Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » ‘Türkü dinleyen klasik müzik de dinler’

‘Türkü dinleyen klasik müzik de dinler’

‘Türkü dinleyen klasik müzik de dinler’11 Eylül 2018 - 12:09
19’uncu Antalya Piyano Festivali bu yıl dokuz gün boyunca 285 müzisyene ev sahipliği yaptı ve başta Antalya seyircisi olmak üzere yerli ve yabancı pek çok müzikseveri ağırladı.
GÜLDEN ÖKTEM
 
Bu yıl 19’uncusu gerçekleştirilen Antalya Piyano Festivali önceki akşam sona erdi. Festivalin sanat direktörü Gürer Aykal konserleri ve etkinlikleri değerlendirdi.
 
- 19 yıldan bu yana düzenlenen Antalya Piyano Festivali bu yıl da yerli ve yabancı pek çok isme ev sahipliği yaptı. Festivalin ilk konseri de Laura De Los Angeles’ti. Siz konseri nasıl buldunuz?
 
19 yıldır Uluslararası Antalya Piyano festivali devam ediyor, demek ki 19 yıl bu kent bir piyano festivalini yaşatıyor. Bu bizim için büyük bir onur. Antalyalıların yalnız bu festival değil, çok yoğun bir kültür yaşamları var. Bunu diğer şehirler hep görmezden geliyor. Antalya’da iyi bir devlet senfoni orkestrası var ve her yıl dört konser yapıyor. Ayrıca burada çok iyi bir opera ve bale var. Bunlar haftada dört kez seyircilerinin önünü çıkıyor. Tiyatrolar, müzik okulları başta olmak üzere pek çok sanat alanı var. Ayrıca buradaki diğer belediyelerin de kültür sanata düşkünlükleri olğunu biliyorum. Yaşattıkları bir keman orkestrası olduğunu biliyorum. Dolayısıyla Antalya Piyano Festivali, getireceği sanatçılarla burada başka başka insanları da bu kültür alanına çekiyor. Bunların başında da zaten birinci konserimizdeki bayan Los Angeles geliyor. Kendisi çok ilginç bir sanatçı, iyi bir besteci ve sahneyi çok iyi kullanıyor. Yani siz bayan Los Angeles’i dinlediğiniz zaman Turina’yı, Fayya’yı duyuyorsunuz. Los Angeles de özünü İspanyol halk müziğinden alıp bunu çağdaş bir biçimde yorumluyor ve bugün dünyada da tanıtıyor. Şunu söylemek istiyorum: Antalyalıların müzik zevklerini artık tanıyorum. Özellikle flamenkoya, İspanyol müziğine çok büyük zaafları var. Dolayısıyla bu konserin çok başarılı olduğunu inanıyorum.
 
 
- Festivalin sanat yönetmeni olarak her yıl bu etkinlikte sahne alacak isimleri belirleme konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz?
 
Antalya’da diğer kurumların yaptığı sanat faaliyetlerinin daha dışına çıkan, daha başka seyircileri içine çekebilecek bir çalışma yapmak istiyoruz. Bir kere bu bizim politikamız.
 
 
 
 
- Bu yılki festivalde seslendirilen eserler nasıl tepkiler aldı?
 
Eğer bir insan Türkü dinleyebiliyorsa o insan senfoni de dinler. Bir insan eğer türkü söyleyebiliyorsa opera da söyler. Bu türkü o kadar önemlidir ki özellikle biz Anadolu’daki birçok uygarlığın bize bıratıklarıyla kendi müziğimizi harmanladık. Mesela ben Adnan Saygun’un öğrencisiyim. Şunu biliyorum ki Saygun’un bütün eserleri, senfonileri, operaları, yani aslında aklınıza ne gelirse gelsin hepsi türkülerden çıkmıştır. Hepsi Anadolu’nun yaşadığı modlardan doğmuştur. Ben bu nedenle buna çok önem veriyorum. Bu açıdan ele aldığımız zaman Türk halk müziğini bilmeyen bir besteci olamaz, zaten üretemez de. Bütün Türk bestecileri kendi toprağımızdaki hazineyi, o modları kullanan ama onları çağdaş biçimde algılayabilen ve bize sunabilen insanlardır.  
 
- Bu yılki festivali nasıl değerlendirirsiniz?
 
Bu festivalde yapılan en önemli etkinliklerden biri, üç yaş kategorisinde açtığımız piyano yarışmasıydı. Bu 9-11-15 yaşındaki çocuklar belirli elemelerden geçti, çok iyi bir jurinin önünde çaldı ve birinci gelen orkestra ile konçerto seslendirdi. Antalya piyano festivalinin bence geleceğe bırakacağı en önemli etkinlikti bu. Gençler zaten bundan sonra aldıkları o güçle kendilerini dünya sahnelerine taşıyacaklar. Buna inanıyorum. Onun dışında, yalnız Türkiye’de değil dünyada adını duyuracağımız piyanistleri ağırladık. Bu yıl Kenan Tatlıcı sahneye çıktı. Olağanüstü bir piyanist. Onu da yakında Türkiye’de duyacağımızdan eminim. Yani Antalya Piyano Festivali’nin bir görevi de bu gibi müzisyenleri bulmak, dinletmek ve onları müzik piyasasına sunmak. Bu etkinliklere de devam ediyoruz. Festivalin kalıcı olmasının en büyük nedenlerinden biri eğitim tarafına çok önem vermemiz. Kentimize birçok şey katıyoruz. Havaya gitmiyor bu festival.
 
 
Herkes caz yapıyorum diyor’
 
- Festival bugüne dek pop klasiklerinden senfonik rock yorumlarına, genç müzisyenlerden ustalara ev sahipliği yaptı. Klasik müziğin Anadolu’daki seyircisi bunlara nasıl tepkiler veriyor sizce?
 
Antalya bir başka… Sorunuzda Anadolu dediniz, ben Antalya’nın festivalinin sorumlusuyum. Dolayısıyla bu kentin neleri sevdiğini ve bu kentlilere neleri sevdirmem gerektiğini biliyorum. Benim yaptığım programlar bunları içeriyor. Seyirci sayısını artrımak, daha çok insana ulaşmak, açık hava sahnelerinde konserler yapabilmek amacımız. Zaten müziği seven bir ülke Türkiye. Siz bu değerlere değer katabilecek düzeyde sanatçılara ulaşabilirseniz dinleyici de yapılan işten memnun kalır. Mesela caz müzik her zaman büyük ilgiyle karşılanıyor çünkü, caz çok zor bir müzik. Herkes caz yapıyorum diyor, ama onlar gürültü yapıyorlar. Gerçek cazı buraya bulup getirmek lazım ki kentinize hizmetinizi yapmış olasınız.