Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Savaşı savunmak, sanatı infazdan geçiyor

Savaşı savunmak, sanatı infazdan geçiyor

02 Mart 2013 - 07:03 | Elif Ürse ile Sarp Aydınoğlu birbirlerine rakip durumuna getirilmek istenen sevgililer.
Semaver Kumpanya yeni oyununda sanat-iktidar ilişkisine/çelişkisine çarpıcı bir yaklaşım sunuyor
BİR İNFAZIN PORTRESİ- Yazan: Howard Barker, Çeviren: Ani Haddeler-Yavuz Pekman, Yöneten: Zeynep Su Kasapoğlu, Müzik: Alper Meral, Dekor ve Işık tasarımı: Cem Yılmazer, Kostüm tasarımı: Hande Tomris Kuzu, Oynayanlar: Elif Ürse/ Sarp Aydınoğlu/ Serkan Keskin/ Mustafa Kırantepe/ Sezin Bozacı/ Yavuz Pekman/ Serkan Tınmaz/ Merve Dizdar/ Merve Dağlı/ Hakan Atalay/ Sabahattin Yakut/ Sibel Altan/ Volkan Sarıöz.

Semaver Kumpanya, yeni bir yazar ve yeni bir yönetmen tanıtıyor Türkiye’ye. Çağdaş İngiliz oyun yazarı Howard Barker ve yurt dışında reji yapmış olmakla birlikte ülkemizde ilk kez yönetmen olarak imzasını atan Zeynep Su Kasapoğlu. Barker’ın Ani Haddeler ve Yavuz Pekman’ın duru çevirisiyle (bu arada Pekman’ın özenli dramaturjisini de unutmamak gerekir) sahneye taşınan “Bir İnfazın Portresi” adlı yapıtı çok güçlü bir metin.

İzleyicilerin yeni tanıştığı yazarla ilgili biraz bilgi vermeye çalışacağım:

“Tragedya dili bayağılıktan kurtarır,
şiiri yeniden konuşma diline kazandırır”


Bunu söyleyen Howard Barker, günümüzün sıradan kültüründe komedinin revaçta olmasına karşı çıkıyor, bu türün izleyenleri ortak tepkiye yönlendirerek bayağılıkta birleştirdiğini belirtiyor. “Birlikte şarkı söylemek, hep beraber bayağı melodiler mırıldanmak dürtüsünü alt etmemiz gerekir” diyerek farklılıklarımızı ancak trajik yapıtlar yoluyla kavrayabileceğimizi belirtiyor ve kendi çalışma tarzını da “Felaket Tiyatrosu” olarak tanımlıyor. Oyunlarında çoğu kez tarihsel olaylardan hareketle, çarpıcı dünya görüşünü bu zemine oturtuyor. Olay örgüsünde de iktidar hırsı, insanların dürtüleri, cinsellik ve şiddet yer alıyor.

Oyun ve yorum

“Bir İnfazın Portresi” bizi 16. Yüzyıl Venedik’ine götürüyor. 1571’de İnebahtı Deniz Savaşında Osmanlıları yenen Venedikliler bu zaferi kitlelere mal etmek için sanattan yararlanmayı düşünüyorlar ve ünlü bir ressam olan Galactia’ya savaş resmi sipariş ediyorlar. İnebahtı Savaşının, Venedik zaferinin gerçek olmasına karşın, bu noktadan sonra yazarın dünyası başlıyor. Galactia kurmaca bir kadın. Ancak, kurmaca olmasına karşın, o zamanlardan günümüze kadar geçen çağlar boyunca iktidarların, iktidarlarını korumak, halkı istedikleri gibi yönlendirip yönetmek hırsları değişmediği için Galactia da gerçek oluyor. Yüzyıllar içinde adı değişse de, sanatçı kimliğiyle tartışmasız bir gerçek.

Elif Ürse ve Serkan Tınmaz savaşa iki farklı bakış açısı getiriyorlar


Galactia tablosuna başlarken eski bir askerle görüşüyor. Neredeyse gövdesinin yarısını yitirmiş bu asker, yöneticilerin hırsları adına nasıl kullanıldığının bilincinde olmayan, zaferin şaşaasından kendine övünç payı çıkaran biri. Ama Galactia onu gördüğü anda, savaşın, savaşa sürülen kişilere belletilmiş yüzünü değil de, içyüzünü kavrıyor. Tablosu bir zafer narası değil, kopmuş organların, deşilmiş gövdelerin kanla harmanlandığı bir çığlık oluyor. Venedik Dukası ve Kardinal, yani taht ve kilise kendi iktidarlarını sarsabilecek sanata cephe alıyorlar. Bu tavır, Galactia’yı hapse atmaya kadar varıyor. Hatta sevgilisi olan ressam Carpeta’yı ona bir rakip olarak kullanmaya niyetleniyorlar. Sonuçta çözümü bir eleştirmenin saptırmasına bırakıyorlar.

Serkan Keskin ve Yavuz Pekman’ın katkısı
tartışılmaz
Katilin uşak olduğunu söylememek için konuya burada nokta koyuyorum. Yazarın güçlü metni, farklı mekânlarda geçmesi açısından sahnelemede zorluk yaratabilecek yapıda. Ama Cem Yılmazer’in çok kullanışlı ve estetik dekoru bu soruna olabilecek en iyi çözümü sunuyor. Semaver Kumpanya’nın sahnesine derinlik getiren tasarım, oyuna da boyut katıyor. Aynı derecede başarılı bir çalışma da kostümlerde ortaya çıkıyor.

Galactia bir kahraman olarak çizilmiyor oyunda. Büyük bir başkaldırısı yok. Sadece savaşın kendi gördüğü niteliğini resmediyor. Ama diretiyor; inandığı gerçeği savunuyor, sanatını kullanmak isteyenlere, hapse girmek pahasına direniyor. Galactia’yı canlandıran Elif Ürse, doğal oyunculuğuyla ressamın kişiliğine uygun bir yorum getiriyor. Ne var ki, zaten volümsüz olan sesi, doğal konuşma tercihiyle, özellikle birinci perdede neredeyse duyulmaz, duyulsa da anlaşılmaz oluyor. Buna karşılık Venedik Dukasında Serkan Keskin’in ve Kardinalde Yavuz Pekman’ın sahneleri oyunu ayağa kaldırıyor. Carpeta’da Sarp Aydınoğlu, eski asker Prodo’da Serkan Tınmaz başta olmak üzere diğer bütün oyuncular, Zeynep Su Kasapoğlu’nun başarılı yorumunu izleyiciye ulaştırıyorlar.
Semaver Kumpanya’nın tiyatromuzdan eksilmeyen taze soluğu bu oyunda da hayata geçiyor.

Harold Pinter’ın “Kutlama” adlı oyunu
Gri Sahne’de
Gri Sahne’de Beckett ve Pinter Oyunları

Gri Sahne, Mart ayında iki yeni oyun sunuyor. Bunlardan biri Samuel Beckett’in sekiz kısa oyunundan oluşan “Kısalar”, ikincisi de Harold Pinter’ın son oyunu “Kutlama”.

Sözsüz Oyun I, Adımlar, Ohio Doğaçlaması, Felaket, Sözsüz Oyun II, Ben Değil, Geliş ve Gidiş, Ne Nerede adlı oyunlardan kotarılan “Kısalar”, Cumartesi günleri seyirciyle buluşacak.

Armağan Arslantürk, Can Özden, Mehmet Zeki Giritli, Melis Özdemir, Özgür Şahin, Seda Yüz Doğan, Serap Zerener, Şükran Aktı, Ümit Doğan, Yasemin Yüksel’in rol aldığı oyunları Ümit Doğan yönetiyor.

Türkiye’de ilk kez Gri Sahne’de sahnelenen Harold Pinter’ın “Kutlama” adlı yapıtı da yine Ümit Doğan’ın rejisiyle izlenecek. Perşembe akşamları oynayacak oyunda Can Özden, Mehmet Zeki Giritli, Melis Özdemir, Ömer Acar, Özgür Şahin, Seda Yüz Doğan, Sema Özkan Yorgun, Ümit Doğan, Yasemin Yüksel oynuyorlar.