Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » İzmir’in geleceği, İzmir Kültür Fonu’nda

İzmir’in geleceği, İzmir Kültür Fonu’nda

İzmir’in geleceği, İzmir Kültür Fonu’nda18 Aralık 2023 - 05:12
Yaklaşık beş yılı aşkın süredir İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından tasarlanan yaklaşık 1 milyon TL bütçeli İzmir Kültür Fonu, geçen hafta yapılan tanıtımla kamuoyu ile buluştu. Fikir ve uygulama projeleri alanında 37 projenin kazananları, Ocak ayında ilan ediliyor. Girişim bir anlamda İzmir ve çevresi için de bir tür ‘kültürel check-up’ olma niteliğinde.
EVRİM ALTUĞ
evrim.altug@milliyet.com.tr 
 
Özellikle İzmirli kültür sanat aktörlerine destek niyetiyle, Türkiye’deki yerel yönetimler adına bir ‘ilk’ olarak öne çıkan İzmir Kültür Fonu (İzKF) projesi, İzBB Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğinde geçen hafta İzmir’in tarihi kültür sanat noktası Asansör’de düzenlenen toplantıyla kamuoyuna tanıtıldı.
 
Toplantıya, İzBB Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay ile İzKF Proje Danışmanı, akademisyen Serhan Ada katıldı. Toplantıda İzBB Kültür ve Sanat Dairesi Başkanı Ceren Umay da hazır bulundu ve soruları yanıtladı.
 
 
Buna göre - basına verilen bilgilendirme notları üzerinden baktığımızda - İzKF, önemli unsurları kamuoyuna sunmuş oldu. Aslen İzBB’nin 2020’den önce üzerinde çalışmaya başladığı İzKF, kentteki paydaşların ortak katkısıyla kent kültür ve sanat kapasitesinin artırılması, tüm vatandaşların haklarını gözeterek, kültürel eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, kültüre erişimin kolaylaştırılması ve kültürün, kentteki hayat canlılığı ve İzmirlilerin esenliğine katkıda bulunacak projelerin hayata geçirilmesine destek sağlamayı amaçlıyor.
 
Açık çağrı ilkesi temelinde, şeffaf kriterler doğrultusunda ve bağımsız bir değerlendirme komisyonu tarafından hayata geçirilen etkinliğin çatısını, İzKF Proje Yarışması ve İzkF Proje Uygulama yarışması oluşturuyor. 
 
Ege’nin yerel basın emekçileri ile Açık Alan gibi kültür inisiyatiflerin de davetli olarak katıldığı toplantıda öğrendiğimiz kadarıyla, ‘Açık Çağrı’, ‘Başvurular’, ‘Bilgi Talebi ve Soruların İletilmesi’ ile, değerlendirmenin ardından gelecek sonuçların açıklanması ve ‘Destek Sözleşmesi’nin imzası gibi etapları taşıyan İzKF’de şu aşamada, Ocak 2024’de İzBB tarafından kamuoyu ve kazanan adaylara sonuçların açıklanması için geri sayım resmen başlamış bulunuyor. 
 
Şubat ayında taahhütleri imzalamaya odaklanan İzKF ekibi, projelerin uygulanmalarının başlangıç tarihini ise 1 Mart 2024 olarak öngörüyor. İzBB, proje sonu tanıtımı için ise 1 Eylül 2024’ü takvimine işlemiş bulunuyor.
 
Bir açıdan bakıldığında özellikle bölgedeki 10’a yakın üniversitede bulunan 2 bini aşkın öğrenci ile İzmirli ‘beyaz yakalı’ kesimin kent ve bölgeden beyin ve kader göçüne merhem niteliğinde olduğu dikkat çeken İzkF programının ana hedef kitlesinin, özel kesim ve sivil toplumdan kültür üreticileri ve sanatçılar olduğunun altı çiziliyor. Projedeki ‘nihai yararlanıcılar’ın ise, çocuklar, kadınlar, dezavantajlı kesimler ve kent çeperlerinde yer alan bölgelerde yaşayan topluluklar olduğuna vurgu yapılıyor. 
 
 
Bu kapsamda İzKF, İzBB’nin ayırdığı ‘ilk adım’ bütçesi doğrultusunda ‘Sanatsal ve Kültürel Çalışma Proje Fikri Yarışması’ için birinciye 75 bin, ikinciye 50, üçüncüye 40 ve teşvik dalında 20 bin ile, 15’er bin TL’lik mansiyon ödülünün verilmesini hedefliyor. Etkinliğin diğer ayağı ve devamı  sayılabilecek ‘Sanatsal ve Kültürel Proje Uygulama Yarışması’ için ise, adayları 325 bin TL’lik birincilik ile, 250 bin TL’lik ikincilik ve 200 bin TL’lik üçüncülüğü takiben 50 bin TL’lik teşvik ödülü ve 40 bin TL’lik mansiyon ödülü bekliyor. İzBB yetkilileri, girişimin pilot aşamasında verilecek ödül tekrarlarını da göz önünde tutarak, şimdilik  3 milyon TL’yi aşan bir seviyede olduklarının da altını çiziyor.
 
İzBB Kültür Sanat Daire Başkanı Umay, bu kapsamda İzKF’ye beklenenin üç kat üstü başvurunun yapıldığına sevinçle dikkat çekerek, yapılan toplam 37 başvuruda yedisinin daha önce devam etmekte olan, ancak başvuru dosyalarında yeni unsurlar eklenmiş projeler olduğunu bildiriyor. Yüzde 80’inin sanatçılar, yüzde 20’sinin ise (6 kişi) tüzel kişilikler olduğu, kadınların büyük oranda yer aldığı girişimle ilgili söz alan Umay bu noktada, başvuru sürecinde katılımcılara dönük analizini şöyle dillendiriyor:
 
“Bize bilgilendirme toplantılarında gelen sorularda da, ‘Şehrimizde kültür sanat üreticilerinin bir proje yazma deneyimi ve kültürünün olmaması’ bir handikap olarak ortaya çıkıyordu. Çeşitli AB fonları var; duyuyorlar. Başka derneklerin, sivil oluşumların, yurt dışı misyonların fonları var. Duyuyorlar ama başvurma konusunda özgüvenleri yok. Daha bildikleri yoldan giderek, biraz daha bildikleri işleri yapmaya çalışıyorlar. Cesur adımlar atamıyorlar. İş, aslında biraz da danışmanlık ofisi gibi de işledi. Bu başvuruların belli kriterlerde, uluslararası normlara uyabilme kabiliyetini de anlatan bir süreçti. (...) Bir temayla ortaya çıktık. Bu da ‘döngüsel kültür’ oldu. Bu anlayışta başvuran projelerin bunun mayalanmasında tüm bunların karşılığını veren başvurular aldığımızı söyleyebilirim.”
 
 
İzKF’nin başvuru adayları arasında öne çıkan temalar da, İzmir’in bir tür kültürel ‘check-up’ı gibi deneyimleniyor. Sırasıyla, ‘Kent Kültürü’ (10), ‘Ekoloji’ (7), ‘İzmir Tarihi/Kentsel Hafıza’ (6), ‘Çok Kültürlülük - Yenilikçi ve Yaratıcı Yöntemler’ (5 /3), ‘Dayanışma’ (3), ‘Geri Dönüşüm’ (3), ‘Eğitim’ (2), ‘Ayrımcılık’ (2), ‘Oyun’ (2) ve ‘Sağlık’ (1), bu yönüyle İzmir’in ‘arz -talep vizyonu’ açısından kayda değer bir manzara üretiyor.
 
Diğer yandan ilk versiyonuyla ‘Döngüsel Kültür’e odaklanan İzKF bu bakımdan, İzBB Basın Birimi’nin vurgusuyla sırası ile ‘birbirimizle uyum’, ‘doğayla uyum’ ve ‘geçmişle uyum’ ve ‘değişim ile uyum’ temalı projeleri de büyüteç altında tutuyor. Bu tema, temelini yine 8 bin 500 yıllık geçmişiyle kültürlerarası bir kavşak olarak toplantıda da vurgulanan İzmir'de, 2021’de yapılmış olan Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler (UCLG) Kültür Zirvesi'nde dünyadaki yaşamı yeniden canlandırmak için yeni bir kavram olarak geliştirilen “Döngüsel Kültür”den devralıyor.
 
 
Bununla birlikte, İzKF Proje Danışmanı akademisyen Serhan Ada, bu etkinliğin üreteceği ‘diğer bölgelere emsal olma’ potansiyelinin altını şu sözlerle çiziyor: 
“Burada farklı olan, şu: Başarılı olsun ya da olmasın, bütün proje sahiplerini açıklamaya gidilecek. Hangi nedenlerle başarılı, hangi nedenlerle eksik bulundular? Çünkü bir sonraki çağrıya başvurma imkânı, dolayısıyla şehirdeki mevcut olan kapasitenin de gelişmesi imkânı sağlanmış olacak. Çünkü bu, bir yandan da başka fonlara başvurmak konusunda, İzmir’in kültür konusundaki yapılanmasının önünü açabilecek bir çalışma olacak. Onu da mutlaka vurgulamak lâzım.
 
Tabii en önemlisi şu; biliyorsunuz devlet, yani Türkiye’de merkezî yönetim kültüre belirli alanlarda fon veriyor. Ancak kriterlerini bilmiyoruz. Ancak tahmin edebiliriz. Zımnen çıkarabiliriz. Özel sektör, genel olarak kendi yatırımlarını destekliyor. Bazen, uluslararası enstitüler destek oluyorlar. Yerel yönetimlerde bu şekilde işleyen bir şeffaf mekanizma yok.  İşte, İzmir’in demokrasiye yaklaşımı açısından da, şehirde yaşayan herkesin hayatının kültürsüz olamayacağını görmek açısından da bu önemli. Burada ‘yüksek kültür’den de bahsetmiyoruz. Gerçekten o ‘mantar’dan da bahsetmiş oluyoruz, çünkü o ‘yaşayan’ bir şey.”
 
Toplantının ilk bölümünde soruları yanıtlayan İzBB Başkanı Tunç Soyer ise, etkinliğin kendisindeki izdüşümünü ‘kültür mantarı’ veya ‘kültür levreği’ örnekleriyle, yaşamın organik olarak ürettiği kültür deneyimi üzerinden vererek, bu hayalinin geleceğin İzmir’i adına da yaşatılmasına heyecanla bakıyor. Soyer İzBB’ye atıfta bulunarak,  “Türkiye'de bir yerel yönetim bir fon ayırıyor. Bu kaynağın fonu olarak harcadığım para İzmirli'nin parası. Kültür sanat üreticisi insanların önünü açmak gerek. İşin içerisinde olmak isteyecek birçok kaynak var. Biz İzmir'den çıkacak sanatçıları, tasarımcıları, gençleri teşvik edecek bir kaynak yaratıyoruz. Bu kaynak Meclis'ten de, Sayıştay’dan da geçti,” diye konuşuyor. 
 
 
Bu esnada, sözü bir basın mensubunun “Amatör başvurulara yaklaşım nedir?” sorusu üzerine yeniden devralan Serhan Ada ise kültür ve turizm arasındaki üretim-tüketim dengesi hakkında şu cımbızlık analizi yapıyor:
 
“Şunu söyleyebilirim. Gelen başvuruların %50’den fazlasının, sizin dediğiniz o ‘gölgede kalmış’ kahramanlar, kültürün isimsiz kahramanlarından geldiğine adım gibi eminim. Görmedim ama belki de daha fazlasıdır. Ama yüzde yüzü sizin dedikleriniz değil. Önemli bir değişimi başlatıyor. Hatta belki önümüzde bir değil, yılda iki kez çağrı yapılacak. 
 
Diğer yandan, ‘turist için’ yapılan kültür, bir işe yaramıyor. Kültüre turist geliyor. Kültürel canlılık turisti çekiyor. 2009 yılında, İstanbul Avrupa Kültür Başkenti iken, turizm fuarlarına müthiş bir yatırım yapıldı. Dünya kadar bir bütçe ayrıldı. 2010’da, istatistiklere göre 2009’dan bir milyon eksik sayıda turist geldi. Çünkü turist için değil. Niye herkes Berlin’den bahsediyor? Duvar yıkıldıktan sonra, tam da sizin dediğiniz gibi. O görünmeyen kahramanların hareketliliği için insanlar Berlin’e gidiyorlar. Yoksa, müzelere iki defa gidiyorlar. Üçüncü defa değil. Ama öbürü sürekli hareket ediyor. Ben görmedim projeleri, çünkü ben taraf değilim, değerlendirme kurulu üyesi değilim. Ama öyle olduğuna da eminim. Sanıyorum, sonuçlar ortaya çıktığında tekrar ilân edilebilir.”
 
Bu sözler üzerine mikrofonu devralan Soyer de, basına şu mesajı veriyor:
 
“Biz, İzmir’den çıkacak sanatçıları, tasarımcıları, gençleri destekleyecek bir kaynak yaratıyoruz. Bunu hakikaten, ‘Ben de bu işin içinde olmalıyım, ben de bu hikâyenin parçası olsam iyi olur,’ dedirteceğimiz bir noktaya getirmek istiyoruz. Çünkü biz çok objektif kriterlerle, yani başkanın keyfiyeti olmaksızın, onun subjektif birtakım kriterleriyle şekillenmeyecek tercihlerin yaşanabileceği bir süreç yaşansın istiyoruz. Bu böyle algılandıkça, o zaman buna paydaş olmak iradesini de güçlendirmiş oluruz. Böylelikle de bu şehrin tahminimizin de ötesinde çok daha büyük bir kaynak yaratmasını mümkün kılarız diye düşünüyorum.” 
 
İzmir Kültür Fonu’nun tarihi ev sahibi: Asansör
 
Türkiye’nin inişli-çıkışlı gündem ve coğrafyasına hakim bir kültür sanat mıntıkası, İzmir’deki tarihi Asansör semtine adını veren ‘Asansör, Karataş bölgesinde. Karataş mevkii, adı malum taş ocağı olarak hizmet verdiğinden, sahil şeridi ile üstteki Halil Rıfat Paşa semti de, yıllarca semtin bir uçurum boyu hayattan ayrılmasına sebep olmuş. 
 
 
Gel zaman git zaman, iki semt arasına aşağıdakilerin ‘Karataş’, üst semtte yaşayan Yahudilerin ise ‘Devidasların Merdiveni’ ismini verdiği merdivenler yapılmış. Bu isimlendirme, Devidasların merdivenlerin üst kısmında oluşundanmış. Aşağıdaki en büyük evde ise, o zamanlar yine, Nesim Levi isimli bir tüccarın evi bulunuyormuş. 
 
Baba Devidas’ın bir gün merdivende düşüp, ayağını kırmasının ardından, dostu Nesim Avrupa şehirlerinde gördüklerine benzer bir asansör yapma fikri geliştirmiş. Asansörün kulesi, Marsilya’dan getirtilen tuğlalar ile yapılmış. İnşaatı 1907’de tamamlanan asansörün, 1942’de  satılıncaya kadar geliri Karataş Musevi Hastanesi'nin giderlerini karşılamak üzere kullanılmış. 
 
Asansör işleticilerin iş bırakması, ölmesi gibi nedenlerle bir süre kapalı kaldıktan sonra, 1983’te İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne (İzBB) bağışlanmış.
 
 
İlk kez 1985’te restore edilen asansör, yine Türkiye kültür hafızasının silinmez sesi Dario Moreno’ya ismini veren sokakta yapılan restorasyon sırasında, tadilattan geçirilerek 21 yıl önce hizmete açılmış. Restorasyondan önce kuledeki asansörlerden biri buharla, diğeri elektrikle çalışıyormuş. İşte, günümüzde iki asansörü de elektrikle çalışan, İzBB tarafından eğlence, kültür ve dinlenme mekânı olarak kullanılan bir ‘çok kültürlülük nakliyat anıtı’ olarak Tarihi Asansör, geçtiğimiz günlerde de önemli bir yükünün ilanını üstlenmiş görünüyor.