Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Selin Gürel | !f İstanbul 2014 reçetesi

!f İstanbul 2014 reçetesi

10 Şubat 2014 - 02:02 | Conner Chapman ve Shaun Thomas, Clio Barnard'ın yönettiği "The Selfish Giant"ta girmemeleri gereken işlere bulaşan iki arkadaşı canlandırıyor.
!f İstanbul hastalarına özel, sadece daha önce izlediğim filmleri dikkate alarak oluşturduğum, 5 maddelik festival reçetesi!

 

1. Bilet aldıysanız kendinizi şanslı sayın

The Selfish Giant

Sadece Keş!f yarışmasında değil, tüm festival programındaki favori filmim, “The Selfish Giant”. Müthiş planları, alışık olmayanların bünyesinde sarsıntı yaratacak yoğunluktaki gerçeklik hissiyle yoğuran Clio Barnard, anlattığı dünyanın en yalın dostluk öyküsüyle İngiltere’nin griye bürünmüş işçi sınıfı dünyasını bir parça yumuşatıyor, hafifçe ısıtıyor, ama asla kendimizi koyvermemize izin vermiyor, tepeden tırnağa sarsılacağımız an gelip kapıya dayanınca da gözünü bile kırpmıyor.

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: Sarsıcı

 

Jesse Eisenberg, Richard Ayoade'nin yönettiği "The Double"da.

 

The Double

Bu filmi izleyip de beğenmeyecek birilerinin varlığını reddediyorum. Zira Richard Ayoade’nin tek filmle (“Submarine”) sinemaseverlerin gözbebeği olması bir tesadüf değil. Ayoade, bir filmi sevilir kılmak için ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor. “The Double” her nasılsa hem retro hem distopik bir evrende, bir kaybeden ile fiziksel olarak birebir aynısı olan bir “parlak çocuk”un düellosunu konu alıyor. “Kötü ikiz” filmlerine yaratıcı bir dokunuş.

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: İlham verici

 

Jehane Noujaim'in yönettiği "The Square", Mısır'daki Arap Baharı'na dair sarsıcı bir belgesel.

 

The Square

Gezi’nin fahri belgeseli gözüyle baktığım “The Square”, Tahrir’e dair TV’ye yansımayanları belgelemekle kalmıyor, meydandaki insanların ortak, değerli çabalarının ürünü olarak son ana kadar kendini güncelliyor, yaptığı çıkarımlarla görmeyen gözleri açıyor.  

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: İbretlik

 

 

Jonathan Glazer'ın yönettiği "Under The Skin", gösterildiği tüm festivallerde eleştirmen ve seyircilerden tam not aldı.

  

 

 

 

2. Scarlett etkisinden soyutlanarak izleyin: Under the Skin

Yönetmen Jonathan Glazer’ın “Under the Skin” için çizdiği tuhaf, soğuk, tehlikelerle dolu dünya portresinin etkisi altında kalmak istiyorsanız, filmde kimliksiz bir uzaylı rolünde izlediğimiz Scarlett Johansson’a daha önce izlemediğiniz bir oyuncu muamelesi yapmalısınız.

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: Tekinsiz

 

3. Tavsiye listelerinde yer almayan gizli hazine: Of Horses and Men

“Of Horses and Men”, İzlanda’daki atlara ve insanların hayatlarındaki yerlerine dair benzersiz bir inceleme. İzlanda’nın kendine özgü coğrafyasının, insanların günlük rutinlerine, geleneklerine, hayat tarzlarına fon oluşturduğu film, bütün bunların göbeğinde duran o güzelim atların gözlerine dikiyor kamerayı. Özellikle açılış sahnesi unutulmaz.    

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: Hınzır

 

4. Sadece bir film değil, bir deneyim: L'étrange couleur des larmes de ton corps

Hélène Cattet-Bruno Forzani ikilisi, basitçe film izlemek üzere koltuğuna oturmuş seyirciyi elinden tutuyor ve onu hazırlıklı olmadığı, tuhaf bir paralel evren yolculuğuna çıkarıyor. Bu evrende tüm duyuları açılan, algısı derinleşen, göz bebekleri büyüyen, kalp atışları hızlanan, tanık olduğu görsel ve işitsel şov karşısında adeta hipnotize olan seyirci, her şey olup bittikten sonra, oturduğu koltuktan kilometrelerce uzakta, bambaşka bir boyutta yaptığı bu yolculuğu yeniden yaşamak istiyor. Bu arada giallo, selam verip çoktan sahneyi terk ediyor. Ama gerçek dünyaya dönmeye henüz hazır olmayan seyirci bir süre koltuğunda hareketsiz kalıyor. İşte “L'étrange couleur des larmes de ton corps”u izleme deneyimi böyle bir şey.

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: Kışkırtıcı

 

5. Sıradan aşk filmlerine mola verin, sıradışı aşk öyküleri izleyin

 

Gabrielle

Williams Sendromu’ndan muzdarip genç Gabrielle’in aşkı ve bununla birlikte gelen cinsel arzularını keşfetme isteği, Kanada yapımı bu sımsıcak filmin ana damarını oluşturuyor. Tek isteği herkes gibi, en çok da etrafındaki genç kadınlar gibi özgürce yaşamak olan Gabrielle, içinden geldiği gibi davrandığı anlarda korumacı bir içgüdüyle engellendikçe önce paramparça oluyor, sonra toparlanıp daha da kararlı bir şekilde ayağa kalkıyor. Gabrielle’in ilk aşk deneyimini anlatan film, duygu sömürüsüne zerre kadar bulaşmıyor, cesur adımlar atmaktan korkmuyor.

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: Sımsıcak

 

Neposlusni

Bir çocukluk aşkının yeniden alevlendiğine tanık olduğumuz, Sırbistan yapımı “Neposlusni”de, iki genç insanın hiç kopamadıkları çocukluklarıyla sürekli alışverişte bulunması, ilginç bir aşk öyküsünün ve keyifli bir yol filminin kapısını aralıyor. Büyük bir özveriyle hala çocuk gibi davranan aşıklar, çıktıkları masalsı yolculukta yaşadıkları sonrasında, ağır ağır ve gönülsüzce yetişkinliğe adım atıyor. Tıpkı karakterleri gibi, kafasının dikine giden bir film. 

Tek sıfatla anlatmak gerekirse: Masum

 

İzlemeniz gereken diğer 10 film

 

  1. Short Term 12
  2. Boyhood
  3. Drinking Buddies
  4. Cutie and the Boxer
  5. Böcek
  6. Das merkwürdige Kätzchen
  7. Visitors
  8. Filth
  9. Cheatin'
  10. The Spectacular Now