Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Dans, derinlik ve illüzyon!

Dans, derinlik ve illüzyon!

Dans, derinlik ve illüzyon!23 Ocak 2024 - 02:01
Alternatif pop ikilisi Soft Analog, yoğun ve titiz bir kayıt sürecinin ardından ilk konsept albümleri ‘’Dans İllüzyon’’u dinleyicileriyle buluşturdu. İkiliyle yeni albümleri ve müzik anlayışları üzerine konuştuk.
BARAN DANIŞ
baran.danis@milliyet.com.tr
 
Yeni nesil müziğin önemli temsilcileri arasında gösterilen ve yaptıkları deneysel çalışmalar ile beğeni toplayan, İdil Tavşanlı ve Ömer Çelik’ten oluşan Soft Analog, “Dans İllüzyon”da synthwave, disco, dream pop ve rock türlerini barındıran, birbirinin devamı niteliğinde ancak farklı kesitlere dayalı toplam on bir şarkıdan oluşan bir ‘dönüşüm hikayesi’ aktarıyor.
 
Yarattıkları dünyayı dinleyicileri ile paylaşırken konsept işler üretmeye özen gösteren ikili, “Dans İllüzyon” albümünde toplumsal yabancılaşma ve değişim ile kilit rol oynayan bir farkındalık evreni kurguluyor. Albümlerindeki bilim kurgu öğeleri ve metaforlar ise anlatımlarını güçlendiren temel bir ifade olarak dikkat çekiyor.
 
Yerel enstrümanlarla disco, dream pop, electro-dance pop ve synthwave tarzlarını birleştirerek Türk ezgilerini elektronik müzikle harmanlayan grubun ilham kaynakları, özellikle synthesizerlar, drum machineler ile 80'ler ve 90'ların seslerinden geliyor.
 
Ankara merkezli ikiliyle yeni albümleri ve müzik anlayışları üzerine konuştuk.
 
 
Soft Analog nasıl bir araya geldi? Nasıl kurdunuz grubu?
 
İdil: Biz Ömer’le lise sondan tanışıyoruz aslında. Ama başlarda müzik yapmak gibi bir niyetimiz yoktu. Ömer o sıralarda kendi bestelerini yapıyordu.
 
Ömer: İdil de okul gruplarında vokal olarak yer alıyordu ama müzikle profesyonel anlamda ilgilenme düşüncesi yoktu. Benim biraz daha istekliydim o dönem.
 
İdil: Evet, Ömer’in ısrarıyla ben de dahil oldum biraz, “Hadi, birlikte bir şeyler yapalım,” dedi. Üniversite döneminde Morning Tate diye üç kişilik bir grup kurduk. İngilizce şarkılar söylemek istiyorduk. Yurtdışına açılırken bize kolaylık sağlar diye düşündük ama bunun pek de iyi bir fikir olmadığını fark ettik. Çünkü aslında yurtdışında insanlar sizin kültürünüzden bir şeyler duymak istiyor. 
 
Ömer: Daha sonra gruba yeni insanların girmesi söz konusu oldu ve beş kişi olduk. Tabii gruptaki insanların sayısı artınca enerjisi de arttı ve değişti. İngilizce şarkı yapma fikrinden vazgeçip Türkçe şarkılara döndük. Dolayısıyla gruba yeni bir isim kararı aldık ve Soft Analog olduk.
Grubun ismi nereden geliyor?
 
Ömer: Gruptaki bir arkadaşımız ‘analog’ kelimesini ortaya attı; ben de çok severim ‘analog’ kelimesini. Yaptığımız müzikle, sound’la da uyumlu, sytnh’ler falan… Orayı işaret etsin istedik ama tek başına ‘analog’ da olmadı. Önüne bir şey gerekiyordu. Soft Analog dedik. İlk dönemlerde Instagram hesabını açtığımızda bir süre analog fotoğrafçılar bizi etiketliyordu ama sonra zamanla ismimiz de oturdu hatta Soft Analog müziği gibi bir tür oluştu diyebiliriz. 
 
Beş kişilik grubunuz nasıl iki kişi olarak devam etti? 
 
Ömer: Beş kişiyken yeni bir şey üretiyorduk ve bu yeni şeyin karakterini oturtmaya çalışıyorduk. Bu beş kişinin her birinin günlük hayatında farklı özellikleri olabilir ama bir araya geldiğimizde herkes ona hizmet etsin gibi bir düşüncemiz vardı. Bazı noktalarda uyuşmazlık yaşadık ve grupta küçülme oldu.
 
İdil: Ömer’ ve ben belli bir şekilde üretim yapmak istiyorduk ona uyum sağlayamayanlar oldu, örneğin biz Ömer’le deadline koyup çalışırdık, bunun aksine çalışmaları daha rahat, daha uzun sürede planlamak isteyenler oldu. Tabii bir yandan birbirimizi yıllardır tanımanın avantajı da var. Bir de tüm bunların üzerine pandemi gelince…
 
Ömer: Pandemi ilan edilmeden dört-beş ay önce kurmuştuk grubu. Hiç konsere çıkmamış, ortada sadece iki üç tane şarkı var, üretmemiz gerekiyor ve Ankara’da yaşayan bir grubuz. Ekonomik olarak ayakta kalabilmek, prodüksiyon masraflarını çıkartmak adına canlı müzik yapıp oradan kazandığımız parayı üretime aktarmak gibi bir planımız vardı ama karantina dönemi bu planımızı engelledi ve küçülmeye karar verdik. Ama o dönem bize çok şey öğretti. Mastering’i, şarkıları nasıl kaydedeceğimizi öğrendik ve kendimiz yapmaya başladık. Kendi kendimizin prodüktörü olduk yani. İlk EP’yi ikimiz çıkardık. 
 
 
“Soft Analog” için kırılma noktası neydi sizce?
 
Ömer: Pandemi döneminde sosyal medya hesabımızdan canlı yayınlar açıyorduk. Bir gün 12 kişinin olduğu bir canlı yayında Büyük Ev Abluka’dan  Gülin ve Cem Bir katıldı ve “Biz niye beraber çalmıyoruz?” dediler. “Çok isteriz” dedik. Pandemi bitiminde ilk konserimizi Büyük Ev Ablukada’nın ön grubu olarak “Fırtınayt” konserinde vermiş olduk. Bizim için çok heyecan vericiydi. O günden sonra zaten kendi konserlerimizi vermeye başladık ve büyüdük. Bizim için gerçek bir kırılma noktasıydı.
 
İlk konsept albümünüz “Dans İllüzyon” yayınlandı. Bu albümden biraz bahseder misiniz? Bu albümle ne yapmak, ne anlatmak istediniz?
 
İdil: Şarkılarımızda bireysel duygulardan bahsediyoruz hep. Bu albümde de yoğunlaştığımız bir duygu olsun ve bunu hikâye gibi anlatmak istedik. Odaklandığımız duygu yabancılaşma hissi oldu bu albümde. İşin en temelinde bu var. Bununla birlikte gelen yalnızlık, öfke gibi duygulara da değiniyoruz. Bu yabancılaşma duygusunu da bilim kurgu temasıyla anlatmak istedik. Garip, bir sürü canavarın olduğu bir dünyada yalnız kalan biri bunu nasıl yaşar diye düşündük. İnsanlardan soğudunuz zaman da gözünüze biraz garip, tuhaf hatta çirkin gelir. Bu duyguyu baz alarak inşa ettik ve buradan bir serüven ortaya çıkardık. 
 
Ömer: Korku da var içinde, sıkışmışlık hissi de var. 
 
İdil: Her şarkı bir bölümü temsil ediyor aslında. İlk şarkıdan son şarkıya sırayla dinlendiği zaman bir anlam buluyor albüm.
 
Albümde besteler ve şarkı sözleri her ikinize ait. Sizi şarkı yazmaya iten motivasyon nedir?  Nasıl anlatırsınız şarkı yazarlığını?
 
Ömer: Kesin bir ayrım yok bizde. İdil daha çok sözdedir ben daha çok bestedeyim ama nihayetinde her ikimiz de şarkı sözlerinde ve bestede katkı sunuyoruz.
 
İdil: Biz biraz daha farklı kalıyoruz diğer gruplara göre. Onlarda bu ayrım keskin olabiliyor. Ömer daha çok altyapılarla ilgileniyor işin başında ama süreç içinde karşılıklı paslaşarak yaratıyoruz şarkıları.
 
Ömer: Motivasyon konusunda yabancılaşma hissini demek ki kendi yaşantımızda da hissetmişiz ki oraya eğildik. Geçmişte yaşadıklarımız, travmalarımız da bu albüm özelinde ortaya çıkarmış olabilir.
 
İdil: Benim içinde biraz bu tarz şeyler yazmak da geçiyor açıkçası. Dinlediğim şarkılar da daha melankolik sözlere sahip genelde. Çok mutlu şeyler yazmak aklıma gelmiyor. 
 
 
İlk single’nız “Boşluğun İçinde” 2019’da yayınlandı. O günden bu yana neler değişti sizde, neler öğrendiniz?
 
Ömer: Sahnede olmayı öğrendik diyebiliriz. 
 
İdil: Üretmeyi de öğrendik aslında. Sadece bir şey ortaya koymak değil, o olaya nasıl yaklaşmamız gerektiğini de öğrendik.
 
Ömer: İlk başta neyi öğrenmemiz gerektiğini de bilmiyorduk aslında zamanla “Aa bu böyle oluyormuş,” diyorsunuz. Çünkü sadece şarkı yapmak değil mesele. Bir hafta içerisinde üç albüm bitirebiliriz ama mesele bu değil. Kendinden bir şeyler katman gerekiyor yoksa doyurucu bir şeyler çıkmıyor ortaya. 
 
Peki, size kimler ilham oldu, kimleri dinlediniz, sevdiniz, ilham aldınız da oradan kendi müziğinizi çıkardınız? Başucu albümleriniz nelerdi?
 
İdil: Daft Punk.
 
Ömer: Karakter yaratımında David Bowie bizi çok etkilemiştir. 
 
İdil: Hep yaptığı albümlere göre bir persona yaratıp verdiği röportajlara kadar ona göre davranır. Ama biz daha o kısma geçemedik.
 
Ömer: Özkan Uğur’u çok severiz. Türkiye’de aslında çok büyük sanatçılar var. Barış Manço, Cem Karaca… O dönemler gerçekten yeni bir şeyler arayan insanların olduğu dönemler. 2011-2012 Türkiye’si de alternatif grupların çıktığı bir dönemdi. Örneğin, Yüzyüzeyken Konuşuruz. 
 
İdil: Jakuzi, Adamlar, Büyük Ev Ablukada…
 
Ömer: Çok fazla sanatçı var ama bizim ilgimizi çeken bir dünya yaratabilen, uçurumun köşesinde gezen isimler. Daha cesur davranan, dönemine göre daha önde olan, bir tavrı olan sanatçılar bizi heyecanlandırıyor. 
 
İdil: Bu albümde Pink Floyd dinliyor olmamız bizi çok etkiledi bence.
 
Yaptığınız müziği nasıl tanımlarsınız?
 
Ömer: Synth pop diyebiliriz, alternatif pop diyebiliriz. Spotify bize farklı pop diyor mesela. 
 
İdil: Kesin şudur demek zor ama hep değişiyor çünkü. 
 
Ömer: Bu albümde mesela rock öğeleri de var, hip hop öğeleri de var, progresif öğeler var. Bizim için atmosfer daha önemli aslında. 
 
 
Soft analog için sırada ne var? Hedefleriniz, hayalleriniz neler gelecek için?
 
İdil: En yakın zaman için yeni albümün konserlerine başlamak. “Dans İllüzyon” konserleri temasıyla sahnede olacağız. 
 
Ömer: Yurt dışında konserlerle ilgili görüşmelerimiz var. Avrupa’da ve Amerika’da fırsat olursa çalmak istiyoruz. Bir de önümüzdeki dönemde başka sanatçılarla işbirliği yapmak istiyoruz.
 
Kimler olabilir mesela?
 
Ömer: Jakuzi olabilir. Onlar şimdi bir albüm sürecindeler belki birlikte yaptığımız bir parça albümlerinde olabilir. Nova Norda’yla bir çalışmamız vardı, albüm sonrasına kaldı, onu da önümüzdeki dönemde paylaşacağız. 2024’te bizi feat’lerde görmek daha olası dinleyiciler için.