Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Zeynep Miraç | Kelin İlacı Olsa
07 Ekim 2012 - 07:10
İstanbul'u sevmezse gönül... Haliç'e köprü yapar"Gündelik hayatın estetiği bir kamu hizmetidir."

Bu cümle Cemal Kafadar'ın.

Geçen hafta, Avrupa Pasajı'nın ikinci katındaki Aynalıgeçit'te İstanbul üzerine bir konuşma yaptı tarihçi Cemal Kafadar.

İçerisi tıklım tıklımdı, yerde bile oturacak yer kalmamıştı. Ve bir o kadar insan da dışarıda, hoparlörden dinlemeye çalışıyordu.

"Böyle bir hocam olsaydı" diye düşündüm, "Belki de hayatım başka türlü seyrederdi".

İçim acıdı tarih derslerinde nelerle karşılaştığımı hatırlayınca.

Cemal Kafadar yukarıdaki cümleyi, göğse yavaş yavaş giren bir hançer gibi Haliç'te git gide yükselen yeni köprü için sarf etti.

Şehrin estetiği, en az ulaşım ağları kadar zorunlu bir görevi kamu yönetiminin.

Ama heyhat. Kime anlatıyorsunuz?

"UNESCO'yla anlaştık, tamamdır" deyip vicdanını rahatlatan bir yönetim var karşımızda.

Rant, siyasal hesaplar, ihtiyaç şu bu ayrı konu.

Bana kalırsa burada çok daha derinde yatan bir mesele var.
İstanbul'u sevmek...

İstanbul'u "olduğu gibi" sevmek...

Eğer şehir mevcut haliyle size bir şey ifade etmiyorsa, yine Cemal Kafadar'ın deyişiyle "gönül telinizin akordunu yapmıyorsa" 57 metre direk de dikersiniz, 157 metre tüy de...

Eğer Süleymaniye'ye baktığınızda yalnızca bir ibadet mekanı görüyorsanız, Ayasofya sizin için fetihin simgesiyse ve Adalar'a giderken Kartal'ın betondan nefes alamayan hali boğazınızı sıkmıyorsa "yapmayın, etmeyin" diye dövünenlerin her çabası beyhude.

İkame çoktan hakiki olanın yerini aldı bile.

Şehrin periferisinde, içinde minyatür Süleymaniyeler'in, Topkapı Sarayları'nın, Galata Köprüleri'nin olduğu yeni sitelerde oturanlar çok memnun hayatlarından.

Çekmeköy'de Sultanahmet'e nazır oturanlara ne, tarihi yarımadanın siluetinden?

Bu durumda Langa'nın hıyarı, Kanlıca'nın yoğurdu, Arnavutköy'ün çileği gibi geçip gitmek kalıyor İstanbul'u sevenlere.

Selametle...