Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Masalların duvarı yüksektir

Masalların duvarı yüksektir

30 Mart 2013 - 07:03 | Gözde Çetiner ve Zeynep Erkekli masal duvarını aşmaya çalışıyorlar.
“Peri Devden Korkuyor”, Tiyatro Kartela’nın ilk oyunu. Ayrıca gülmek isteyenler için "Eski Moda Komedya" ve "Bi Oyun Varmış"ı değerlendiriyoruz...
PERİ DEVDEN KORKUYOR- Yazan: Abbas Hekim, Çeviren: Mehmet Kanat, Uyarlayan ve Yöneten: Özgür Erkekli, Oynayanlar: Zeynep Erkekli/ Gözde Çetiner.

Özgür-Zeynep Erkekli çiftinin kurdukları Tiyatro Kartela, “Peri Devden Korkuyor” adlı oyunla İstanbul izleyicilerinin karşısına çıktı. Oyun, anlatı tiyatrosuna her zaman ilgi duyduğunu belirten Özgür Erkekli tarafından İranlı yazar Abbas Hekim’in “Peri Devden Korkuyor” adlı öyküsünden sahneye uyarlanmış. Özgür Erkekli’nin “Bu öykü kendini çağırıyor. Beni sahnele, beni anlat diye sesleniyor,” sözleriyle tanımladığı öykü sahne yoluna koyulduğunda, kurguya İran Edebiyatının çeşitli dönemlerinden ve İran kültüründen birçok öge katılmış. Örneğin Furug Ferizat’ın bir şiiri, İranlı yazar Sohrap Sepehri’nin, Ferudüddin Attar’ın yapıtları, hatta Mevlana’nın Mesnevisi’ndeki bir öyküden küçük bir bölüm de oyunda yerini bulmuş.

Oyun, bir baba ile oğlunun masallar hakkında konuşmasıyla başlıyor; ama biz sahnede ellerindeki bavullara yaşanmışlıkları, yaşamları birbirine eklercesine düğümledikleri eşyaları koyan iki kadın görüyoruz. Erkekli için önemli olan, iki kişinin bir anlatıyı sunması, salondakilerin de bu sadelik içinde anlatılanlara tanıklık etmesi. Bu yalınlık dekordan kaçınılması, ışık oyunlarına girilmemesiyle gerçekleştiriliyor. Zaten oyunda söz konusu olan masalların da ya sonu yok, ya da başı. Ama oğul bu masalları nasıl olsa daha önce defalarca dinlemiş babasından. Biz de masalların başını sonunu merak etmiyoruz; baba oğulun masallarına değil, hayat hakkındaki konuşmalarına tanık oluyoruz aslında. Tabii konu masallar olunca, iyiler ve kötüler dünyası da giriyor görüş alanımıza. Ama yalnızca masal âlemiyle de sınırlı değil oyun. Daha doğrusu o masallarda günümüze gönderme yapan pek çok şey var. Örneğin, “Devleri neden öldürmüyoruz?” sorusunun yanıtı olan “Çünkü onları öldürürsek kendimizi öldürmüş oluruz,” cümlesi günümüzün diyalektiğiyle örtüşüyor. Her yanıyla minimalist bir yaklaşımla sahnelenen oyunda Zeynep Erkekli ve Gözde Çetiner de o yaklaşıma uygun bir oyun düzenini gerçekleştiriyorlar. Masalların iki boyutluluğunu bozmamak için, iki boyutlu kişilikler oluşturuyor ver bu karakterleri başarıyla hayata geçiriyorlar. Oyunun en çarpıcı cümlelerinden biri olan “Masalların duvarı yüksektir” kavramı, o duvarların içine sıkışmış yaşamları dile getiriyor. Oyuncuların ellerindeki bavullarla, bir tek çizgi üzerinde gidip gelmeleriyle oluşan mizansen o sıkışmışlığı çok iyi ifade ediyor. “Peri devden Korkuyor” oyunu Pazartesi günleri saat 20:00 de Beyoğlu’nda, Hayal Kahvesi salonunda izlenebilir.
( 0 212 / 245 10 48)


Gülelim Diyorsanız…

Zarafet ve zekâ temeline oturtulmuş iki komediden söz edeceğim. Biri insan ilişkilerinin çığırından çıkıp iyice bayağılaştığı günümüz için çok yadırgatıcı bir dönemden süzülüp gelen incelikli bir oyun: “Eski Moda Komedya”, diğeri ise zekâ unsuru üzerinde yükselen esprilerle örülü “Bi Oyun Varmış”.

Zerrin Sümer ve Ayberk Attila yaşın duyguları köreltmeyeceğini kanıtlıyorlar.


“Eski Moda Komedya” hayata sıkı sıkı tutunan yaşsız insanların öyküsü

ESKİ MODA KOMEDYA- Yazan: Aleksey Arbuzov, Çeviren:Hale Kuntay, Yöneten: Şebnem Sözmez, Dekor tasarım: Gizem Dila Kars, Kostüm tasarım: Ayşegül Sümer, Işık tasarım: Efe Sümer, Dekor illüstrasyon: Tuğçe Diri, Koreografi: Evren Ercan, Oynayanlar: Zerrin Sümer/ Ayberk Attila/ İpek Taşdan/ Tanju Girişken.

Zerrin Sümer ve Şebnem Sönmez’in büyük destekleriyle 2013’ün Ocak ayında Evren Ercan tarafından kurulan Tebdil-i Mekân Prodüksiyon tiyatrosunun ilk oyunu “Eski Moda Komedya” Türk-Rus Kültür Vakfı’nın destekleriyle sahnelendi. Rus oyun yazarlarının ileri gelenlerinden Aleksey Arbuzov’un “Eski Moda Komedya”sı Şişli Belediyesi’nin eski Kent Sineması’nı tiyatro salonuna dönüştürmesiyle İstanbul’a kazandırılan mekânda seyirciyle buluştu.

1968 yazında yaşlı bir kadın ve yaşlı bir erkek yıllar süren yalnızlıklarından sonra bir hastanede tanışıyorlar. Önce soğuk ve mesafeli başlayan, sonra arkadaşlığa dönüşen ilişki şarkılarla, danslarla biraz hüzünlendiren, çokça güldüren bir komedya olarak sürüyor. İki kişinin ekseninde örülen bu komedyada, oyunun hem içinde hem dışında, hem seyirci hem oyuncu, kimi zaman aksesuar kimi zaman dekor olarak iki genç oyuncu da kadınla erkeğe eşlik ediyor. Rodyov Nikoloyoviç adındaki erkek, hastanenin başhekimi. Kuralcı, sabit fikirli, sinirli. Kendisi gibi cerrah olan karısını savaşta kaybetmiş. Karısının mezarına her gün taze çiçek bırakacak kadar tutkulu ve duygulu bir adam. Lidya Vasiliyena adındaki kadın da damar yollarındaki rahatsızlık nedeniyle hastanede yatıyor. Geceleri pencereden aşağı atlayıp yine aynı yolla geri dönecek kadar deli dolu bir kadın. Duygularını belli edemeyen adamın aksine, düşüncelerini olduğu gibi ifade edebilmeyi başarıyor. 'Neşeli ol ki genç kalasın' felsefesini benimseyen kadın, sokakta dans edecek kadar cesur. Ama o da acılar çekmiş, çocuğunu savaşta kaybetmiş, son kocası onu aldatmış. "Ölümün işlendiği yer, nasıl sanat olarak kabul edilebilir? Oysa sirklerde kahkaha var," diyerek tiyatroyu bırakıp sirkte çalışmaya başlamış.

"Yaşlanmak can sıkıcı. Uzun yaşamak maharet değil, önemli olan güzel yaşamak” teması çerçevesinde örülen oyun için Ayberk Attila, , "Bu oyun, teknolojinin, sanal âlemin bizi esir almadığı, daha sıcak, daha samimi ilişkileri yaşayabildiğimiz güzel zamanlara götürüyor,” diyor. Bu naif yapı, çok doğru bir seçimle dekora da yansıtılmış. Günümüzde alışılmış dekor uygulamalarının aksine, “Eski Moda Komedya’”da, dekor olarak da Gizem Dila Pars’ın tasarımı eski moda dekor panoları kullanılmış. Her sahne değişiminde, stor perde sistemiyle indirilen bu panolar Tuğçe Diri’nin zarif çizgileriyle bezeli. Ancak, her sahnede genç oyuncuların getirip götürdükleri sandalye, masa, bank gibi dekor parçalarının taşınması oyunun akışını bozuyor ve oyunu gereksiz yere uzatıyor. O parçalar oyun boyunca sahnede kalabilir ve yer değişimleri orada yapılabilir.

Şebnem Sönmez’in izleyicileri “eski güzel günlere” götüren yorumuyla sahnelenen oyunda yılların ustaları Zerrin Sümer ve Ayberk Attila coşkuyla alkışlanacak bir başarı çizgisini yakalıyorlar. İpek Taşdan ve Tanju Girişken genç ve sevimli görünüşleriyle oyuna sempatik bir renk katıyorlar.

Eski ustalara yeni mekânlarında iyi oyunlar diliyorum.

(0.532 579 19 42 – 0.541 345 85 86)

“Bi Oyun Varmış” kadın-erkek ilişkisini büyüteç altına alıyor

Doğa Rutkay ve Uğur Uludağ’ın
başarısı kahkahalara yansıyor.
Bİ OYUN VARMIŞ- Yazan ve Yöneten: Uğur Uludağ, Yardımcı Yönetmen: Yosi Mizrahi, Yapım: Yağmur Kaşifoğlu-CUE/FOUNTAIN, Kostüm: Melek Erkoç, Sarit Eskinazi, Işık ve Ses: Barış Ataş, Oynayanlar:Uğur Uludağ, Doğa Rutkay

Uğur Uludağ, “Herkes kendi hayatını yaşar, erkekler ise kadınlarınkini” sloganı açısından baktığı oyunda, kadın-erkek ilişkisini tanışmadan başlayıp evliliğe ve oradan da eskimiş evliliğe uzanan bir süreçte irdeliyor.

Erkek gerçekten de kadının hayatını yaşıyor. Kadının istekleri peş peşe dizilmeye başlayınca, erkeğin o zamana kadar yaşamını biçimlendiren ilkeler ya da ilkesizlikler boyunlarını bükerek ikici plana geriliyorlar. Uğur Uludağ o bocalamayı küçük mimikler ve ekonomik bir oyunculukla yansıtırken, Doğa Rutkay kaprisli kadının abartılı dünyasını çok başarılı bir abartılı oyunculukla bütünleştiriyor.

Oyun kurgusunda bilmediğimiz, duymadığımız, yaşamadığımız olaylar yok. Ama dediğim gibi, Uludağ’ın gülme özürlü seyircilere bile kahkaha attıran zeki buluşları ve esprileri dinamik ve başarılı hareket düzeniyle birleşince ortaya keyifle izlenen bir oyun çıkmış.

Uğur Uludağ, bu süreci, “Aşk, bir çeşit tanrıdır. Ruhundan bize üflediğini hayal ettiğimiz. Ve tüm benliğimizle inandığımız. Evlilik ise ateizmden başka bir şey değildir,” sözleriyle tanımlıyor.

(Akatlar Kültür Merkezi - 212.351 93 84)