Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Selin Gürel | Locarno’nun en iyi 5 filmi

Locarno’nun en iyi 5 filmi

21 Ağustos 2013 - 03:08 | Noelia Rodenas ve aslen Katalan bir şair olan Vicenç Altaió, Albert Serra'nın Altın Leopar ödüllü "Història de la meva mort / Story of My Death" filminde.
Locarno Film Festivali’nde Altın Leopar, Albert Serra’nın yönettiği, Casanova’yı Dracula ile buluştururken aynı anda hem matrak hem de esrarengiz olabilen "Historia de la meva mort"un oldu. Ama benim ödüllerim başka filmlere gitti
Bernardo Marinho ve Josie Antello, Júlio Bressane'ın yönettiği "Educação Sentimental"ın başrollerinde.


Educação Sentimental

Brezilya’dan çıkan “Educação Sentimental” büyüleyici bir kompozisyonun ürünü. Tepeden tırnağa bir “performans” filmi. Kağıt üzerinde hikaye, yalnız yaşayan orta yaşlı bir kadının yakışıklı bir gençle kurduğu ilişki üzerine. Ancak izlediğimiz filmin boyutları, bu göstermelik hikayenin çok daha ilerisine uzanıyor. Filmin ahengi, kendine hayran bırakan oyuncu Josie Antello’nun eşsiz performansı etrafında şekilleniyor. Sadece bir oyunculuk performansından bahsetmiyorum. Antello, yüzüyle, mimikleriyle, yürüyüşüyle, konuşmasıyla ve kelimeleri telaffuz ediş şekliyle adeta kendisine sırılsıklam aşık bir kamerayla flört ediyor. “Educação Sentimental”in sunduğu görsel ve işitsel gösteri, yönetmen Júlio Bressane’nin nereye yerleştireceğini çok iyi bildiği kamerasından çıkıp da perdeye yansırken, akıllarda tek bir soru var: Daha önce böyle bir şey izlemiş miydik?

Romen yönetmen Corneliu Porumboiu'nun yönettiği "When Evening Falls on Bucharest or Metabolism / Când se lasă seara peste Bucureşti sau metabolism", film çekim sürecindeki bir yönetmeni takip ediyor.


Când se lasă seara peste Bucureşti sau metabolism

2006’da “A fost sau n-a fost? / Bükreş’in Doğusu” ile adını listeye yazdığımız Romen yönetmen Corneliu Porumboiu, Romen Yeni Dalgası’nı gururlandıracak bir filmle karşımızda. Porumboiu, filminde çekim aşamasındaki bir yönetmeni mümkün olabilecek en dürüst bakış açısıyla seyirciye servis ederken, hem kendiyle alay ediyor hem de filmiyle. Film, sabit bir kamera ile çekilen uzun sekanslardan oluşuyor. Bu sekanslarda, filminin çekim süreci devam ederken yardımcı oyunculardan biriyle ilişkiye giren bir yönetmenin başına gelenleri izliyoruz. Porumboiu, çekim sürecinde bir yönetmenin neler yaşayabileceğini seyirciye aktarırken, yönetmen egosunu, oyuncu kırılganlığını, yönetmen / oyuncu birlikteliğinin sivri uçlarını ve elbette kadın-erkek ilişkilerinin doğasını sorguluyor. Film, yönetmenin düştüğü zor durum yüzünden gayet dramatik bir tonda ilerlerken, seyircinin bıyık altından gülmesine fırsat tanıdığı için aslında çok eğlenceli bir 1,5 saat vaat ediyor. Bu, haliyle ağırkanlı ama seyirciden de belli beklentileri olan bir film. Porumboiu, karakterinin bir yönetmen olarak yaka silktiği, savunduğu veya niyet ettiği birtakım fikirleri kendi filminde uygularken, hikayeyle çok hoş paralellikler kurmuş oluyor. Bu paralellikleri kaçırırsanız üzülürsünüz.

D (Viv Albertine) ve H (Liam Gillick), uzun yıllardır yaşadıkları ve ayrılmak zorunda oldukları evin üzerlerinde hakimiyet kurduğu bir çift. "Exhibition", yön. Joanna Hogg, İngiltere, 2013.


Exhibition

Yine bir kadın yönetmenin, Joanna Hogg’un elinden çıkan “Exhibition”ı izlerken, akla hemen Aslı Özge’nin “Hayatboyu”su geliyor. Filmde uzun yıllardır her köşesiyle bütünleştikleri “artistik” evleriyle vedalaşmaya karar veren sanatçı bir çiftin, bu süreçte yaşadıkları sarsıntılara, ruhsal çalkantılara tanık oluyoruz. “Exhibition”, tıpkı “Hayatboyu”da olduğu gibi “ev”i ana karakter olarak karşımıza çıkarıyor. Evin boyunduruğu altındaki üst sınıf bohemleri, onun dışında bir hayata katlanamadıkları gibi, ona bir başkasının sahip olacağı fikrine de katlanamıyorlar. Karakterlerle, kutsal “ev” arasındaki saplantılı aşk, “ev”in bütün ilişkiyi kontrol ettiği bir düzlemde ilerliyor. Bu arada bireylerin “ev” ile kurdukları yoğun ilişki, kendi aralarındaki ilişkiye de gerekli zamanı ayırmalarını engelliyor. Haliyle, sosyalleşme girişimleri de girişim noktasında kalıyor çoğu kez. Hogg, burnu havada karakterlerine mesafeli kalırken, kendilerine çizdikleri acınası sınırlar yüzünden onlarla alay etmeyi de ihmal etmiyor. “Exhibition” biraz da bu karakterlerin zincirlerini kırma hikayesi. Onlar mı “ev”i, “ev” mi onları yutacak? İşte bütün mesele bu.

Bir kameranın çekebileceklerinin ve seyirciye aktarabileceklerinin sınırlarının zorlandığı "L'étrange couleur des larmes de ton corps", kışkırtıcı bir deneyim.


L'étrange couleur des larmes de ton corps

Hélène Cattet - Bruno Forzani ikilisinin ikinci uzun metrajlı filmi “L'étrange couleur des larmes de ton corps” tek kelimeyle “kışkırtıcı” bir deneyim. Yönetmenler, kameranın sınırlarını keşfe çıkmak istemişler sanki. Son derece şık bir açılış sahnesinin ardından, aynı teknik cambazlığı filmin tümüne yaymak gibi zor bir işin altına giren ikili, seyircinin duyularını adeta felce uğratacak bir gösteriye soyunuyor. 100 dakika boyunca gözünüzü perdeden bir an bile alamadığınız, imajların ve renklerin esrarengiz hikayenin önüne geçtiği, “giallo” türüne tapan bir film karşımızdaki. Çıplak ten, şiddet ve kan üçlüsünü mümkün olabilecek en estetik tabanda birleştiren “L'étrange couleur des larmes de ton corps”u sevebilmek için, kült filmlere özel bir merak beslemek şart. Zira seyirciyle buluşması ile kült mertebesine ulaşması arasında uzun bir zaman aralığı olmayacağı kesin. Giallo’dan ilham alan, rahatsız edici, tuhaf ve gizemli bir yolculuğa hazırsanız, bu filmi çok seveceksiniz.

Gloria

Festivalin tartışmasız en iyilerinden “Gloria” üzerine detaylı bir yazıyı gelecek hafta bu sayfada okuyabilirsiniz.