Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | KARINCALAR - BİR SAVAŞ VARDI

KARINCALAR - BİR SAVAŞ VARDI

15 Kasım 2019 - 11:11 | Mert Turak ödül hak eden bir oyunculuk sergiliyor.
Şehir Tiyatroları “Karıncalar-Bir Savaş Vardı” adlı oyunuyla iki önemli dünya yazarından uyarlanan önemli bir yapımı başarılı bir oyunculuk gösterisiyle sergiliyor.

KARINCALAR–BİR SAVAŞ VARDI- John Steinbeck, Boris Vian, Çeviren: Işıl Yüce, Ülkü Tamer, Yöneten: Ergun Üğlü, Uyarlayan: Gökhan Aktemur, Müzik: Tolga Çebi, Sahne-Kostüm tasarımı: Eylül Gürcan, Hareket düzeni: Yasemin Gezgin, Işık tasarım: Mahmut Özdemir, Efekt tasarım: Erhan Aşar, Yönetmen yardımcıları: Nazif Uğur Tan, Gözde İpek Köse, Gökhan Aktemur, Oynayan: Mert Turak.

 

“Karıncalar”, Gökhan Aktemur’un çok özenli bir seçimle, John Steinbeck ve Boris Vian’ı buluşturduğu bir oyun. İki yazar da savaş karşıtı görüşleri ve yapıtlarıyla edebiyat tarihinin köşe taşları arasında yer alıyor.

 

Uyarlamanın “Bir Savaş Vardı” bölümü John Steinbeck’in aynı adlı kitabından yola çıkmış. Bütün yapıtlarında sınıf çatışmasına, ezilen kitlelere, baskıcı düzenin şiddetine odaklanan John Steinbeck, İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş muhabiri olarak çeşitli cephelerde gözlem yapma olanağını buluyor. Bu gözlemlerinden hareketle yazdıklarında da savaşı ve komutanları yüceltmek yerine, sıradan askerlerin durumunu irdeliyor. “Bir Savaş Vardı” adlı yapıtı da bu yaklaşımının somut örneğini sunuyor.

 

Boris Vian da antimilitarizm savunucusu bir sanatçı olarak yapıtlarında savaşın anlamsızlığını vurgularken, kara mizah diye nitelenebilecek bir ironiye de yer verir. Biçem seçiminde savaş, ölümle yüz yüze olmak gibi insan yaşamındaki olağanüstü durumları çok sıradan bir anlatımla kurguluyor. Bu zıtlık tıpkı “Karıncalar” öyküsünün kahramanı gibi, ayağımızı kaldırırsak patlayacağını bildiğimiz bir mayın üzerinde iyice saçma bir hal almış hayatlarımıza alaycı bir kahkahayla bakmamızı sağlıyor.

 

Savaşın nedenini anlamasa da her an üstlerinin vereceği emirlere uymaya hazır bir er.
 

Oyun ve Yorumu

 

Bir asker, savaş sırasında bir rastlantıyla firar etme fırsatını yakalıyor. Ve o fırsatı kaçırmadan, kendisini hiç ilgilendirmeyen, nedenini bilmediği ve hiçbir şeyini anlayamadığı savaştan kaçmaya çalışıyor. Ama kader bir yandan firar etme fırsatını yaratırken, öte yandan kalleşçe bir oyun oynuyor askere. Özgürlüğe koşup sevgilisine kavuşacağını sanırken ayağı bir mayına kilitleniyor.

 

Ve hayatta kalabilmek için, topuğunu mayından ayırmamak zorunda. Üstelik iki ayağı birden yerde değil. Bir ayağı havada duruyor, bu durum daha büyük bir risk yaratıyor, çünkü tek ayak üstünde dengesini korumak için en azından kollarını hareket ettirmesi gerek. Oysa en ufak bir kıpırtısı mayını patlatacak ve asker havaya uçacak. Kendisi, sevgilisine kavuşma hayali, cephe gerisindeki ailesinin umutları, geleceği. Geriye hiçbir şey kalmayacak.

 

Karıncalar olmasa belki dayanmak daha kolay olacak. Ne olacağı bilinmez, belki birileri gelip bulur, kurtarır onu o mayından. Ama giysisinin içine bile giren karıncalar, azrailden beter. Kovmaya kalksa onları, yani elini bir oynatsa mayın patlayacak. Öyle kıpırdamadan dursa, karıncalar rahat durmuyor ki. Bir havaya uçmak var, bir de karıncalara yem olmak. Bir ihtimal daha yok yani. Ama savaşta olsa da, ölüm bir saç teli kadar, bir karıncanın anteni kadar yakınında olsa da sevgilisini unutamıyor insan. Hayallerini dile getiriyor. Ve sesleniyor sevdiceğine: “Burada ne kadar kalırım, bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, artık ben seni bekliyorum!”,

 

Tolga Çebi’nin müziği, Erhan Aşar’ın hazırladığı efektler, Mahmut Özdemir’in ışık tasarımı oyunun atmosferini yaratıyor. Yönetmen Ergun Üğlü’nün kurduğu oyun düzeni, Mert Turak’ın alkışlanası oyunculuğuyla başarıya ulaşıyor.

 

***

 

Tiyatrolardan Haberler

 

Tiyatro BeReZe–Teatergruppen Batida Ortak Yapımı: FİL

 

 

 

Tiyatro BeReZe’nin yeni gösteri evinde sergileyeceği oyunuyla ilgili bir duyurusu var:

Tiyatro BeReZe'nin Danimarkalı tiyatro ekibi Teatergruppen Batida ile birlikte gerçekleştirdiği "Fil" (The Elephant) biraz fazla büyük hayalleri olan bir sihirbazla, ona biraz fazla âşık olan yardımcısının hüzünlü öyküsüdür. Ha, koca bir filin de hikâyemizde hatırı sayılır bir rolü var tabii.

Teatergruppen Batida; 1985'den bugüne Brezilya'dan Kamerun'a, Japonya'dan İspanya'ya, Küba'dan Kuzey Kore'ye kadar, yaklaşık 40 farklı ülkede oyunlarını sergileyen; Danimarka'da olduğu kadar dünyada da oldukça tanınan gezici bir tiyatro topluluğu. 2005 yılında Türkiye'de tanışıklığımızın başladığı bu ekiple, yollarımız Danimarka'da, bu kez bir ortak projeyle yeniden kesişti.

 

Bu da yardımcı Dalia’nın çağrısı:

“Bayanlar ve Baylar! Bu; kendisini ‘Dünyanın En Büyük Sihirbazı’ olarak adlandıran bir adamın çok, çok, çok, çok, ama çok acıklı hikâyesidir. Kendisiyle ilgili çok, çok, ama çok büyük hayalleri olan bu adam, bir gün ‘büyüklük’ hakkında aslında hiçbir şey bilmediğini fark edecek.”

 

Yazan & Yöneten& Sahne Tasarımı: Søren Ovesen, Çeviren: Erkan Uyanıksoy, Kostüm: Karen Rasmussen, Dekor: Mads Rasmussen, Afiş İllüstrasyon: İlker Çelen, Afiş Tasarım: Aslı Örge, Oynayanlar: Elif Temuçin & Erkan Uyanıksoy.

 

 

***

 

İzmir’deki Tiyatro Kalemi Topluluğunun Yeni Yapımı

Gettodakiler

 

 
 

 

Oyuna dair yönetmenin gözünden Gettodakiler:

 

Bir kuşluk vakti bir mahalleyi yıkarlar. Dere kenarında, bir ray kıvrımında, fabrikaların gölgesinde, örülmüş duvarların arasında bir getto mahallesini…

 

Mahallenin altından mezarlık çıkar; unutulmuş, son yaşayanı ölmüş, kimsesiz bir mezarlık! Soyunu geçmişine hapsetmiş Sali, gitmek uğruna kendinden geçmiş Abir, erkek ruhu kadın bedenine sıkışmış Sağru, cezası ateşler içinde kavrulmak olan Nahur, işlediği tüm suçlar masum kalan Rau, kadınların en bahtsızı Falik ve tüm acı çekenlerin ruhlarının karası Azar mezarların yiyicileridir artık.

 

Geçmişteki ataları mıdır mezarlarda yatanlar, yoksa gettonun unutulmuş, isimsiz son kalanları mıdır mezarları kazanlar bilinmemektedir. Tek gerçek; kimsenin suçsuz olmadığı, herkesinse masum olduğudur!

 

Geçmişten günümüze, ırk, dil, din baskılamasıyla gettolara hapsedilen, sıkıştırılan, kötü koşullarda yaşamak zorunda bırakılan insanların yaşamlarına soyut ama gerçek bir dille yaklaşıyor Gettodakiler…

 

Yazan-Yöneten-Şarkı sözleri: Kamer Yıldız Ok, Dramaturg: Çetin Ok, Oynayanlar: Burak Özbaykuş, Melis Caba, Çetin Ok, Caner Arıkan, Lale Başara, Erkan Kocaman, Beldem Şengül, Kostüm-dekor tasarımı: Esra Aydemir, Koreograf: Utku Demirkaya, Müzik tasarımı: Atahan Gökdel, Rap söz-performans:Şerwan Hameran, Vokal: Melis Caba, ŞerwanHameran, Davul: Adnan Girgin, Saç tasarımı: Beyhan Özkarademir, Yönetmen yardımcısı: Erkan Kocaman, Reji asistanı: Yasemin Çetin, Dış sesler: Adnan Girgin, Beyhan Özkarademir, Burak Özbaykuş, Caner Arıkan, Çetin Ok, Emine Özkarademir, Erdinç Yıldız, Erkan Kocaman, Filiz Kış, Recep Üzen, Kemal Tekiner, Lale Başara, Melis Caba, Yasemin Çetin, Fotoğraf & video: Alihan Aşı.

Etiketler: Seçkin Selvi  tiyatro