ve aslında her insanın içinde gizli karanlık güçler olduğu görüşünün aktarıldığı belirtiliyor. Dahası, oyunda o açıklanamayana karşı duyulan korku ile dünyamızın şu anda varmış olduğu o gururlu ve kendinden pek emin görünen bilimsel, teknolojik ve dijital seviye arasındaki kıyasıya çatışmanın irdelendiği vurgulanıyor. Oyun boyunca sergilenen olaylarda ise karakterlerin tümünün, rasyonelliğin sınırlarını adeta zorlayarak ve insanın gerçek hayatta içine girip saklandığı tüm siperleri yerle bir ederek, salt sapkınlığın ve çılgınlığın hâkim olduğu bir dünyayı gözler önüne serdikleri iddia ediliyor.
 
Bu yazıları okuyunca ister istemez beklenti çıtamız yükseliyor. Ne yazık ki, oyun kurgusu ve temposu açısından bu beklentiyi karşılayamıyor. Çok iyi bir ışık düzeni ve çok-mekânlı oyun akışını rahatlıkla gerçekleştiren estetik ve işlevsel dekor, oyunun başında olumlu bir izlenim yaratsa da, belki dekorun büyük sahne gözetilerek tasarlanmış olması, oyun kurgusunda yeterli yoğunlaşmayı, organik bütünleşmeyi sağlayamıyor. 
 
Gördüğüm kadarıyla oyuncuların hepsi deneyimli ve yetenekli sanatçılar. Ne var ki, oyunun hem iç ritmi, hem sahne temposu “yavaş”ın da ötesinde ağır olduğu için temanın olması gereken büyüsü bozuluyor. Şans eseri, Can Yayınları’nda yayımlanan Dracula’nın editörlüğünü yapmış olduğum için sinekleri, böcekleri toplayan kişinin romandaki yerini, Lucy’nin diğerleriyle olan ilişkilerini kavrayabildim. Ama Bram Stoker’ın kitabını bilmeyenlerin oyun kurgusunu çözmeleri sanırım biraz zor olur.  Üstelik iddia edildiği gibi günümüzün üstün bilimsel, teknolojik ve dijital seviyesi de oyundaki ilköğrenim çağındaki çocukların bile kullandığı kamerasından yararlanılan cep telefonu, yine en sıradan sunumlarda kullanılan power-point sistemiyle hiç inandırıcı olmuyor.
 
Kısacası dağ fare doğurdu.
 
 

Makas Oyunları, İstanbul Kısa Oyunlar Projesi

 
 
Theatre Uncut İstanbul projesinin kısa oyunlarının ilk okuması festival kapsamında yapılacak.
Theatre Uncut, 2010 yılında Britanya'da projenin yönetmenleri Emma Callander ve Hannah Price tarafından basit bir fikirden yola çıkılarak başlatıldı. Yönetmenler, seçkin oyun yazarlarından güncel politik durumlara dair kısa oyunlar yazmalarını istediler.
Theatre Uncut projesinin ilk üç yılında İngiltere, İskoçya, ABD, Arjantin, İspanya, Yunanistan, Suriye, İzlanda ve Mısır'dan oyun yazarları yer aldı, oyunlar on yedi ülkede sahnelendi. Proje, 2012 Edinburgh Festivali'nde, Theatre Uncut Fringe First, Herald Angel ve Scotsman Spirit ödüllerini aldı. DOT, Theatre Uncut'ın kısa oyunlarından yaptığı özel seçkiyi Makas Oyunları ismiyle 2013/14 sezonunda İstanbul'da sahneledi.
 
Oyun Okumalarının Haluk Tuncay imzalı afişi
DOT, Theatre Uncut işbirliği ile gerçekleştirilen ve Şubat ayında İstanbul'da yapılan bir haftalık workshop ile başlayan Theatre Uncut İstanbul projesinin yazarları, Britanya'dan Davey Anderson, Stef Smith ve Türkiye'den Ayfer Tunç, Berkun Oya, Hakan Günday, Derem Çıray. Oyunları İstanbul ve Edinburgh okumalarında Murat Daltaban, Emma Callender ve Hannah Price yönetecek. Theatre Uncut İstanbul projesinin kısa oyunları İstanbul'un ardından, Edinburgh Tiyatro Festivali, Fringe programı kapsamında, 18 Ağustos 2014'te Traverse Theatre'da okunacak.
 
Projede Ayfer Tunç ‘un BİR LİNÇ DERSİ, Berkun Oya’nın SIRADAN BİR GÜNDE TANIDIK BİR EVİN KAPISINI ÇALAR GİBİ, Derem Çıray’ın APOLLO 8844, Davey Anderson’ın POLİS DEVLETİ, Hakan Günday’ın KEMİK ÜZERİNE ET ve Stef Smith’in DUMAN (VE AYNALAR) adlı oyunları yer alıyor. 
Çevirileri Eren Can Sinecan, Esin Harvey, Hakan Günday, Melisa Kesmez, Pınar Töre’nin yaptığı, ışık tasarımının: Serkan Salihoğlu, afiş tasarımının Haluk Tuncay imzasını taşıdığı oyunlarda Ece Dizdar, Ezgi Bakışkan, Gizem Erdem, Gizem Güçlü, İbrahim Selim, Mert Öner, Murat Daltaban, Pınar Töre, Serkan Altunorak, Su Olgaç ve Tuğrul Tülek rol alıyor.
 
Festival kapsamındaki oyun okumaları 18 Mayıs 15.00’te ve 20 Mayıs 18.30’da Maçka G-Mall, BilsarDOT’ta salonunda izlenebilir.
 
 

Sergilerden

İpek Yolunun Diğer Yönü

 
 
CerModern’de Koreli Sanatçıların Fotoğraf Sergisi
 
Kang Woongu, Koo Bohnchang, Kim Jungman, Park Jongwoo, Seo Heonkang, Oh Heinkuhn, Yook Myongshim, Lee Gapchul gibi 8 fotoğrafçının bu sergisi Kore'nin tarihi akımını sergilemektedir. Kore'de sanayileşmenin başladığı 1970 yılından bugüne kadar olan zamanı yansıtan bu eserler dört büyük başlık altında açık bir şekilde Kore'nin imajını sergilemektedir. Kore'nin güzelliklerini günümüz gözüyle ifade eden 120 eseri sunan bu sergi Kore ile Gyeongbuk, ayrıca bin yıllık tarihi barındıran Gyeongju'nun ruhunu ve kültürünü tarihi kalıntılarını içermektedir. Ayrıca bu dönemleri yaşamış olan Korelilerinin portrelerini ve 21.yüzyılda bölünmüşlüğü temsil eden DMZ'yi resmeden eserler yer almaktadır.
 
 
 
 

EDITIONS IV: Parallel Realities

 

Sanatçılar: Tuğçe Ayerdoğan, Oğuz Karakütük, İrem Sözen

Küratörler: Refik Akyüz, Serdar Darendeliler (Geniş Açı Project Office)

 
Elipsis Galeri, sanat dünyasına, koleksiyonerlere ve sanatseverlere keşfedecekleri yeni fotoğrafçılar ve fotoğraflar sunmak amacıyla yola çıktığı 'Edisyonlar' serisinin dördüncüsünde, Geniş Açı Proje Ofisi'nden Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler'in küratörlüğünde Tuğçe Ayerdoğan, Oğuz Karakütük ve İrem Sözen'in çalışmalarını ‘Paralel Gerçeklikler’ başlığı altında bir araya getiriyor.
 
Hepsinin de yolu bir dönem Geniş Açı Proje Ofisi'nin atölyeleriyle kesişmiş olan bu üç ismin ortak özelliği, kendi deneyimlerinden yola çıkarak insana, doğaya ve geçmişe dair paralel gerçeklikler yaratmaları. Ayrıştıkları nokta ise bunu farklı fotografik yaklaşımlar ve estetiklerle sunmaları. Üç ismin çalışmaları da hemen hemen aynı dönemlere tarihlendiğinden, seriler içerikleriyle olduğu kadar aralarında da paralel gerçeklikler yaratmış oluyorlar.
 
Temel motivasyonu insanın kendisine yabancı hissetme duygusunu fotoğraf ile araştırmak olan Tuğçe Ayerdoğan (1980), 'Ayışığı' başlıklı serisinde, gerçekliği kendi hayatının karanlıklarına doğru çıktığı yolculuklarla hikâyeleştiriyor. Korkularının ve huzursuzluklarının açtığı yollarda gezinerek hem kendinin hem de başkalarının düğümlerini çözmeye çabalayan Ayerdoğan, bu amaçla kendi hayatına ve kendisinin etrafında şekillenen hayatlara odaklanıyor. Ve sonuçta ortalığa tanıdık ama yabancı, kişiye özel ama genel, saklı ama açığa çıkmış bir hikâyenin parçaları dökülüyor.
 
Bir kaynaktan yola çıkıp başka kollarla birleşerek hiç bilmediği denizlere ulaşmaya çalışan nehirlerden ilham alan hatta onlara öykünen Oğuz Karakütük (1983), 'Delta' başlıklı serisinde, yabancısı olduğu yerlere tek başına yaptığı uzun yolculuklarda karşısına çıkan doğa görüntüleriyle yepyeni bir gerçeklik kurgusu yaratıyor. Birbirine zıt coğrafyalarda çektiği fotoğraflarla bir görüntü deltası oluşturmaya çalışan Karakütük'ün fotoğrafları, nehirlerle birlikte denize sürülen taşlar misali bir araya geldiklerinde sadece kendi gösterdikleriyle sınırlı kalmayıp bu birliktelikle anlam kazanan başka temsiliyetler yaratmaya başlıyorlar.
 
Üzerinde güçlü etkiler bırakan deneyimleri bir zaman sonra anımsadığı şekilde hikâyeleştiren İrem Sözen (1984), 'Recall' başlıklı serisinde, bağlanma ve ayrılık deneyimini farklı zamanlardan fotoğrafları bir araya getirip paralel bir gerçeklik olarak tekrar kurguluyor. Her hatırlama çabasıyla birlikte hafızanın bile isteye eksik bıraktıkları, ekledikleri veya çarpıttıklarıyla yeniden kurgulanan geçmiş, gerçeklikle bağını koparmış gibi dursa da anlamsızlaşmıyor tam aksine yepyeni bir anlam kazanıyor. Böylelikle acı verebilecek bir deneyim onarılıp iyileştirici bir etki yaratıyor.
 
'Edisyonlar IV', 15 Mayıs-21 Haziran 2014 tarihleri arasında Elipsis Galeri'de görülebilir.