Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Bugünün yaşam alanı şantiye

Bugünün yaşam alanı şantiye

07 Mayıs 2016 - 02:05 | Zeynep Çelik Küreş, Deniz Celiloğlu, Pınar Yıldırım
BuluTiyatro, Ebru Nihan Celkan’ın yeni oyunu “Babil” ile iş cinayetlerinden doğanın talanına uzanan güncel, toplumsal sorunlara odaklanıyor.
BABİL- Yazan ve yöneten: Ebru Nihan Celkan, Dramaturg: Özlem Karadağ, Işık tasarım: Alev Topal, Kostüm tasarım: Çağla Yıldırım, Dekor tasarım: Murat Duraklı, Serkan Kavurt, Müzik: Ekin Sanaç,  Oynayanlar: Defne Halman, Deniz Celiloğlu, İbrahim Ersoylu,  Murat Mahmutyazıcıoğlu,  Mensûr Zîrek, Pınar Yıldırım, Zeynep Çelik Kureş.
 
İnşaat asansörü düşer, bilmem kaç işçi ölür. Açıktaki kabloya basan çaylak işçi oracıkta yumar da gözünü, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Kimisi yabancı ülkelere gitmeyi düşleyerek başlamıştır işe. Kimi göreve atanmamış öğretmendir. Kimi karnı burnunda inşaat temizliğine gelmiştir. Kimi parayı bir biçimde denkleştirip gökyüzüne yükselen konutlardan bir daire edinmenin telaşındadır.
 
Deniz Celiloğlu, İbrahim Ersoylu, Defne Halman
 
Oyun ve Yorumu
 
Babil (Babylon) sözcüğü bir yandan Kutsal Kitap’taki değinmeler, öte yandan tarihsel önemi nedeniyle, çeşitli dillerde büyük ve giderek de daha büyüyüp yayılan kentler için kullanılan jenerik bir tanım niteliğini taşıyor. İstanbul da bu tanıma çok uygun düşen kentlerden biri. Dünyada belki ikinci bir örneği olmayan, il sınırlarının tamamı yerleşim alanı durumundaki bu devâsâ şehir, kördüğüm halindeki sorunlarıyla hepimizin başına çöreklenmiş bulunuyor.
 
Yine dünyada başka örneği olmayan, ülkemizde de Demokrat Parti iktidarıyla başlayan bir kavram var: Serbest meslek. Bunun gerçek anlamı mesleği olmayan demek. İşte günümüze kadar giderek büyüyen bu mesleksiz/serbest meslek sahibi güruh, şimdilerde müteahhitçilik oynuyor. Ya da kömür madenciliğine abanıyor. Sonuç iki şıkta da değişmiyor. İşçi ölümlerine varan bir vurdumduymazlık, insan yaşamının hiçe sayıldığı bir para hırsı. Büyük kente pabuçsuz gelip yukardakilerin elini eteğini öpmekten geçerek ev halkının birinci, ortanca, üçüncü diye nitelendiği aile yozlaşmalarına varan bir süreç. 
 
Günümüzün sorunlarına duyarlılıkla yaklaşan yetenekli, genç oyun yazarlarından Ebru Nihan Celkan, diğer oyunlarında olduğu gibi, “Babil”de de bu sorunlardan uzak kalmıyor. Bir gökdelen inşaatına odaklanarak, o inşaata farklı biçimlerde göbek bağıyla bağlananların öyküsünü aktarıyor. Tatil günü izinsiz çalıştırılan işçiler, usta başları, müteahhitler, temizlik işçisi kadınlar, aylık gelirinin üstünde aylık taksit ödeyip ev sahibi olmaya çabalayanlar, rüşvet olarak daire alıp öümle sonuçlanmış iş kazalarının üstünü örten adalet dağıtıcılar aynı inşaatın katlarında çıkıyor karşımıza.
 
Her birinin kendi yaşam öyküsü, her birinin yarınlara dair hayalleri, kimisinin geçmişindeki bir çocuk ölümünün atlatılamayan travması var. Bu kişileri birleştiren sadece inşaatı süren bina değil, bir başka ortak özellikleri de “umut”. Kiminin kendi adı Umut, kiminin doğacak ya da ölmüş çocuğunun adı. Ama hepsinin tutunduğu tek dal umut.
 
Ebru Nihan Celkan, yalın bir dille yazdığı oyunu, yine yalın bir anlatımla sahneye taşıyor. Murat Duraklı ile Serkan Kavurt’un tasarımı olan dekor, gerçekçi ve işlevsel bir yaklaşımla inşaat alanını yansıtıyor.
 
İbrahim Ersoylu ve Mensûr Zîrek
 
Genç kuşağın, yetenekli ve hemen her role uygun fiziğine sahip Deniz Celiloğlu, inşaatın başındaki kişi olarak, gerçek yaşamdaki benzerlerini izleyicinin sinirini bozacak kadar başarıyla canlandırıyor. O kişilerin bir üstündekinin önünde köpekleşen, bir altındakini acımasızca ezen yoz kişiliğini abartıya kaçmadan oynuyor. O rol biraz abartılsa, karikatürleşir ve yapması gereken olumsuz etkiyi yapamaz duruma gelir. Celiloğlu bu dengeyi çok iyi kuruyor.
 
Avustralya’ya gitme umuduyla inşaatta çalışan genç işçide İbrahim Ersoylu, bir türlü göreve atanmadığı için ekmek parası uğruna kaçak işçiliğe razı gelen öğretmende Mensûr Zîrek, izleyenlerin suratına şamar gibi çarpan sahnelerinde başarılı oluyorlar. 
 
Defne Halman da bir başka bıçak sırtı denge isteyen rolün başarıyla üstesinden geliyor. Alkolizme varan bir travmanın yükü altında ezilmiş kadını dengeli, mesafeli bir biçemde aktarıyor. Murat Mahmutyazıcıoğlu rolünün gereğini yerine getiriyor. Oyunun bir yandan gülmece, öte yandan trajik yanını canlandıran temizlikçi kadınlarda Pınar Yıldırım ve Zeynep Çelik Küreş inandırıcı karakterler çiziyorlar.  
 
“Babil” tarihteki örneğinde olduğu gibi herkesin başka bir dilde konuşup başka telde çaldığı, kimsenin birbirini anlamadığı ve anlamaya yanaşmadığı düzeni yansıtan, bilinçli bir yazarın bilinçle kotarılmış oyunu.
 
İletişim: facebook.com/BuluTiyatro
facebook.com/EmekSahnesi
 
 

* * *

 
 

Yeni Oyun: Gönlübozuk / Sonsuzluk Yönünden

 
Saydam Yeniay, Sibel Yeniay, Fatih Sönmez
 
GÖNLÜBOZUK- Yazan: Sibel Yıldırım, Yöneten: Fatih Sönmez, Müzik direktörü: Ömer Göktay, Ses ve ışık tasarım: Ayşe Sedef Ayter, Kostüm ve dekor tasarım: Eymen Erdemli, Oynayanlar: Saydam Yeniay, Fatih Sönmez, Sibel Yıldırım, Tuna Gürcoşkun.
 
“Sonsuzluk Yönünden” altbaşlığıyla sunulan “Gönlübozuk”, Sibel Yeniay’ın yeni oyunu. Aşkı, genelde insan, özelde kadın-erkek ilişkilerini soyut bir biçemde irdeleyen oyun, “Aşk” ve “Zaman”ın birbirine düğümlenmiş Sonsuzluğunda sıkışıp kalmış dört insanın hikâyesini anlatıyor. Yer yer bir kara komedi niteliğine bürünen oyun, sade bir dekorda oynanıyor. Dramatik geçişler Ayşe Sedef Ayter’in özenli ışık tasarımıyla gerçekleşiyor.
 
Oyunun yazarı ve aynı zamanda coşkulu bir oyuncu olan Sibel Yıldırım, aşka tutunmuş kadının farklı yaklaşımlarını esnek bir performansla yansıtıyor. Usta oyuncu Saydam Yeniay deneyimiyle oyuna katkı sağlarken, kadının geçmişindeki ve geleceğindeki iki erkekten birini canlandırıyor. O iki erkekten ikincisi olan Fatih Sönmez de Saydam Yeniay ile uyumlu bir denge oluşturuyor. Kadının arkadaşında Tuna Gürcoşkun göz dolduruyor. “Gönlübozuk” İyi niyet ve emekl kotarılmış, iyi oynanan, rahat seyredilen bir oyun.
 
İletişim: 0532.365 02 13
 

* * *

 

Kızıltoprak Sanat Galerisi

 

Hakan Esmer Resim Sergisi - Baharı Karşılamak

7 – 31 Mayıs 2016
 
Heyamola, 80 x 180 cm. 2015, tuval üzerine yağlıboya
 
Hakan Esmer çalışmaları hakkında şunları söylüyor:
 
“Yaşadığımız dünya içerisinde her şey hızla değişiyor. Bu değişen dünyada en büyük alışveriş kültürle yaşanıyor. Bu kültürün bir parçası olmak, paylaşımı mı sürekli kılmak için doğayla sözleşiyorum. Doğanın devingen yapısını görünenin dışında değişik açılardan renklerimle kuşatarak küreselleşen dünyaya inat tuvallerimde yeniden nefes almasını sağlamaya çalışıyorum.
 
Kimine çılgınca ve abartılı gelen renkler aslında bana doğanın verdiği enerjiyi yansıtıyor. Belki de kendim için bir dünya yaratıyorum. Renkleri abartıyorum. Algılanabilecek her duyguyu bir cümbüşe çeviriyorum.
 
Bunu yaparken de evrensel bütünlüğü atlamıyorum. Dinginliği korumaya dikkat ediyorum. Konuyu renklerimin içinde eritiyorum. Sanat anlayışımda bu kimi zaman figür, kimi zaman renk, kimi zaman bir çiçek ve balıkçının ağı olarak beliriverir. Duygular coşar ve tuvallerimde yerini alır…
 
Doğa ve figür temelde aynıdır. Sadece biçimleri değişir. Renklerimle bunları oluştururken resmimle sürekli yüzleşme halindeyim. Sorgularım,  düşünürüm, kucaklarım, uzaklaşırım…
 
Benim yaşadığım bu kocaman duygu yoğunluğunu sanatseverlerin de izlerken resmin bir parçasıymış gibi bu yüzleşme anını benimle paylaşmalarını arzuluyorum…”
 
Kızıltoprak, Rüştiye Sokak. No: 47 Kadıköy - 0216. 418 3806
 

* * *

 
 
Yeni Sergiler
 
“Smoking in the Sea, İzmir”, Fotogˆraf, 5 ed. + 1 AP, 55 x 70 cm
 
x-ist, 19-22 Mayıs tarihleri arasında bu yıl ikincisi gerçekleşecek olan Photo London ’16 fuarında Ahmet Polat’ın solo sergisi ile yer alıyor. Türkiye’de ve ağırlıklı olarak Hollanda’da çalışmalarına devam eden Ahmet Polat, x-ist’te gerçekleşen son kişisel sergisi “A Bridge Too Far” (2016) ve “Kemal’s Dream” (2014) serilerinden özel bir seçkiyle Photo London’16’ya katılıyor. 
 
Boys (Bosphorous), Fotoğraf, 5 ed.+ 1 AP, 55 x 70 cm
 
 
 

X-İST’in Bursa Nazım Hikmet Konukevi Etkinliği

 

Ali Bilge Akkaya, Bahadır Baruter ve Engin Konuklu Sergileri

 
20 Nisan – 20 Mayıs 2016
 
Sanatçılarını hem yurtiçi, hem yurtdışında temsil etmeye özen gösteren ve galeri mekânının yanı sıra karma sergilerle sanatseverlerin karşısına farklı mekanlarda çıkan x-ist, ikinci kez Bursa’lı sanatseverlerle buluşuyor ve Nâzım Hikmet Kültürevi’nde Ali Bilge Akkaya, Bahadır Baruter ve Engin Konuklu’nun eserlerinden oluşan özel bir seçkiyle yer alıyor. 
 
Ali Bilge Akkaya, "1O", fotoğraf, fine art print, ed. 5 + 1 AP, 60 x 45 cm,2014
 
Ali Bilge Akkaya, birey-toplum ilişkisi, kimlik sorunsalı ve siyasal göndermeler yüklü; kusursuz oranlanmış geometrik strüktürlerin içerisine aniden karşımıza çıkan doğal, gündelik portre fotoğraflarından oluşan özel bir seçkiyle Bursa’daki sanat izleyicisinin karşısına çıkıyor. 
                                   
(Soldan sağa) Bahadır Baruter, Unseen Serisi, "No.23", tuval üzerine pamuk elyaflı kağıtta mono baskı; Engin Konuklu, "Piano", akrilik,150 x 117 cm
 
Karikatürist kimliğiyle tanınan ve en son Contemporary İstanbul’15 solo proje alanında ve ardından x-ist’teki kişisel sergisinde ses getiren heykel serisi “Mukadderat”la ismini çok daha özel ve özgün bir yere taşıyan Bahadır Baruter’in, daha önce bir arada görülmemiş desen çalışmaları Nazım Hikmet Kültürevi’ndeki özel seçkide yer alıyor.
 
Resmettiği çarpıcı portrelerle, hayattan ilginç kesitler alan Engin Konuklu, seçtiği fotoğraf karelerini tuval üzerine akrilik kullanarak aktarıyor ve bunu yaparken izleyiciyi içine çeken bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Daha önce x-ist’te “Kesişme V”, “Éternité” ve “Bir Endülüs Köpeği” Üzerine Çeşitlemeler sergilerinde yer alan sanatçı, bu karma sergiyle Bursa’daki sanatseverlerle buluşuyor. 
 
Yüzüncü Yıl Mah.Uğur Mumcu Bulvarı, No: 7/A, Nilüfer, Bursa
 
 
 

* * *

 
 

Japon Sanat Merkezi

 

Mebruke Tuncel " Zamanın Dışında" Resim Sergisi

 

23 Nisan - 13 Mayıs 2016

 
 
Japon Sanat Merkezi Wabiten Sergilerinin V.sinde Tezhip -Minyatür sanatçısı Mebruke Tuncel’in eserleri yer alıyor.
 
Mebruke Tuncel, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Ana Sanat Dalı Tezhip - Minyatür bölümünde lisansını tamamladıktan sonra, Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümünde “Osmanlı Dönemi Tezhip Sanatında Barok-Rokoko Üslubu (18-19yy)”konulu yüksek lisans tezini verdi. Ardından  aynı Üniversitenin Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı Türk İslam Sanatları Programında “ 17.yy Osmanlı Kuran-ı Kerim Tezhip Tasarımları”  konusunda yüksek lisans yaptı.
 
Halen Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Minyatür dersleri de veren sanatçı Mebruke Tuncel 4 yıldır Japon resmi Sumi-e üzerine çalışmalar yapıyor.
 
Osmanağa Mah. Kuşdili Cad. Vişne Sok. 
Mercanlar iş Hanı No:50 /6 Kat:2, Kadıköy
 

* * *

 
 

Aykut Cömert Closed Closet / Kapalı Kapak Sergisi

21 Nisan – 13 Mayıs 2016
 
 
ISTANBUL’74 ve Siyah Beyaz Galeri, yönetmen ve video sanatçısı Aykut Cömert’in ilk kişisel sergisini gerçekleştiriyor. “Kapalı Kapak” üstü kapatılmış kimlik, beden, cinsiyet, ikon, gelenek ve güzellik miti temalarını öne çıkarıyor. İtaatkar davranışların kimlik oluşumunda ördüğü duvarlar kapalı kapağın açılmasıyla yıkılıyor. Geleneksel sınırlamaları reddeden kimlik savaşı, Kapalı Kapak’ın açılmasıyla içinde bulunduğu kaostan çıkmaya çalışıyor. “Kapalı Kapak” ISTANBUL’74 açılışının ardından 28 Mayıs-20 Haziran tarihleri arasında Ankara Siyah Beyaz Galeri’de de sergilenecek.
 
 
Aykut Cömert, İletişim Fakültesi Radyo, TV ve Sinema bölümünden mezun oldu. Üniversite yıllarında kısa filmler çekmenin yanı sıra fotoğraf ve videolarıyla karma sergilerde yer aldı.
 
2011’de Avrupa, Avusturalya, Balkanlar’da yaşayan Türk gençlerini konu alan iki uzun metrajlı belgesel ve 6. Uluslararası Mardin Film Festivali kapsamında “Siyah Beyaz Çocuklar” isimli atölye ve belgesel çalışmalarını hayata geçirdi. 2014 yılının Kasım ayında 2.Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nde Türk sinemasının 100.yılı etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen Farah Zeynep Abdullah’ın oynadığı, Cahide Sonku’nun hayatını konu alan “100-5=CAHİDE” isimli video performansı sinemaseverler tarafından büyük ilgi topladı. Aykut Cömert videolarındaki temel sorunsalı beden, cinsiyet, kimlik çatışması, kültür, güzellik miti, kusursuzluk. İşlerinin en can alıcı noktası ise nesnelerin kimlikler üzerindeki algısını metafor yöntemiyle dile getirmesi.
 
 
ISTANBUL’74, Demet Müftüoğlu Eşeli ve Alphan Eşeli tarafından 2009 yılında İstanbul’un uluslararası kültür ve sanat arenası ile olan bağını her daim üst düzeyde tutmak amacıyla kuruldu. Sanat, moda, edebiyat, film, müzik, ve mimari alanlarında faaliyet gösteren ISTANBUL’74 sergi, festival, workshop, sanatsal işbirlikleri gibi çeşitli organizasyonlarla  dünyanın en yaratıcı düşünürlerini buluşturarak, kültürel bir alışverişin sağlanmasına ve evrensel anlamda zihinleri açmaya hizmet ediyor.
 
Siyah Beyaz, Ankara’da 4 Şubat 1984 tarihinde Faruk Sade tarafından kurulmuştur. Faruk Sade, mimarlık öğrenimi için gittiği Paris’te Mübin Orhon, Mehmet Nazım, Sinan Bıçakçıoğlu ve Kometle aynı apartmanı paylaşarak, sanat ortamının içinde soluk almaya başlar. Selim Turan, Hakkı Anlı, Mehmet İleri, Utku Varlık gibi sanatçıların atölyelerinde vakit geçirir, resimlerin yapımına, sergi salonlarına taşınmasına ve sanat tartışmalarına ortak olur. Böylece Siyah Beyaz’ın kuruluş düşüncesi 1980’lerde Paris’te tasarlanır. Her galerinin bir çizgisi olması gerektiğine inanarak çağdaş sanat konusunda çalışmaya başlayan Siyah Beyaz, geçen 32 yıl boyunca 500’e yakın sergi gerçekleştirmiştir. Genç sanatçılara her zaman destek olan galeri, Berlin, Kopenhag, New York, Cannes, Paris, Aalborg ve Stockholm’de sergiler düzenlemiş ve fuarlara katılmıştır.
  
Kemankeş Cad. Galata Şarap İskelesi Sok.
Süha Fazlı Han 8/3 Karaköy  
 

* * *

 

Fulya Sanat Merkezi’nde 52 Ünlü İsmi Buluşturan Sergi

 

Konuşan Resimler 3 “Ebedî – Edebî”

5 – 20 Mayıs 2016
 
 
Ebru Ceylan’ın konseptini oyuncu Selen Öztürk ile oluşturduğu, projenin sanat danışmanlığını Bahtiyar Engin’in yaptığı Konuşan Resimler serisinin üçüncüsü “Ebedî - Edebî”  bu kez bir ilki gerçekleştiriyor. İlk kez bir resim sergisi için 52 ünlü isim bir araya geliyor ve resimlere ses veriyor.
 
Sergide yer alan yağlı boya tablolara eşlik eden hikâyeleri de Alican Yücesoy, Almıla Uluer, Ayçin İnci, Bahtiyar Engin, Beyti Engin, Can Sözeri, Caner Cindoruk, Cem Davran, Cengiz Bozkurt, Cenk Sözeri, Ceylan Ertem, Demet Evgar, Deniz Çakır, Emre Erkan, Erkan Can, Esra Dermancıoğlu, Ezel Akay, Ezgi Sözeri, Fikret Kuşkan, Hakan Kurtaş, Kanpolat Görkem Arslan, İsmail Demirci, Kerem Atabeyoğlu, Levent Özdilek, Levent Üzümcü, Melih Selçuk, Mehmet Günsur, Mert Fırat, Mert Öner, Murat Akkoyunlu, Onur Saylak, Oktay Kaynarca, Ozan Akbaba, Rana Mamat, Rıza Kocaoğlu, Sanem Çelik, Sarp Akkaya, Saygın Soysal, Selen Öztürk, Selim Bayraktar, Serdal Genç, Serhat Teoman, Serkan Altunorak, Songül Öden, Toprak Sergen, Yekta Kopan, Yiğit Özşener gibi
Türkiye’nin önde gelen 52 oyuncusu ve sanatçısı seslendiriyor. Bu seslendirmeleri davetliler dijital ekran ve kulaklıklar ile sergi boyunca dinleyebilecekler.
 
Farklı fikirlerin, dünden bugüne, bugünden yarına, tuvale yansıyan renkler gibi farklılık ve uyum içinde bir arada yaşamasını hayal eden sanatçı, bu sergide farklı fikirleri ile tarihe iz bırakan edebiyatçıları ağırlıyor.
 
Sergiye konu olan edebiyatçılar:
 
Ahmed Arif, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Telli, Arif Nihat Asya, Aşık Veysel, Atilla İlhan,  Aziz Nesin, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil, Bilge Karasu, Cahit Külebi, Cahit Sıtkı Tarancı, Can Yücel, Cemal Süreya, Didem Madak, Ece Ayhan, Edip Cansever, Faruk Nafiz Çamlıbel, Füruzan, Gülten Akın, Haldun Taner, Halide Edip Adıvar, Halikarnas Balıkçısı,  İlhan Berk, Kerime Nadir, Leyla Erbil, Melih Cevdet Anday, Metin Altıok, Mina Urgan, Nazım Hikmet,  Necati Cumali, Necip Fazıl Kısakürek, Neyzen Tevfik, Nezihe Meriç, Oğuz Atay, Oktay Rifat, Orhan Veli, Ömer Seyfettin, Özdemir Asaf, Peyami Safa, Reşat Nuri Güntekin, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali, Sait Faik, Sevgi Soysal, Sezai Karakoç, Tezer Özlü, Tomris Uyar, Turgut Uyar, Ümit Yaşar Oğuzcan, Yaşar Kemal.