Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » Nobel Edebiyat Ödülü ilk kez bir gazetecinin

Nobel Edebiyat Ödülü ilk kez bir gazetecinin

Nobel Edebiyat Ödülü ilk kez bir gazetecinin09 Ekim 2015 - 10:10
İsveç Kraliyet Akademisi’nin, diğer edebiyat ödüllerinden farklı olarak büyük bir gizlilik içinde belirlediği Nobel Edebiyat Ödülü dün Türkiye saati ile 14.00’te açıklandı
GÜLDEN ÖKTEM
 
İsveç Kraliyet Akademisi'nin, diğer edebiyat ödüllerinden farklı olarak, büyük bir gizlilik içinde belirlediği Nobel Edebiyat Ödülü dün, Türkiye saati ile 14.00'te açıklandı. Nobel Edebiyat Ödülü, bu yıl “içinde bulunduğumuz çağın ıstırap ve cesaretine dair anıt niteliğindeki çoksesli yazımı”ndan dolayı Beyaz Rus gazeteci ve yazar Svetlana Aleksiyeviç'e verildi. Nobel Edebiyat Ödülü'nün adayları, İsveç Kraliyet Akademisi tarafıdan kati suretle açıklanmasa da bahis sitesi Ladbrokes, Svetlana Aleksiyeviç'i haftalar öncesinden ilk sıraya yerleştirmişti. Aleksiyeviç'in ismi, İsveç Kraliyet Akademisi tarafından bu yıl atanan ve akademideki ilk kadın daimi sekreter unvanını taşıyan Sara Danius tarafından açıklandı. Danius, yaptığı ilk Nobel Edebiyat Ödülü sunumunu İsveççe, İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinde gerçekleştirdi.
 
Öğretmen veya gazeteci
 
Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk gazeteci, yazar olan ve kendisini bağımsız bir yazar olarak tarif eden Aleksiyeviç, Ukrayna'nın batısında yer alan Ivano-Frankivsk kentinde dünyaya geldi. Orduda görev yapan Beyaz Rus bir baba ve Ukraynalı bir annenin çocuğu olan Aleksiyeviç, lise eğitimini bu kentte tamamladı. Babasının ordudan emekli olmasının ardından Beyaz Rusya'ya yerleşen Svetlana Aleksiyeviç'in anne ve babası orada bir süre öğretmen olarak çalıştı. Aleksiyeviç de Beyaz Rusya Devlet Üniversitesi'nde 1967 - 1972 yılları arasında gazetecilik eğitimi aldı; bir taraftan da çalışmaya başladı. Daha sonra yerel bir gazetede çalışmak üzere Brest'e gitti ve o sırada bir karar vermek zorunda kaldı: Ya aile geleneğini sürdürüp küçük bir okulda ders verecek ya da gazeteci olacaktı. Bu aşamda Beyaz Rusya'nın başkenti Minsk'te küçük bir gazetede işe girdi. Birkaç yıl burada gazetecilik yaptıktan sonra edebi bir dergi olan Neman'da çalışmaya başladı. Neman'da kendini geliştiren yazar, bir taraftan da şiir, kısa hikaye ve röportaj olmak üzere pek çok edebi tür üzerinde denemelere başladı; bu arayışını, "Hayatı, gerçeğe en yakın haliyle tarif edebilecek bir tür arayışı," sözleriyle açıkladı. Gerçeğin her zaman bir mıknatıs gibi ilgisini çektiğini söyleyen yazar, "İnsanın kendi sesiyle, kendisini anlattığı bir anlatım biçimi" arayışında olduğunu ifade edecekti. Bu anlatım biçimini 1983 yılında yayımladığı 'Wars Unwomanly Face' isimli kitabında kullandı. İki yıl boyunca yayımlatabilmek için uğraştığı bu kitabında Aleksiyeviç, II. Dünya Savaşı sırasında görev yapan Sovyet kadın askerlerin kaderini konu alan bir dizi röportaja ve anıya yer veriyordu. Ancak Aleksiyeviç kitap basıldıktan sonra, kahraman Sovyet kadınlarını pasifize ederek, kahraman rollerinden arındırdığı iddiasıyla suçlanacaktı. O yıllarda böylesine bir suçlamanın oldukça ciddi sonuçları vardı. Bu suçlamalardan kısa bir süre sonra yayımladığı ve kendi memleketlerini terk etmek zorunda bırakılan insanların monologlarına yer verdiği kitabı 'I've Left My Village'tan sonra Sovyet karşıtı, muhalif bir yazar olarak anılmaya başladı. Bu ifadeler onu, bir gazeteci olarak işini kaybetme tehdidi ile karşı karşıya bıraktı. 1989'da yayımladığı 'Zinky Boys: Soviet Voices from Afghanistan War' ismini verdiği kitabı için neredeyse 500'e yakın kişi ile röportajlar yaptı. Konuştuğu insanlar arasında asklerler, savaşta ölen askerlerin yakını ve anneleri vardı. Kitabının yayımlanması ile birlikte, 1992 yılından itibaren, herhangi bir suç işlememiş ya da cinayete karışmamış olmasına rağmen Minsk mahkemesinde hakkında dava açıldı. Ancak, herhangi bir delil ve kanıt bulunamayınca dava kapatılmak zorunda kaldı. Daha sonra Aleksiyeviç'in bu kitabına dayanan, pek çok belgesel çekilecek ve tiyatro oyunu yazılacaktı. 1993 yılında ise 'Enchanted with Death' ismini verdiği kitabını çıkardı. Aleksiyeviç'in adını duyuran, 1997'de yayımladığı ve Türkçeye 'Bir Nükleer Felaketin Sözlü Tarihi: Çernobil'den Sesler' (The Chernobyl Prayer: The Chronicles of the Future), Çernobil felaketinden sonra insanların yaşamına odaklanıyordu.
 
"Tarihimiz bir mezar"
 
Türkçe dahil toplam 19 dile çevrilen kitap ile ilgili olarak Svetlana Aleksiyeviç, verdiği bir röportajda şöyle konuşuyordu: "SSCB dönemine ve sonrasına dönüp baktığımızda, tarihimizin koca bir mezar ve büyük bir kan banyosundan ibaret olduğunu görürüz. Kurbanlarla cellatlar arasındaki tükenmek bilmez diyalogları duyarız. Sürekli olarak karşımıza aynı lanetli sorular çıkar: Ne yapmalı, suçlu kim? Devrim, toplama kampları, II. Dünya Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı sırasında halktan gizlenen gerçekler, büyük bir imparatorluğun çöküşü, devasa ölçekte bir sosyalist ütopyanın paramparça dağılması, yeni ortaya çıkan evrensel problemler, Çernobil faciası v.s. Bunlar, dünya üstündeki tüm insanların cevaplaması gereken sorulardır ve hepsi bizim kendi gerçek tarihimizdir. İşte tüm bu cehennemden çıkma soru ve sorunlar, benim kitaplarımın izleğini oluşturur."
 
Aleksiyeviç'in Türkçede yayımlanan bir diğer kitabı ise, Evrensel Yayınları tarafından basılan 'Nazi İşgalinde Sovyet Kadınları'.