Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Muhsin Bey’in Son Hamlet’i

Muhsin Bey’in Son Hamlet’i

26 Mart 2016 - 11:03 | Cüneyt Yalaz şapkasını ve valizini alıp giden ödünsüz Muhsin Bey’i canlandırıyor.
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, üniversitedeki çalışmalarından bu yana sürdürdüğü özeni yeni bir yapımla yineliyor
“KİM VAR ORADA?”- Reji ve Metin: Ekip Çalışması, Metin Düzenleme: Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin, Proje Danışmanı: Ömer F. Kurhan, Müzik: Aybars Gülümser, Dekor: Özgür Eren, Işık: Levent Soy, Özgür Eren, Kostüm: Banu Açıkdeniz, Duygu Dalyanoğlu, Ermenice çeviri: Boğos Çalgıcıoğlu, Oyuncular: Banu Açıkdeniz, Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin.
 
Ömrü boyunca kendini tiyatronun kurumsallaşmasına adamış ve hem tiyatroda hem sinemada öncülük etmiş olan Muhsin Ertuğrul, masasının başına oturmuş anılarını kaleme alıyor. İlk gençlik yıllarında tiyatroya nasıl gönül verdiğini, ailesinin tepkisi karşısında çalışma yaşamı boyunca pek çok kez tanıklık ettiğimiz gibi baskı girişimlerine ödün vermeden şapkasını alıp gidişini anımsıyor. 
 
Anılar 2. Meşrutiyet sonrasından, Muhsin Ertuğrul'un Darülbedayi’de genel sanat yönetmenliği görevini üstlendiği yıllara kadarki geçiş dönemini kapsıyor. Tabii o süreç içinde yaşadıkları, süreci paylaştığı iki tiyatrocuyla el ele yürüyor. Bunlardan biri, kendisinin “ilk hocam” dediği ünlü Ermeni aktör Vahram Papazyan, diğeriyse kısmen hayal ürünü olan bir kadın oyuncu: Latife Hanım. Vahram Papazyan’ın oyunda yer alması, tiyatromuzun kuruluşundaki rolleri yadsınamayacak olan Ermeni tiyatrocuların çalışmalarına bir saygı duruşu niteliğinde. Latife Hanım karakteri ise, hem Ermeni oyuncuların, hem sahneye çıkan ilk Müslüman kadınların harmanlandığı bir kişi.
 
İlker Yasin Keskin, Banu Açıkdeniz ve Cüneyt Yalaz.
 
 
Ne putlaştırıyor, ne yadsıyor
 
Oyun boyunca bu üç kişiyi bir yandan sahne gerisinde, gündelik yaşamları içindeki ilişkileriyle, öte yandan ise her bir araya gelişte üzerinde çalıştıkları yeni Hamlet yorumu tartışmalarıyla izliyoruz.
 
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu sanatçıları, konuyu kültürel çoğulcu bir perspektifle ele aldıklarını belirtiyorlar ve “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminde çoğu zaman "ustasız usta", "tiyatromuzun havarisi" gibi tanımlarla ya kahramanlaştırılır ya da batı hayranlığı ve otoriter tavırları ileri sürülerek "tek adam" olarak yaftalanır. Oyun, bu indirgeyici tanımlara bir itiraz niteliği taşıyor. Ve Muhsin Ertuğrul'u, hem yaşadığı dönem hem de onun iktidarla kurduğu ilişki bağlamında gerçekçi bir sorgulamaya tabi tutuyor,” diyorlar.
 
Bu yaklaşımla sahnelenen oyun, olabildiğince tarafsız bir eleştirel tavrı benimsemiş. Muhsin Bey’i ne putlaştırıyor, ne yadsıyor, yerli yerine oturtma ve saygıda kusur etmeme kaygısı öne çıkıyor. “Kim Var Orada?” tematik yapısındaki minimalist niteliği, sahne yapısında da sürdürüyor. Bir masa iki sandalye, bir telefon sehpası gibi birkaç dekor parçasıyla oynanıyor oyun. Cüneyt Yalaz, gençliğine oranla daha yumuşamış, daha hoşgörülü bir yaşlı Muhsin Bey’i yalın bir oyunculukla canlandırıyor. Banu Açıkdeniz üçgenin kendi açısında göz dolduruyor. İlk kez izlediğim İlker Yasin Keskin yetenekli, esnek ve kıvrak bir oyuncu olarak öne çıkıyor. Bu biyografik oyun, tiyatromuzun tarihçesini oluşturan puzzle’ın başarılı bir parçası oluyor.
 
İletişim: 0212.251 19 21- 
0535. 524 0218 - 0535. 715 70 65
 

* * *

 

Shirley Olmak Hiç de Kader Değil

      
Shirley’nin yüz ifadesi nereden nereye geldiğini açıkça gösteriyor
 
SHIRLEY- Yazan: Willy Russell, Çeviren: Evren Ercan, Dekor tasarımı: Nurdan Aliyazıcıoğlu, Işık tasarımı: Yakup Çartık, Yöneten ve oynayan: Sumru Yavrucuk.
 
Willy Russell’ın 1986’da Liverpool’da, 1988’de Londra’da perde açan ve çok beğenildiği için 1989’da sinemaya uyarlanan oyunu “Shirley Valentine”, Tebdil-i Mekân Prodüksiyon Tiyatrosunun yapımı olarak bu sezon Türkiye’nin hemen her yerinde seyirciyle buluşuyor. “Shirley” adıyla çevrilen oyun, özgün yapıtta Yunanistan olan tatil yeri Bodrum yapılarak bize yakınlaştırılmış. Çok da iyi olmuş; zira oyunda tanıdık olan sadece Bodrum değil, Shirley pekala Şirin de olabilir, Ayşe de bizim toplumumuzda. Kadınlarımızın pek çoğu benzer koşullarda yaşamıyor mu?
 
Evet, kimliğindeki adı ne olursa olsun, dünyanın her tarafındaki ortak adı “ev kadını” olan Shirley, toplumun (toplumların) ona biçtiği rolü hakkıyla oynamış, sorumluluklarının hepsini yerine getirmiş, çocuklarını büyütmüş, hayatını kocası ve çocuklarına adamış, kısacası ailesine saçını süpürge etmiş 42 yaşında bir kadın. İnsanın en güzel yaşları denilebilecek bir dönemde hâlâ tekdüze yaşamın kıskacı içinde yaşıyor. Çocuklar büyüyünce (daha doğrusu büyüdüklerini zannedince) evden çekip gitmişler. Koca derseniz, kapıdan girer girmez ilk sözü “Ne yemek var?” olan hödüğün biri. 
 
Artık anılarda kalmış olan gençlik hayallerini, mutsuz, doyumsuz, renksiz yaşantısına olan öfkesini, acılarını, umutsuzluğunu ancak günün büyük bölümünü geçirdiği mutfağın duvarlarına anlatarak onunla dertleşen Shirley, ömrünün bu düzende geçip gideceğine inanır. Ne var ki, tek arkadaşı olan Jane bir gün ona hayatının sürprizini yaparak birlikte Bodrum tatili yapmalarını önerir ve uçak biletini hediye eder. Shirley neredeyse hapishaneye dönüşmüş yaşamının duvarlarını yıkmakla yıkmamak kararı arasında hayli bocalasa da, sonunda öz güvenini kazanacağı yolculuğa çıkar. Üstelik bu yalnızca kendisinin değil, belki bütün ailesinin mutluluğu için yeni bir adım olacaktır.
 
Sumru Yavrucuk mizah yanı ağır basan bu tek kişilik oyunu, daha önceki tek kişilik kadın oyunlarında defalarca kanıtlanmış ustalığıyla hayata geçiriyor. Yavrucuk, İngiliz Shirley’yi almış, ufalamış, yoğurmuş, biçimlendirmiş ve bir Türk “ev kadını” çıkarmış ortaya. Kapıyı çalıp sabah kahvesine gelen komşu oluvermiş. Herkesin (hatta erkeklerin bile) beğenerek, gülerek, biraz da düşünerek izleyeceği bir oyun Shirley.
 

* * *

 

Mitos Boyut’tan Yeni Tiyatro Kitapları

 
 
Mitos Boyut Yayınevi, Kültür dizisinde üç yeni araştırma/inceleme yapıtına yer verdi.
 
İstanbul Aydın Üniversitesi Drama ve Oyunculuk Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Münip Melih Korukçu “Oyun Analizi” adlı çalışmasını, “bir sanat eseri olarak oyun metninin anlam katmanlarının soyulmasını ve böylelikle içerdiği derin anlamlara ulaşılmasını sağlama niyetinin bir sonucu” olarak tanımlıyor.
 
“Türk Tiyatrosunun Oluşumunda Oyun Önsözleri”nin yazarı Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bölümü Dr. Çiğdem Kılıç, “ Bu kitap, ilk tiyatro yazarlarımızın önsözlerini, görüşlerini aktarırken bu yazıları yorumlayarak ve çözümleyerek ülkemizdeki tiyatro kuram bilgisini oluşturan bu temel yazıların günümüze dek bize çizdiği yolu ve etkilerini ortaya koymaktadır,”  diyor.                                      
 
“Bir Sonsuzluk Deneyimi Olarak Yazmak” adlı kitabın yazarı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema Televizyon Bölümü Yardımcı Doçenti Funda Özşener, “Elinizdeki kitabı da hâlâ devam eden bir okuma sayabilirsiniz,” diyerek bu incelemeye yönelişini şöyle anlatıyor: “Merakım sadece yapıtlara değil, onlar kadar, hatta daha da fazla, eleştiri yöntemlerinin kendisineydi. Ve böyle bir yakınlıktan söz edilebilirse eğer okuyucu/yapıt ilişkisini anlamanın sanatçı ve yapıtı anlamaya da olanak tanıyacağını düşünüyordum.”
 

* * *

 
 

“Okan Üniversitesi Öğrenci Filmleri  

Kısa Film Yarışması” başladı

 
 
Bu yıl Pera Müzesi işbirliğiyle düzenlenen altıncı “Okan Üniversitesi Öğrenci Filmleri Kısa Film Yarışması” için başvurular 1 Nisan’da sona erecek.
 
 “6. Okan Üniversitesi Öğrenci Filmleri Kısa Film Yarışması”, sinema eğitimi alan ya da sinemaya gönül vermiş üniversiteli gençlere, ürettikleri filmlerle kendilerini ifade edebilecekleri bir alan yaratmayı, üretimlerini paylaşmalarına olanak sağlamayı ve ödül alan filmleri desteklemeyi amaçlıyor. Yarışma ayrıca, geleceğin sinemasının yönetmenlerinin yetişmesine ve keşfedilmesine de ön ayak olmayı hedefliyor. Son başvuru tarihi 1 Nisan 2016 olan yarışmaya başvuran filmler, ön jürinin seçiminden sonra yönetmen, sinema yazarı, oyuncu ve akademisyenlerden oluşan asıl jüri tarafından değerlendirilecek.
 
“Belgesel” ve “Kurmaca” alanında iki ayrı kategoride yapılacak yarışmanın kurmaca alanındaki jüri üyeleri oyuncu Ahu Tu¨rkpenc¸e, akademisyen ve sinema yazarı Yrd. Doc¸. Dr. Murat Tırpan, sanat yönetmeni Natali Yeres, sinema yazarı Cu¨neyt Cebenoyan ve yönetmen Tolga Karac¸elik’ten oluşurken; belgesel alanındaki jüri üyeleri yönetmen Handan O¨ztu¨rk, akademisyen ve Okan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bu¨lent Vardar, yönetmen Müjgan Taner, yönetmen ve görüntü yönetmeni Turan Yavuz ve yönetmen Gu¨rcan Keltek’ten oluşuyor.  Pera Müzesi’nde 28 Nisan Perşembe günü 18.00’da gerçekleştirilecek ödül töreni öncesinde, Meryem Yavuz’un katılımıyla “Kısa Filmde Görüntü Yönetmenliği” workshop’u, Yamaç Okur’un moderatörlüğünde “Türkiye’de Kısa Filmin Üretim Sorunları” paneli yapılacak.
 

* * *

 

Galeri 44a’da Yılmaz Aysan Heykel Sergisi

18 Mart -  18 Nisan 2016
 
 

Eskizler

 
“1980'lerden günümüze süregelen plastik sanat çalışmalarımda pek çok değişik malzemeden ve teknikten yararlandım.. Bu sergimde, bir süredir üretip videolarını instagram hesabından paylaştığım tel-çizimler yer alıyor.  Teli kıvırarak obje üretmeye daha çocukken başlamıştım. Dönemin popüler oyuncaklarından "tel araba" yapıyor, yine özellikle telefon tellerinden küçük figürler yaparak çeşitli kutulardan yaptığım maket kovboy kasabamı canlandırıyordum. Geçen sene tesadüfen tekrar başladım telleri bükerek şekillendirmeye. Özellikle tek boyutlu olan telin üçüncü boyut algısını oluşturabilme potansiyeli beni büyülemişti. Ayrıca heykelin tamamının tek bir parça telden (single-loop) oluşmasını sağlamak da ayrı bir meydan okumaydı benim için.  Telin sanatsal bir malzeme olarak kullanılabileceğinin farkedilmesi, Calder'in, Pariste bir oyuncak tüccarı için oyuncak imal ederken esinlenerek ürettiği "Cirque Calder" ile ortaya çıktı (1926). Tel-heykel (Wire-sculpture) diye adlandırarak icat ettiği yöntemi daha sonra Picasso dahil Modern çağın pek çok sanatçısı sanatsal ifade biçimi olarak kullandı ve halen de kullanmakta.  Eserlerimde, telleri kullanarak üçüncü boyutta figürler çiziyorum. Malzeme olarak, basit, saf ve tok malzemeler olan demir ve ahşabın yanı sıra, neon efektli floresan boyalar ve black-light aydınlatmalar kullanarak figürlerin aydınlık ve karanlık ortamlarda farklı ruhlara bürünmesini sağlamaya çalışıyorum.” Yılmaz Aysan 2016
 
Ahmet Fetgari Sok. 44/A, Teşvikiye
www.44a.com.tr
 

* * *

 

SANATORIUM

 

“Akışkan Olan Her Şeyim Katılaştı Dün Düşümde”

 
23.03 – 23.04 2016
 
 
 
Çağla Köseoğulları’nın “Akışkan olan her şeyim katılaştı dün düşümde” başlıklı sergisi, sanatçının birbirine dokunan unsurları betimlediği kağıt üzerine mürekkep çalışmalarını bir araya getiriyor. Bu işlerde de çizgi ön planda olmasına rağmen dokunuşun ve kütlelerin dokusunun yarattığı yeni bir hisle karşılaşıyoruz. Ölü kuşlar ve vahşi hayvanların birer parçası olduğu sahneler bize yakın bir felaketin haberini taşırken; kimliksizleştirilen portreler yarattığımız sistemin ağırlığını, dünya ağrısını görünür kılıyor. Yüzleri yarı saydam bir yüzeyle kapanmış bu portreler, yalnızca ölüm ve yok oluş fikrini çağrıştırmıyor; aynı zamanda sağ kalmanın, tanıklığın ağırlığını da hissettiriyor. Hepimizi kuşatan tedirginlik hissi üstümüze inen perdede, o ikinci yüzeyde vücut buluyor. 
 
Parlak yüzey üzerine mürekkeple oluşturulmuş beden parçaları ve lekelerse incelikle tasarlanmış, karmaşık bir görsel düzene sahip. Mürekkebin yüzeydeki izi yangından kurtarılmış fotoğraf etkisi yaratarak parçalanmışlık, kayıp ve boşluk kavramlarını tekrar çağırıyor. Adeta havada asılı kalmış bu katmanlı parçalar ve siluetler kayıplara karışanların sesine kulak vermemizi istiyor.
  
 
Asmalı Mescit Cad.No:32/A Beyoğlu- 0212. 293 67 17
info@sanatorium.com.tr / www.sanatorium.com.tr
 
 

* * *

 
 

Aydın Büyüktaş Sergisi – Flatland/Düzülke

22 Mart - 26 Nisan 2016
 
Ford Otosan ve Galata Köprüsü
 
Bozlu Art Project Nişantaşı, Aydın Büyüktaş’ın Flatland / Düzülke isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. Bilimkurgu edebiyatından referanslarla hareket eden Büyüktaş’ın mekân içinde mekân yaratarak sürpriz bir boyut kurguladığı yapıtları Oğuz Erten’in küratörlüğünde izleyiciye sunuluyor. 
Aydın Büyüktaş Flatland / Düzülke isimli sergisinde, yaşadığımız çevrede çoğu zaman dikkatimizi çekmeyen; fakat görsel belleğimizi oluşturan mekânları kuş bakışı görüntüleyip, dönüştürerek onlara farklı boyutlar kazandırıyor. Gerçekliğin sadece algıladıklarımızla sınırlı olamayacağını vurgulayan sergi, izleyiciyi farklı boyutlar ve farklı bakış açıları üzerinde düşünmeye çağırıyor. 
 
Bozlu Art Project Nişantaşı, Teşvikiye Cad. 45/1
0212. 232 72 32 
 

* * *

 
DÜZELTME: Titanik Orkestrası'nın yeni kadrosunda Meto rolünde Kadir Hasman, Luko rolünde Güney Tuncel başarıda taze kan olarak yer alıyorlar. (S.Selvi)