MELİKE BİRGÖLGE

 

Ressam Nazan Pamuk, doğadan aldığı ilhamla sürrealizmi buluşturduğu 22. resim sergisi ‘Atların Büyüsü’nü atsever ve sanat meraklılarıyla buluşturuyor. The Marmara Pera’nın ev sahipliğinde gerçekleşecek serginin kapıları, 12 Aralık tarihine kadar atların büyülü dünyasına adım atmak isteyen tüm sanatseverlere açık olacak.

 

Yurt içinde ve yurt dışında birçok kişisel ve karma sergiye katılan Ressam Nazan Pamuk, sosyal sorumluluğun önemini sanatıyla vurguluyor. Fantastik ve sürrealist tarzıyla öne çıkan eserlerinde ağırlıklı olarak figür üzerinde çalışan ressam, sanatçı duyarlılığı ve bilinciyle sürdürdüğü çalışmalarında toplumsal konuları odak noktasına koyarak zihnindekileri paylaşıyor.

 

Atların Büyüsü Koleksiyonunun bu ilk sergisinde sanatçı Kan ve Kök Hücre Gönüllüleri Derneği’nin (KHGD) çalışmalarına ve kan bağışının önemine dikkat çekiyor.

 

Sergisini gezdiğimiz Nazan Pamuk’la atların ve renklerin büyülü dünyasına doğru yolculuk yaptık.

 

 

 

‘Atların Büyüsü’ sergimin ilk serisi için yaptığım eser sayısı 18, hazırlık aşamam yaklaşık 6 ay kadar sürdü. Asilliği ve özgürlüğü ifade eden atların aslında ne çok özellikleri olduğunu bu koleksiyonuma başladığımda fark ettim.

 

 

Çağlar öncesinden biz Türkler için de savaşlarda, destanlarda ve hatta aşklarda, özgürlüğün bulunduğu her yerde var olmaları beni etkileyen farklılığıydı atlar.

 

 

Kan ve Kök Hücre Gönüllüleri Derneği Başkanı Sevgili Sema Savaş ile tanıştıktan sonra bağış yolu ile aslında ne çok hastanın hayata dönebileceği, yitirilen gencecik canların, hayatların varlığını daha net görmemi sağladı. Ve bu konuda biz sanatçılara da görev düşmeli düşüncesiyle böyle bir projeye imza attık.

 

 

 

 

Etkilendiğim toplumsal olayları resmederken diğer çalışmalarımda olduğu gibi sanatseverleri aynı zamanda düşünmeye, mesaj vermeye, bulmaya ve farkındalık yaratmaya yönelten çalışmalara ağırlık verdim. Sürrealist ve fantastik çalışmalarımda hep var olmuştur ve olacaktır.

 

 

Bencillikten çıkıp biz olduğumuz takdirde zaten her şey yoluna girmiş olur diye düşünüyorum Toplumsal olaylarda sanat toplumsal sorunların, isyanın çığlığıdır. Bu çığlığa kulak veren toplum zaten bilinçlenme yolunda, çağdaşlaşma ve aydınlanma yolundadır.