Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Selay Sarı | Seçilmiş Kişi'yle 20 yıl

Seçilmiş Kişi'yle 20 yıl

30 Haziran 2017 - 06:06 | Dünyanın yükü onun omuzlarındaydı... Daniel Radcliffe, dünyanın en ünlü çocuğu Harry Potter rolünde.
Anka kuşu tüyü içeren asasıyla dünyanın dört bir yanında çocukların içinde okuma ateşini yakan Harry Potter'la tanışalı tam 20 yıl oldu. Dersleriyle, saçıyla, kızlarla ve gelmiş geçmiş en karanlık büyücüyle uğraşan Harry'nin dünyasını, çevirmenleri Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu ile konuştuk
Dünyanın en ünlü çocuğunun yaratıcısı J.K. Rowling, 26 Haziran Pazartesi günü yaklaşık 11 milyon takipçili Twitter hesabında şunu yazdı: "Bundan 20 yıl önce içinde yalnız yaşadığım bir dünya birdenbire başkalarına açıldı. Harikaydı. Teşekkür ederim. #HarryPotter20" Milyonlarca insanı bir yandan duygulandıran, bir yandan kendilerine "Yaşlandık mı?" diye sormalarına yol açan bu tweet ve dünyanın dört bir yanında düzenlenen partilerle, Seçilmiş Kişi, Sağ Kalan Çocuk, arkadaşları için ise sadece Harry'nin dünyasına girişimizin 20. yılını kutladık.
 
Türkiye'deki okurların bu dünyaya dahil olmasında en büyük pay elbette serinin çevirmenleri Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu'ya ait (Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan serinin ilk kitabı "Felsefe Taşı"nın çevirmeni Ülkü Tamer'i de unutmayalım). Senelerce süren çeviri macerasında Rowling'in yarattığı kavram ve kelimeleri Türkçeye gerçek anlamda kazandıran ('Ruh Emici'yi kaçımız normal hayatta kullanıyoruz?), Harry'nin dünyasının ruhunu hiç kaybetmeyen Okyay ve Kutlu ile hem kitapları hem filmleri konuştuk.
 
Sevin Okyay, Kutlukhan Kutlu ve Selay Sarı. Fotoğraf: Ercan Arslan
 
Bir müzik yazarı olarak müzik konusu bana eksik geliyor Harry Potter evreninde. Bir Acayip Kızkardeşler (Weird Sisters) grubu var, onun dışında müziğe hiç yer yok gibi.
 
Kutlukhan Kutlu: Tam tersi, bir grup da olsa böyle bir şeyin olması benim ilgimi çekti. Bu tür serilerde genelde müzik hiç olmaz. Normal hayatta yaptığımız bir sürü şeyden bahsedilmiyor. Mehmet Açar, "Scorsese filmlerinde insanların gerçekten oturup yemek yedikleri sahneler oluyor, benim çok hoşuma gidiyor," demişti. Çünkü filmlerde genelde sadece yemek yenmez, masada bir şey olmayacaksa yemek sahnesi olmaz. Müzik de biraz öyle kurban oluyor edebiyatta. İlginç bir şeye aracı olmayacaksa yazmıyorlar.
 
 
Yemek ise bayağı mühim kitaplarda. Dünyadaki her tadı içeren şekerlemeler...
 
Sevin Okyay: Filmlerden de en çok hatırlanan şey.
 
Kutlukhan K.: Harry Potter yiyecek içecekleri kültürün önemli bir parçası.
 
Mesela kaymak birası normalde olması istenecek bir şey.
 
Kutlukhan K.: Benim için onun yanı sıra balkabağı suyu. Şu anda mesela Harry Potter partisi veriliyorsa o yiyecekler kesinlikle oluyor.
 
Sevin O.: Tarifleri bile var onların. Bu aralar 20. Yıl partileri veriliyor, bazılarından fotoğraflar gördüm. Bu artık sadece bir kitap okumak ve ona hayran olmak değil, o dünyanın bir parçasına dönüşmek, orada yaşamak.
 
Hem kitap hem film serisindeki favorim "Azkaban Tutsağı", filmini Alfonso Cuaron çekmişti.
 
Sevin O.: Çok teşekkür ederim, kitap benim için de öyle. O filmle seri film olmaya başlıyor ama ondan sonrakileri de severim.
 
Kutlukhan K.: Yedinci filmin ("Ölüm Yadigarları") ilk bölümü...
 
Sevin O.: Yedinin ilk bölümü basbayağı bir sanat filmidir.
 
Kutlukhan K.: Bir sinemasever olarak birinci ve ikinci filmleri kötü buluyorum. Kafalarında bir şey oluşturmuşlar: "Bu bir çocuk filmi, o yüzden 'Evde Tek Başına'nın yönetmeni Chris Colombus'un çekmesinde bir sakınca yok."
 
Sevin O.: Çocuklar korkmasın istemişler akılları sıra ama nasıl korkmayacaklar? Canavar ortada dolaşıyor...
 
Kutlukhan K.: Aslında bayağı korkunç kitaplar. Arkadaşlarım bazen çocukları için soruyorlar, kaç yaştan itibaren okunabilir diye. Bence bu konuda iyi referans Harry'nin yaşı. Harry kitaplar başladığında kaç yaşındaysa o yaşta okumak iyidir. "Ama kitabın çocuğunuzu pışpışlamasını beklemeyin," diyorum, sonuçta ilk kitabın sonunda bir adamın kafasının arkasında gelmiş geçmiş en büyük karanlık büyücü parazit gibi yaşıyor, ikincisinde Basilisk var, üçüncüde kurt adam var, Ruh Emiciler var...
 
Sevin O.: Sonrasında zaten ölümler başlıyor.
 
Sizin favori çiftiniz kim kitapta?
 
Kutlukhan K.: Lupin ve Tonks var. Bir de Weasleyler olabilir.
 
Remus Lupin (David Thewlis) ve Nymphadora Tonks (Natalia Tena), Okyay ve Kutlu'nun favorisi.
 
Sevin O.: Ben de bunları diyecektim. Benim Hermione kadar sevdiğim kadın karakter Molly Weasley. Çünkü bir ev kadını ve feminist. Sadece kadın haklarını savunmak için değil, haksızlığa karşı mücadele eden bir kadın.
 
Kutlukhan K.: Lupin karakterini ben çok severim. Başına kendi seçmediği çok feci bir talihsizlik gelmiş bir insanın hikâyesini, işi melodrama dönüştürmeden anlatmak çok zor bir iş bence. "Azkaban Tutsağı"nda Harry'nin baba figürü, bir anlamda. Kurt adamlık hastalığından erimesine rağmen çaktırmamaya çalışması... Molly Weasley de bu anlamda anne figürü Harry için.
 
Sevin O.: Bill ile Fleur'ü de seviyorum ben çift olarak.
 
Seri kitaplarının son kısımlarını genellikle Okyay, ilk bölümleri ise Kutlu çevirmiş.
 
Kutlukhan K.: Hermione'nin durumu tabii ön plana çıkıyor çiftleri konuştuğumuzda. İnsanların önemli bir kısmı Harry ile Hermione ileride sevgili olacak diye okumuş, ben de Ron ile Hermione'yi o yolda görmüştüm.
 
Sevin O.: Ben de öyle. Bütün favori aşk hikâyem bu kitaplarda, trajik bir aşkı yedi kitap boyunca sürdürmüş Snape. Hakikaten büyük bir aşk.
 
Snape'i Alan Rickman'ın oynaması da büyük bir kasting başarısı.
 
Sevin O.: Müthiş. Üstelik fizik olarak da kitapta anlatılan insana benzemiyor.
 
Kutlukhan K.: Daha ince ve kemikli bir tip gibi algılıyordum ben onu kitapta.
 
Serinin en trajik karakteri Severus Snape, Alan Rickman'ın filmografisinin en unutulmaz karakteri oldu.
 
Diğer oyuncuları nasıl buluyorsunuz filmlerde?
 
Kutlukhan K.: Harry Potter hayranları çok kızar buna ama ben Helena Bonham Carter'ın Bellatrix için çok kötü bir seçim olduğunu düşünüyorum. Kitaptaki o buz gibi Bellatrix'le hiç alakası yok.
 
Sevin O.: Uzun süre filmine gitmedim ki Bonham Carter'ı çok beğenirim. Filmdeki tımarhane kaçkını gibi bir şey. Kitapta Bellatrix'ten Voldemort'tan korktuğumdan fazla korkarım, çünkü Voldemort'un bir hırsı var, bir hedefi var. Ama Bellatrix kötü olmak için kötü, Haneke'nin nedensiz kötülük yapan karakterleri gibi.
 
Helena Bonham Carter, Bellatrix Lestrange rolünde.
 
Kutlukhan K.: Bir de Emma Thompson, Profesör Trelawney rolünde. O da çizgi film karakteri gibi. Ama Imelda Staunton mükemmel mesela.
 
Sevin O.: Benim en sinirime dokunan aslında Harry Potter'ın kendisi, Daniel Radcliffe. Biz bu kitabı başından beri okuyup çeviriyoruz, çocuğun fizik olarak nasıl olduğunu biliyoruz. Aynaya bakıp konuşuyor, bir türlü inmeyen saçlarına sinir oluyor. Radcliffe'in o dana yalamış gibi saçları gördüğüm anda ben bittim zaten. Ama herkes memnun kaldı.
 
Kutlukhan K.: Benim de o yaştayken saçım yatmadığı için çok bağ kurmuştum o yönüyle. Dünyanın en önemli şeyidir o sırada. Harry Potter'ın dertleri yelpazesinde böyle maddeler var. Bir taraftan gelmiş geçmiş en karanlık büyücü kendisinin peşinde, bir yandan saçı kabarıyor.
 
Altın Üçlü: Hermione Granger (Emma Watson), Ron Weasley (Rupert Grint) ve Harry Potter (Daniel Radcliffe).
 
Bazen kızlarla konuşmakta zorluk çekiyor...
 
Kutlukhan K.: Böyle şeyler olmazsa gençlerin bu kadar ilgisini çekmezdi bence.
 
Sevin O.: Gözlük takan çocuklar itibar görmeye başladı sayesinde.
 
Kutlukhan K.: Hipster kültüründen önce Harry Potter getirmiştir gözlüğü geri.
 
Harry Potter'ın size göre en tuhaf etkisi nedir?
 
Sevin O.: Yıllardır müracaat sıkıntısı çeken yatılı okullar sayesinde coşmuş.
 
Kutlukhan K.: Evet, bir yatılı okul merakı başlatmış İngiltere'de. Türkiye'de umarım başlatmamıştır. Yatılılık iyidir tabii ama o Harry Potter'daki ortak salonları filan hayal edenler varsa zorluk çekerler burada.
 
Yoktan mükemmel yiyecekler de var olmuyor bildiğim kadarıyla yatılı okullarda.
 
Kutlukhan K.: Yok, masalar arası kurt yarışı filan yapardık, kimin mercimeğinden daha çok kurt çıkacak diye. Bizim Kadıköy Anadolu da bir Hogwarts olmasa da en azından Kalamış'ı görüyordu. Harry Potter'ı çocukların bu kadar sevmesinin nedeni bence, ki tüm çocuk edebiyatı için de öyledir, aslında çok zor ve büyüklerin bile başa çıkamayacakları şeyleri çocuklar kendi kendilerine halletmek zorunda kalıyorlar. Yatılı okul da bu 'büyüme hikâyesi'nin bir parçası. Büyük olarak sadece hocalar var ve çocuklar kimseye söylemeden kendi başlarına bir sürü işe kalkışabiliyorlar. Belki ona özeniyorlardır.
 
'Dementor'a bulunan Türkçe karşılık olan 'Ruh Emici', İngilizce versiyonuna göre çok daha fazla tutuldu, konuşma diline yansıdı.
 
Artık Türkçede: Ruh Emici
 
Türkçeye birçok kelime ve kavram kattınız kitapların çevrimi esnasında. 'Ruh Emici' kavramı örneğin öyle tuttu ki, Harry Potter'la ilgisi olmayan insanlar da biliyor ve kullanıyor, sanki hep böyle bir deyim varmış gibi.
 
Kutlukhan K.: Terimlerin Türkçelerini bulmak genelde benim işimdi. Rowling 'dementor'ların ayaklı depresyon olduğunu söylememişti ama tabii bir noktada anlıyorsunuz, sonuçta maruz kaldığınızda toparlanmak için çikolata yemeniz gerekiyor. Yaşama isteğini tamamen yok etme üzerine bir varoluşları var, yarı ölüm gibi, ki depresyon da öyle bir şey. 'Ruh emici'nin yanı sıra 'düşünseli' kelimesini bir sözlükte buldum, bir de bir yaratık ama hatırlayamıyorum şu anda ne olduğunu.