Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | When in Rome or in İstanbul

When in Rome or in İstanbul

08 Mart 2018 - 04:03 | Yeşim Özsoy, Pervin Bağdat ve Romalılar
Galata Perform’un “Yeni Metin Yeni Tiyatro” çalışmalarında gerçekleştirilen oyun, 21. İstanbul Tiyatro Festivali'nde Galata Perform, Platform 0090, Theater Onderhetvel ortak yapımı olarak seyirciyle buluştu.
WHEN IN ROME- Yazan: Öznur Yalgın, Konsept ve Yöneten: Mesut Arslan, Sahne ve kostüm tasarımı: Defne Parman, Mesut Arslan, Işık tasarımı: Turan Tayar, Proje koordinatörü: Koray Doğan, Oyuncular: Ersin Umut Güler, Pervin Bağdat, Sermet Yeşil, Yeşim Özsoy. 
 
Oyunun genç yazarı Öznur Yalgın, “When in Rome, do as the Romans do” (Roma’dayken Romalılar gibi yap) deyiminden yola çıkarak yazmış oyunu. Türkçede benzer karşılığı “Misafir umduğunu değil bulduğunu yer” olan deyim 4.yüzyılın en önemli teoloji bilginlerinden Milano piskoposu Aurelius Ambrosius’a atfedilen “si fueris Romae, Romano vivito more; si fueris alibi, vivito sicut ibi” (Roma’dayken Romalılar gibi davran, başka yerde oralılar gibi davran) sözünden kaynaklanıyor.
 
Öznur Yalgın’ın “sınırlar” kavramından yola çıkarak yazdığı oyun, seyircinin karşısına içinde tüm karakterlerin yollarını çizen, değiştiren veya kesen yapılar olarak çıkıyor. Oyun, tiyatronun alışılagelmiş ögelerine karşı açılmış bir savaş aslında. Yönetmen Mesut Arslan da bu alışılagelmişin dışına çıkmayı şöyle ifade ediyor: “Eğer muhafazakâr bir tavırla yaklaşırsak tiyatroya ve bunu, tiyatronun içinde bir enstalasyon olarak yerleştirirsek o zaman insan olarak daralan özgürlük alanlarımızı ya da topyekûn kaybolan alanlarımızı nasıl yansıtırız/tercüme ederiz sahneye? Ya sahneye yer kalmazsa? Koltuklar, seyirciler sahne tasarımına dahil olursa, hepimiz bir salonda değil de bir evin odalarındaysak ve gitgide tek bir odaya sıkışırsak…” 
 
Oyun ve Oyun Düzeni
 
Yalnız yaşayan genç bir kadın, bir aile apartmanına taşınıyor. Bir gün erkek arkadaşı ziyarete geliyor. Sonrası kişisel alan, ikiyüzlülük, bastırılmış cinsellik üzerine tanıdık bir hikâye. Hani “Benim sana güvenim tam, ama elalemin ağzı torba değil ki büzesin” yaklaşımı. Ya da daha gaddarcası, “Burası aile apartmanı, namuslu insanların oturduğu bir yer, çoluk var, çocuk var, onlara kötü örnek olmamalı, aile erkeklerinin aklına şeytanı sokmamalı.” Bütün bunlar fısıldanıp fısıldaşılıp dururken ta dipte bir yerlerde, “Ben gençliğimi hiç böyle yaşayamadım,” öksüzlüğü hasede dönüşür, hasetten de incitici, vurucu sözlere, hatta eylemlere.
 
                                                                        Pervin Bağdat, Sermet Yeşil
 
 
Ben, sen, o, biz, siz, onlar, ister Roma’da yaşayalım, ister İstanbul’da; şablon değişmiyor vesselam. Belirli toplumlarda veya toplumların belirli kesimlerinde, bastırılmış cinsellik ortamında yetiştirilenler dünyanın her yerinde aynı tepkiyi veriyor. Bırakın genç bir kadını, dul kadın için bile bizim dilde tiksindirici bir özdeyiş vardır: “Dul kadının arka eteği kendine düşman”. O yüzden değil mi bunca kadın cinayeti, bunca kadına şiddet olayı ve ne yazık ki o yüzden değil mi “Annenin, kızının çıplak kolundan tahrik olan” hayvanlar toplumunda öz çocuğuna bile tecavüz edebilenlerin ellerini kollarını sallayarak yaşayabilmesi…
 
                         Oyun salonun ortasında oynanıyor ve seyircilerin katılımıyla gerçekleşiyor
 
“When in Rome”, tiyatro salonunun her yerinde, ortada, kenarda, sağda solda ve daima seyircilerle iç içe oynanıyor. Alışılmış bir dekor yok. Herkes nerde oturuyorsa oyuncular da oralarda oturuyor. Hatta kimi zaman birbirlerinin, kimi zaman izleyicilerin kucağında oturarak sürdürüyorlar oyunu. 
 
                                                                   Yeşim Özsoy, Sermet Yeşil
 
Oyuncular bütün doğallıklarıyla rollerini canlandırırken, işin en hoş tarafı her yaştan, her kesimden seyircinin bu oyun düzenini hiç yadırgamadan izlemesi. İzlemenin de ötesinde oyuna katılması. Oyuncuların koluna girip salonda dolaşmak mı istersiniz, oyuncularla dans etmek mi istersiniz, her şey var Roma’da. Çünkü izleyiciler madem ki Roma’ya gelmişler, o zaman Romalılar gibi yapacaklar tabii.
 
                                                                  Ersin Umut Güler, Pervin Bağdat
 
Başarılı ve kaçırılmaması gereken bir deneysel çalışma olmuş Galata Perform’un oyunu. Yazarın, yönetmenin, oyuncuların olduğu kadar seyircilerin de alkışlanmasını hak ediyor.
 
İletişim: 0530. 260 25.24 
 
 
* * *
 

“Vişne Bahçesi”ni bir de Oyunbaz yorumuyla seyredin

        Bütün insanlığı doyurabilecek büyüklükteki vişne bahçesi, artık kendi sahiplerini bile besleyemez durumdadır.
 
Ataol Behramoğlu’nun çevirisi temel alınarak Oyunbaz tarafından derlenen Vişne Bahçesi, Çehov’un en önemli yapıtlarından. Çehov, önceki oyunlarında sosyal değişimden sadece bahsederken, bu son ve en büyük öyküsünde değişimi oyunun merkezine yerleştirmiştir. Vişne Bahçesi, feodal düzenin yıkılmakta olduğu 19. yüzyıl sonu Çarlık Rusya’sında, nesli tükenmekte olan bir sosyal ve ekonomik dinozoru temsil eder. Bütün insanlığı doyurabilecek büyüklükteki bu bahçe, artık kendi sahiplerini bile besleyemez durumdadır.  Sahiplerine göre, kendi lekesiz geçmişleriyle özdeşleşen bahçe, bir devrimcinin gözünde kölelerin terleri ve kanlarıyla sulanmış bir servetin simgesidir. Oyunun idealist öğrencisi Trofimov’un deyişiyle, “Hayatlarında bir kez bile olsun gerçeğin doğrudan doğruya gözlerinin içine bakamayan bu insanlar, her an, sadece felsefe yapar, can sıkıntısından yakınır ya da kafayı çekip dururlar.”
 
Yazan: Anton Çehov, Yöneten: Abdullah Cabaluz, Yönetmen Yardımcısı: Alkım Karaağaç, Arda Doğan, Dekor-Kostüm: Orkun Yeşim, Makyaj: Oyunbaz, Işık: Fuat Gözcü, Efekt: Orkan Varan, Ses Kumanda: Pınar Domaniç, Oynayanlar: Ali Ersan Karadeniz, Arda Doğan, Aslıhan Azeri, Esat Bağış, Gülce Şahin, Hasan Uzma, Nagihan Gürkan, Noyan Arat, Onur Berk Arslanoğlu, Orkan Varan, Sanem Gençalp, Savaş Emrah Özdemir, Seray Canan, Sonat Dinçbaş.
 
Talimhane Tiyatrosu,  Şişli Blackout AVM
Bilgi: 0212. 238 85 09
 
* * *