Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Oyun Kutusu “That Face/O Yüz”le İstanbul’da

Oyun Kutusu “That Face/O Yüz”le İstanbul’da

29 Kasım 2014 - 05:11 | Zeynep Nutku ve Yarkın Ünsal.
Tiyatro Oyun Kutusu'nun sahnelediği, bol ödüllü genç İngiliz yazar Polly Stenham'ın "That Face / O Yüz" oyunu, inandırıcı olmayan seviyede hastalıklı bir aileyi nedenlerini ortaya koymadan anlatıyor
"THAT FACE / O YÜZ" - Yazan: Polly Stenham, Yöneten: Serdar Saatman, Çeviren: Ahmet Gökhan Biçer, Dekor-Kostüm: Işınsu Ersan, Işık tasarımı: Yarkın Ünsal, Oyuncular: Zeynep Nutku, Yarkın Ünsal, İrem Deniz, Simge Nalbant, Gonca Altıntaş, Reyhan Taşkınlar.
 
Genç İngiliz yazarlarından Polly Stenham’ın tüm dünyada oynanan bol ödüllü oyunu, Türkiye’de ilk kez Tiyatro Oyun Kutusu tarafından sahnelendi. İki sezon boyunca İzmir’de kapalı gişe oynanan “That Face/O Yüz” bu sezon her Salı akşamı İstanbul’da, BO Sahne’de seyirciyle buluşuyor.
 
“Oğluna tutkulu, alkolik bir anne, delirmek üzere olan bir oğul, eğlencesi işkence olan bir kız, Hong Kong'da yaşayan babanın gelmesiyle yüzleşen yaşamlar,” diye tanıtılan oyunun neden İngilizce adıyla birlikte kullanıldığını anlayamadıysam da, topluluk öyle kullandığı için ben de ister istemez özgün ve çeviri adları yan yana yazdım.
 
Oyun ve Yorumu
 
Oyun Kutusu Topluluğu, yazarı in-yer-face alanındaki bir yazar olarak sunuyor. Türkiye’de de Mark Ravenhill’den Sarah Kane’e kadar çok iyi örnekleri sahnelenen in-yer-face akımı, daha çok politik alanda yoğunlaşan bir tür. Tema politik olunca kurgunun çarpıcılığı evrensel bir anlam kazanıyor kuşkusuz. Örneğin DOT’ta sahnelenen Ravenhill’in bir oyununda, Irak’ta savaşmaya götürülen oğlunun ölüm haberini getirenlere, annenin, “Vatan sağ olsun demeyeceğim,” sözleri tüm izleyenlerin belleğinde bir daha çıkmamacasına yer etmişti. 
 
“O Yüz” ise aile çerçevesinde dönen bir psiko-drama. İngiltere’de oynanışında da, eleştirmenler oyunu in-yer-face olarak nitelemek yerine, oyundaki Martha karakterinden hareketle Edward Albee’nin “Kim Korkar Hain Kurttan” ve Tennessee Williams’ın “Arzu Tramvayı” ile benzerlik kurmuşlar. Martha’nın bu iki oyundaki Martha ve Blanche DuBois ile benzerliği ancak içkiye düşkünlüğünden ve zayıf kişiliğinden kaynaklanabilir. Yoksa Polly Stenham’ın oyunu, Albee ve Williams gibi iki büyük ustanın derinliğine hiçbir biçimde erişemiyor.
 
İrem Deniz ve Yarkın Ünsal.
 
Tüm bireylerinin bu kadar hastalıklı yapıda olduğu bir aile hiç inandırıcı değil. Dahası, bu hastalıklı yapının kökenleri, nedenleri hiç işlenmediği için, yalnızca olay kurgusu olan iki boyutlu bir görüntü ortaya çıkıyor. O nedenler irdelense, izleyicinin zihninde bir tartışma ortamı yaratılabilir. Karşımızda sadece içen bir kadın, ensest izlenimi uyandıracak kadar temelsiz bir ana-oğul ilişkisi, acımasızlığı sadizm çizgisine dayanmış bir kız, bütün bu hastalıklı yapının sebebi mi, sonucu mu olduğu belirsiz bir baba figürü var. 
 
Oyun Kutusu, her ne kadar kapalı gişe oynasa ve oyuncular her ne kadar çaba gösterse de, bu oyunu seçmekle talihsiz bir seçim yapmış. Kaçınılmaz olan simultane dekor da hem oyunu, hem oyuncuları zorluyor. Acaba radikal bir dramaturji çalışmasıyla, babanın evinde geçen sahne oynanmadan, sadece anlatımla aktarılsa, hem dekor rahatlar, hem oyun yoğunlaşırdı diye düşünüyorum. Annenin oğulun giysilerini kesip yırttığı sahne, babanın evinde geçen olayı zaten yeterince anlatıyor.
 
Anne Martha’da Zeynep Nutku ve oğul Henry’de Yarkın Ünsal oyunu olumlu bir çizgiye ulaştırmak için büyük çaba gösteriyorlar ve başarılı karakterler çiziyorlar. Mia’da İrem Deniz, Izzy’de Gonca Altıntaş, Alice’de Reyhan Taşkınlar ise oyunun yapısındaki iki boyutluluktan kurtulamıyorlar.
 
İletişim: 0212. 251 37 41 – 42
 

Dot'ta  “İKİ KİŞİLİK YAZ”

 
 
DOT, Sezonun yeni oyunu olarak David Greig & Gordon McIntyre imzalı “Midsummer / İki Kişilik Yaz” adlı oyunu hazırlıyor.
 
35 yaşın keskin virajını dönerken, hayatın denk getirdiği bir adam ve bir kadın.
 
Helena, boşanma avukatı,şarap dolabının gümüş rengi kapağında yansımasına bakıyor. Bu gece yalnız olmak istemiyor. 
 
Bob, boşanmış, her yerinden negatif enerji fışkırıyor, neşelenmek için Dostoyevski’nin Yeraltından Notları’ını okuyor.
 
Bob ve Helena şu konuda hemfikir: 35, bok gibi bir yaş! Çünkü insan artık olayın bundan ibaret olduğunu anlıyor.
 
Pınar Töre ve Elvin Aydoğdu’nun çevirdiği, Serkan Salihoğlu’nun yönettiği oyunda Gizem Erdem, Tuğrul Tülek ve Özgehan Özturan rol alıyor.
 
1890'ın katkılarıyla gerçekleşen oyun 10 Aralık'ta başlıyor. Diğer oyun günleri 11,16,17,18,19,23,24,25 Aralık 21.00’de.
 
Bilet satış 0212. 251 45 45
 

“Güneş Batarken Bile Büyük”

Aralık ayında Cevahir’de

 
"Aşk! Bilsen ne olduğunu, istemezsin"
 
Kazım Akşar’ın yazıp yönettiği “Güneş Batarken de Büyük”,  Alman edebiyatının en önemli temsilcisi olan Johann Wolfgang von Goethe’nin,  Napoleon istilası altındaki ülkesinde geçirdiği dönemi iktidar-sanatçı ilişkileri ekseninden anlatıyor.
 
Alman edebiyatının olduğu kadar tarihin en önemli karakterlerinden biri Johann Wolfgang von Goethe’nin yaşamından esinlenerek yazılan bu oyun belki de yazarın yaşamından en önemli kesitlerden birini sunuyor. Goethe’nin hayatına konuk olmak sadece onun dünyasına değil, o günün dünyasına da konuk olmaktır: Fırtınaya ve coşkuya. Peki, aşk bunun neresinde belki de bilmesek daha iyi. 
 
Dekor tasarımı Şirin Dağtekin Yenen’e, kostüm tasarımı Nalan Alaylı’ya, ışık tasarımı Akın Yılmaz’a, dans düzeni Tanju Yıldırım’a ait olan oyunda Reha Özcan, Engin Delice, Hakan Güneri, Mehmet Şahin, Meral Bilginer, Berrin Akhasanoğlu, Ayla Yücesoy, Atsız Karaduman, Gökalp Kulan, Şeyda Terzioğlu, Cansu Gültekin, Selin Tekman, Pınar Efe, Rezzak Aklar, Berk Yücesir, Tolga Kortunay rol alıyor.
 
Oyun 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 13, 14,  Aralık 2014 tarihlerinde Cevahir 2 Sahnesi’nde perde açıyor.
 
 

Tiyatro İstanbul’da “İSTİBDAT KUMPANYASI”

 
 
Gencay Gürün’ün Genel Sanat Yönetmeni olduğu Tiyatro İstanbul 20014 – 2015 sezonunda genç oyun yazarı Uğur Saatçi’nin “İstibdat Kumpanyası” adlı müzikli komedisini sahneliyor.
 
Sultan Abdülhamit döneminde geçen oyunda Padişahı tahttan indirme planı yapan Şeref Paşa halkı galeyana getirmek için tiyatroyu kullanmak ister bu yüzden Fransa’dan yarı Fransız yarı Türk Samuel efendiyi (Levent Üzümcü)  getirterek, Edmond Rostand’ın Cyrano de Bergerac adlı oyununu sahnelenmesini ister, oyunun ana karakteri Cyrano’nun tıpkı Sultan Abdülhamit gibi uzun burunlu olması, paşanın planlarının bir parçasıdır. Tabii bu oyunun sahnelenmesi için oyunculara da ihtiyaç vardır. Tiyatroların yakıldığı, oyuncuların sürgün edildiği bir dönemde oyuncu bulmak da tabii ki çok zordur. Şeref paşa bunun için yardımcısı Sefer beyi görevlendirir. Sefer bey ise ancak Recai efendinin topluluğunu bulabilir. Provalar başladıktan sonra seyirci için sürprizler de başlar. 
 
Oyunun Engin Bayrak imzalı müzikleri Enes Kuzu tarafından yeniden düzenlendi. Dekor ve Kostümleri Aytuğ Dereli ve Medina Yavuz tasarladı.  Barış Erdenk’in yönettiği oyunun koreografisi Sibel Erdenk tarafından yapıldı; oyunda horondan, sirtakiye kadar bir çok dans kalabalık bir ekip tarafından gerçekleştiriliyor.  “İstibdat Kumpanyası” adlı oyunda Levent Üzümcü, Sabri Özmener, Aylin Kontente, Onur Buldu, Uğur Bilgin,  Erşan Utku Ölmez, İlknur Güneş, Levent Çimen, Serhat Barış, Aydın Sezgin rol alıyor.
 
Gişe: 0212. 216 40 70
 

Erdal Özyağcılar 18 yıl aradan sonra tiyatro sahnesinde

 
 
Erdal Özyağcılar, Donald Churchill'in yazdığı, Füsun Günersel'in dilimize çevirdiği "İyi Ki Geldin Boyacı" adlı oyunla sahneye dönüyor. Oyunda  Berna Laçin ve Neslihan Yeldan ile birlikte yer alacak olan Özyağcılar, uzun bir aradan sonra tiyatro yapacak olmanın heyecanını yaşıyor. Zeynep Özyağcılar'ın kurduğu Tİyatro Martı tarafından sahnelenecek olan ve provaları başlayan oyunun yönetmenliğini üstlenen isim ise Arif Akkaya.
 
Oyun 13  Aralık’ta Trump Towers’da perde açacak.
 
 

Festivallerin En Fantastiği Başlıyor

 
 
2011 yılından bu yana Ankara Kısa Filmciler Derneği bünyesinde düzenlenen FANTASTURKA 'Türk İşi Fantastik Filmler Festivali' bu yıl 3. kez düzenleniyor.
 
Fantastik film deyince herkesin aklına Star Wars, Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter ve Karayip Korsanları gibi milyonlarca dolar hasılat yapan Hollywood yapımları gelse de, bir dönemin fantastik Türk filmleri, Fantasturka’yla yeniden beyaz perdeyle buluşacak.
 
Türkiye'nin en fantastik festivali Fantasturka zaman içerisindeki yolculuğuna kaldığı yerden devam ediyor. 1950'lerden günümüze kadar çekilen ancak çoğu izleyici ile buluşamayan 3000'e yakın Fantastik Film arşivinden seçkiler dönemin yaşayan tanıkları ile birlikte izleyici ile buluşuyor. 12 filmlik 'Türk İşi Fantastik Filmler' seçkisinin yanı sıra, 'Türk İşi Western-Kovboy-Aksiyon' uyarlamaları da festival gösterimlerinde yer alacak. 
 
1953- 2014 yılları arasında çekilmiş filmleri kapsayan programda şu filmler yer alıyor: Atını Seven Kovboy (Aram Gülyüz- 1974), Dabbe Zehr-i Cin (Hasan Karacadağ-2014), Drakula İstanbul'da (Mehmet Muhtar-1953), Dünyayı Kurtaran Adam (Çetin İnanç-1982), Kara Murat Şeyh Gaffar’a Karşı (Ernst Hofbauer, Natuk Baytan-1976), Ölümün Nefesi- La Mano Che Nutre La Morte (Sergio Garrone-1974), Sihirbazlar Kralı Mandrake Killing'in Peşinde (Oksal Pekmezoğlu- 1967),  Tarkan Altın Madalyon (Mehmet Aslan- 1972), Vahşi Kan (Çetin İnanç- 1983),Yılmayan Şeytan (Yılmaz Atadeniz-1972), Zagor- Kara Bela (Nisan Hançer-1971), Şeytan- The Turkish Excorcist (Metin Erksan-1973).
 
12,13,14 Aralık  tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilecek olan Fantasturka, 17,18, 19, 20 Aralık’ta Ankara'da sinemaseverlerin karşısına çıkacak. 2014 yılında Ankara ve İstanbul olmak üzere iki şehirde düzenlenecek olan Fantasturka, her yıl bir şehri gösterim programına ekleyecek.
 
'Türk İşi Fantastik Hikaye' Yazılıyor
 
Festival’de izleyiciyle buluşacak filmlerin yanı sıra çeşitli yeniliklere de imza atılacak. Festivalin sosyal medya kanalları üzerinden etkileşimli olarak  'Türk İşi Fantastik Hikaye' adı altında fantastik bir hikaye oluşturulacak.  Festival katılımcıları ve sosyal medya takipçileri tarafından yazılacak olan bu hikayeye usta isimler tarafından son şekli verilecek ve hikaye festivalin son günü tüm festival katılımcıları ile paylaşılacak.
 
Festival Teaseri Genç Yönetmenden
 
Festival kapsamında gerçekleştirilen projelerden birisi de, Fantastik Türk Filmlerinin yeniden çizilerek uyarlanması oldu. Hacettepe Üniversitesi, Grafik Bölümü mezunu Mehmet Volkan Çomak tarafından gerçekleştirilen projede 1975 yapımı,  Çetin İnanç'ın yönetmenliğini yaptığı Hollywood Uyarlaması “Vahşi Kan” filmi yeniden çizilerek ve yorumlanarak festival teaserı haline getirildi. Festival kapsamında birçok fantastik film uyarlamaları ve çizim örnekleri izleyicinin beğenisine sunulacak.
 
 

Sergilerde Ne Sergileniyor

 
 

SANATÇILAR VE KONUK SANATÇILARI

'artists pick artists'
 
20.11.2014 - 03.01.2015
gökçe er / komet
gözde ilkin / yasemin özcan
erdal duman / serkan demir
onur gülfidan /  berkay tuncay
merve üstünalp / duygu sabancılar
 
Onur Gülfidan, “Ne Yaptığını Biliyorum”
 
artSümer’in yeni sanatçılarla buluşmak için zaman zaman başvurduğu yöntemlerden biri, yakındaki sanatçılara onların dikkatini çeken ve ilginç gelen sanatçılar konusunda danışmaktır. “artists pick artists” başlıklı sergide galeri sanatçılarından Erdal Duman, Gözde İlkin, Onur Gülfidan, Merve Üstünalp ve Gökçe Er takip ettikleri sanatçıları galeriye konuk ediyor. Beş sanatçı birer konuk sanatçı ile birlikte son dönem işlerini, onlardan seçtikleri işlerle beraber sunuyor. Gökçe Er, aslında çok iyi tanıdığımız bir sanatçıyı, Komet’i misafir ediyor. Temel neden, sergi için hazırladığı yeni çalışmaların Komet’in 2007 tarihli “O Zaman Çıkıp Gittim” isimli çalışması ile kurduğu bağ. Gökçe Er doğum, nefes ve ölüm temalı üç tablosunda yer alan duygu ve formu Komet’in kendi eserinde yarattığı duygu ve forma yakın bulduğu için bir arada sunmakta. Aralarında ise boyutla ilgili bir tezat görmek mümkün.
 
Birbirinden bağımsız gibi görünen imgelerin tuval üzerinde bir araya gelmesi ile aslında bize bireysel hikayelerimizi kurduran Onur Gülfidan, bu sergide Berkay Tuncay’ı ağırlıyor. Berkay’ın çalışmaları web dünyasından tanıdığımız ama hayatımızın ne kadar içinde olduğunu bilinçli bir şekilde algılayamadığımız imgeleri karşımıza çıkarıyor. Kurgu ve gerçek olanı sorgulatıyor. Bu sergide yer alan ‘İsimsiz (Natürmort)’ isimli fotoğraf baskı da bu kurgu/gerçek sorgulamasını çok net yaptıran bir çalışma.
 
 
Gözde İlkin, buluntu bir duvar halısı üzerine dikiş ile müdahale ederek Amerika’daki Özgürlük Anıtı üzerinden, yeni bir dünya düzenini düşündürüyor. Seçtiği sanatçı, Yasemin Özcan, resmi-sivil isimli yerleştirmesi ile sergide. Sinop’ta sıradan görünümlü, vitrininde “Her türlü resmi-sivil elbise dikilir.” yazılı terzi işe kaynaklık ediyor. 
 
 
Meslektaşı Serkan Demir’i konuk eden ve çeşitli ideolojileri yaptığı metal silahlar üzerinden irdeleyen Erdal Duman bu kez tasarladığı bir kalkan ile karşımıza çıkıyor. Kalkan formunda ironik bir transformasyon görmek mümkün. Benzer bir durum ise konuğu Serkan Demir’e ait. Bir mazot bidonundan forme ettiği ibrik, Doğu/Batı zihniyetindeki ayrışma ve bu malzemenin içeriğinin bu zihniyetlerdeki algısı hakkında bizi düşünmeye sevk ediyor.
 
Genç sanatçı Merve Üstünalp bu sergide yeni portreleriyle karşımıza çıkıyor. Satın aldığı ikinci el bir cüzdanda bulduğu iki çiftin portresini tüm ifadeleriyle diken sanatçının aksine misafir ettiği sanatçı Duygu Sabancılar’ın karakterlerinde yüzleri göremiyoruz. Vaadedenler serisinden “Afiyet Olsun” başlıklı işinde, günlük hayatımızda sıkça kullandığımız ambalaj kağıtlarındaki “Aşk olsun”, “Afiyet olsun”, “Yine bekleriz” gibi cümlelerle, vaat eden Türk politikacılarına eleştirel/ironik bir bakış açısı sunuyor.
 
 
kemankeş mah. mumhane cad. no:67 laroz han, karaköy 
0212.249 10 36, 0539. 340 60 89
 

SALT Galata

Karanlıkta Gökkuşağı

 
14 Kasım 2014-18 Ocak 2015
 
 
Teresa Murak, Easter Carpet [Paskalya Halısı], 1974 (performans kaydı)
 
Güncel sanatı, sekülarizm sonrası açılardan araştıran Karanlıkta Gökkuşağı, köhneleşmiş dindar laik karşıtlığını sorgulamayı amaçlar; modernite ufkunun ötesindekini, ilahi ve us dışı olanı arar. Sergi, popüler dinsel imgelemin gücü ve bunun gündelik estetik ve politik hayattaki sembol ve biçimsellikleriyle sanatçıların nasıl ilişkiler kurduğuna bakar. 1980’ler Polonya’sında Roma Katolik Kilisesi ile avangart sanatsal pratiğin sıkıyönetim dönemindeki beklenmedik ittifakı incelenerek sergiye Varşova Modern Sanat Müzesi koleksiyonundan din ve maneviyata dair meseleleri irdeleyen bir dizi iş seçildi. Ayrıca, dinî hareketler içerisinde popülizmin yükselişi konusuna eğilmek amacıyla serginin kapsamı genişletilerek Türkiye başta olmak üzere farklı ülkelerden sanatçılar davet edildi. 
 
Sergide şu sanatçıların işleri yer almaktadır: Pawel Althamer, Kader Attia, Fayçal Baghriche, Miroslaw Balka, Fatma Bucak, Köken Ergun, Nilbar Güreş, Jonathan Horowitz, Gülsün Karamustafa, Pawel Kwiek, Virgínia de Medeiros, Teresa Murak, Walid Raad, Zofia Rydet, Wael Shawky, Slavlar & Tatarlar, Zbigniew Warpechowski ve Artur Zmijewski.
 
 

SALT Beyoğlu

 

Akram Zaatari

02.12.2014-18.02.2015
 
 
SALT, son 10 yılda Orta Doğu’dan çıkan en önemli sanatçılardan Lübnanlı Akram Zaatari’nin kapsamlı bir sergisine hazırlanıyor. SALT Beyoğlu’ndaki sergide, sanatçının The Uneasy Subject [Rahatsız Edici Konu], 28 Nights and A Poem [28 Gece ve Bir Şiir] / Objects of Study [Araştırma Nesneleri] / The Studio Shehrazade archive [Shehrazade Stüdyosu arşivi] ile Earth of Endless Secrets [Ebedî Gizemler Toprağı] ve Time Capsule [Zaman Kapsülü] projesi gibi işleri yer alacak. Toprağı] ve Time Capsule [Zaman Kapsülü] projesi gibi işleri yer alacak.
 
 
SALT Beyoğlu’nun farklı temalara ayrılacak olan katları, Zaatari’nin ortak fikir ve ilgileri paylaşan proje ve işlerini bir araya getirirken 1998’den bugüne ürettiği çok çeşitli video, fotoğraf ve enstalasyonun aynı mekânda görülmesine olanak tanıyacak. 
 
 
Üçüncü katta beden, mekân ve iletişim kavramlarını araştıran ve aralarında, 2014 tarihli Beirut Exploded Views [Beyrut Patlayan Görüntüler] videosunun da olduğu işler sergilenecek. İkinci kat fotoğraf ve arşivlere, birinci kat ise sanatçının, kazı ve arkeoloji ile karşıtlıklarına dair fikir ve eylemlere yönelik form ve yaklaşımlara ilgisini gösteren işlerine odaklanacak. dOCUMENTA 13 (2012) için gerçekleştirdiği Time Capsule [Zaman Kapsülü] projesinden parçaları da içerecek olan sergide ayrıca, Osman Hamdi Bey’in 1887’de Sayda’da İskender Lahdi’ni ortaya çıkarmasını konu alan yeni bir iş ilk kez gösterilecek.
 
 

Ali Elmacı

Onu Öldür Beni Güldür

Kill Him, Make Me Laugh

20/11 - 20/12/2014
 
 
 
"Onu Öldür Beni Güldür V | Kill Him Make Me Laugh V", 2014 Tuval üzerine yağlıboya 175 x 220 cm
 
Ali Elmacı, x-ist’teki üçüncü kişisel sergisi olan “Onu Öldür Beni Güldür”de, kişisel ve toplumsal olanı harmanlayarak, otorite sahiplerinin yeni nesli şekillendirme taktiklerini iktidar eğitim politikaları üzerinden tartışıyor. Elmacı, gerçeküstü karakterleri ve detaylarla zenginleştirdiği sembolik anlatımı sayesinde, vadedilen geleceğin yanıltıcılığını, gerçek ile görünen arasındaki uçurumu vurguluyor. 
 
“Büyü de Büyü”, tuval üzerine yağlıboya, 160x130 cm, 2014
 
“Onu Öldür, Beni Güldür” sergisindeki fantastik sahnelerde, bal yapan eşek arılarına, abaküse takılmış kurukafalara, bağırsak şeklindeki sarıklara ve gözünü izleyiciye dikmiş huzursuz çocuklara rastlıyoruz. Çekici olanla iticiyi, samimi olanla tehditkarı, doğalla yapayı, kutsalla kitsch bir arada seyrederken hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz. Elmacı’ya göre, medya üzerinden bize sunulan imajlar, aynı bu resimler gibi kolaj ve kurguyla tasarlanıyor. Gerçeklerin manipulasyonu ile elde edilen hikayeler, güç ve güven sembolleri ile donatılarak, altın tepside önümüze sunuluyor. Elmacı, her iktidarın kendi politikalarını kabul ettirmek adına ilk müdahale ettiği alanın eğitim sistemi olduğunu ifade ediyor.  Sergi başlığından da anlaşıldığı gibi, taraflı düşünceyi bir seçenek olmaktan çıkıp, hayatta kalmanın tek koşulu hali gibi gösteriliyor.
 
 

Gülden Artun Sergisi

 
Gülden Artun , Mavide, 82 x 129 cm.
 
Gülden Artun 25 Kasım – 24 Aralık 2014 tarihleri arasında son resimlerini Tem Sanat Galerisi’nde sergiliyor. 1953 yılında Ankara’da doğan sanatçı,  arasında Ankara Hacettepe Üniversitesi‘nde Alman Dili ve Edebiyatı öğreniminden sonra 1976’da Almanya’ya gitti. 1977 yılında Berlin Güzel Sanatlar Akademisi‘nde başladığı resim öğrenimini 1983 yılında Marwan atölyesinde Meisterschüler olarak bitirdi. 1981’de “Akademie der Künste” teşvik ödülü, 1990’da Berlin Kültür Senatosu çalışma bursunu kazandı. Artun çalışmalarını Emsdetten, Almanya ve İzmir’de sürdürmektedir.
 
Gülden Artun’un son resimlerinde yeni boyutlar, yeni mekânlar ve insan olgusu var. Yaşanmış birçok olay bu olguyla bütünleşip, şiirsel bir anlatımla tuvalde yerlerini alıyorlar. Sanatçı, resmini doğanın üretkenliği ve çeşitliliğinden esinlenerek yapıyor. Gerçek ve imgelemin getirdiği düşünceler birbirlerini yaratıp ortaya çıkardıkça resim zenginleşiyor,detaylar fazlalaşıyor, sonuçta bir renk, form ve desen coşkusu çıkıyor ortaya. 
 Valikonağı Cad., Prof. Dr. Orhan Ersek Sok. 14, Nişantaşı
0212. 247 08 99, 234 13 46   www.temartgallery.com
 
 

Dergisinden Sergi Haberleri

 
New York’taki Gagosian Galeri’de (522 Batı 21.Cadde) “Picasso ve Kamera” adlı sergi 3 Ocak gününe kadar izlenebilir. Sergi, Picasso’yu kameranın önündeki ve arkasındaki görüntüleriyle sunuyor. Sanatçının bugüne kadar görülmemiş baskılarının, tablolarının yanı sıra  Jean Cocteau, Cecil Beaton ve Man Ray’in aralarında olduğu tanınmıkş kişilerin çektiği Picasso fotoğrafları da sergide yer alıyor. 
 
Picasso köpeği Bob’la. Boisgeloup Şatosu, Fransa, 1932 (Fotoğrafçı bilinmiyor).
 
Greer Lankton, Sissy’nin Yatakodası, 1985
 
1996’da uyuşturucu ve anereksiya nedenile ölen Greer Lankton başta kendi vücudu olmak üzere insan bedeniyle ilgili yüzlerce obje ve bebek yapmış olan ve 1980’lerde New York sanat çevrelerinde ün yapan bir sanatçıdır. Lankton’un “Beni Sev” adlı sergisi 21 Aralık gününe kadar Participant Inc.’te izlenebilir.
 

Olbinski Afişleri

 
 
Cezayir’de Bir İtalyan - Rossini