Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » ‘Kieslowski’nin araçlarıyla komik filmler çekiyorum’

‘Kieslowski’nin araçlarıyla komik filmler çekiyorum’

‘Kieslowski’nin araçlarıyla komik filmler çekiyorum’24 Ağustos 2018 - 10:08
Berlin Film Festivali'nden Jüri Büyük Ödülü'yle dönen filmi 'Yüz' bugün Türkiye'de gösterime giren Polonyalı yönetmen Malgorzata Szumowska, ülkesinin sinema geleneğinden beslendiğini ancak mizaha önem verdiğini söylüyor.
NİL KURAL
 
Polonya’nın ve Avrupa sinemasının önde gelen sinemacılarından Malgorzata Szumowska’nın yeni filmi ‘Yüz / Mug’, Türkiye’de yarın gösterime giriyor. Metal müzik dinleyen, yaşadığı muhafazakar kasabada farklı olmasına rağmen kabul gören mavi yakalı Jacek, dünyanın en büyük İsa heykelini inşa ederken bir kaza geçirir ve ona yüz nakli yapılır. Nişanlısından annesine tüm toplum, yüzü değiştiği için Jacek’e sırtını döner. Bu yıl yarıştığı Berlin Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü’yle dönen 'Yüz'ü Szumowska’yla konuştuk.
 
 
Filmin çekildiği özel mekandan bahsedebilir misiniz? Dünyanın en büyük İsa heykelini barındırıyor bu kasaba.
 
Filmin çekildiği mekan ve İsa heykeli farklı yerlerde. İsa heykelinin olduğu yerde çekmek isterdik ama mümkün olmadı. İsa heykelini özel efektle yarattık ama elleri ve kafasını gerçek heykelden çektik. Filmin geçtiği mekan Polonya’nın güneyinde  bir yer. Çok büyüleyici, görkemli bir doğaya sahip. 
 
Filmin başlangıç noktası İsa heykeli miydi?
 
Hayır, bir kazada yüzünü kaybeden adama dair gerçek hikâyeyi duyduk. Ve de ona yapılan ve başarılı olan ilk yüz naklinin hikâyesini. İsa heykeli meselesi bunun üzerine geldi. 
 
İsa heykeli konusu sizin için ne anlama geliyor?
 
Polonya’nın absürdlüğünü. Polonyalılar dünyada en iyi olmak istiyorlar, en büyük İsa heykeli de bizde olsun, her şeyde önde olalım... Ama bu absürd çünkü Polonya olarak bir şeyin en iyisi olduğumuz yok. Buna 'Polonya kompleksi' denebilir.
 
Yüz naklinin ne kadarını aldınız?
 
Sadece yüz nakli yapılmış olması gerçeğini. Bir masal, bir metafor yaratmak istiyorduk. Bu yüzden olayın tıbbi yönüyle hiç ilgilenmedim. Yüz nakli olan kişiyle tanıştım ama sadece nasıl gözüktüğünü görmek için. 
 
Polonya şimdilerde zor zamanlardan geçiyor ve biliyoruz ki çok sert bir tarihi var. Ülkedeki değişim size nasıl yansıyor?
 
Çok karmaşık durum. 1989’da komünistleri kovaladık. 1990’lar tamamen kayıptı. Kültüre, kapitalizme giden yolları bulmaktan uzaktık, kaybolmuştuk. Ardından adım adım ve yavaşça toplumda bir orta sınıf oluştu, ülke ekonomik olarak büyümeye başladı, ekonomik kriz geçirmedik. İşsizlik çok değil, sayılara bakarsanız durum iyi gibi. Ancak muhafazakarların yönetime geçmesi, kültürel ve toplumun kafa yapısı olarak Polonya’daki ilerlemeyi durdurdu. Bizi çok geriye götürdü. Belki 20 yıl geriye. Ekonomik olarak her şey yolunda gözüküyor. Hükümetin argümanı da bu olduğu için toplum bunu kabul ediyor. Ben hükümetin güttüğü "Katolik, beyaz Polonyalılar için bir Polonya" politikasından hiç ama hiç hoşlanmıyorum. 
 
 
 
Bütün filmlerinizde kiliseye eleştirel bir bakışınız var. Bu mevzu başınızı ağrıtıyor mu?
 
Elbette. Kiliseye karşı iyi hisler beslemiyorum, onlar da filmlerinden hoşlanmıyor. Ama kilisenin fikirleri hiç umurumda değil açıkçası. 
 
Ana karakteriniz neden metal müzik dinliyor?
 
Bu, Polonya’da o kadar tipik ki… Özellikle de küçük yerlerde. Metal müzik Polonya’da çok popüler. Benim ilgimi çekmez, hip-hop’u tercih ederim. 
 
Film kimlik, aidiyet ve farklı olana gösterilen tahammülsüzlüğü işlese de, estetik olarak yüze gösterdiğimiz saplantıyı da ele alıyor.
 
Elbette. İnsanların sosyal medyada nasıl hareket ettiğine bir baksanıza... Bütün o filtreler, instagramdaki pozlar vs. Kimlik ve yüz arasında kurulan güçlü bir bağ. Yüzünüzü kaybederseniz, kim olduğunuza dair fikrinizi de kaybediyorsunuz sanki. Ancak bunun dışında da Polonya’da çok ciddi bir kimlik sorunu var. İnsanlar kimliğini kilise veya Avrupa Birliği üzerinden tanımlamıyor, bir kimlik bulmakta zorlanıyor. 
 
Ana karakter kazadan ve yüzünü kaybettikten sonra pek değişmiyor. Değişen toplumun ona karşı tutumu. Bu, bilinçli bir tercih miydi?
 
Kesinlikle. Film, ana karakterden ziyade ona nasıl davranıldığıyla ilgileniyor. Muhafazakar insanlar özellikle nakil konularına çok mesafeli yaklaşırlar. Bir insan kalp nakli olursa aynı insan olmadığına hükmederler. Annesi de mesela o yüzden oğlunu reddediyor.
 
Bütün filmlerinizde senarist Michal Englert’le çalışıyorsunuz. Bu işbirliğinden bahsedebilir misiniz?
 
Bir ekip olarak birlikte çok uzun zamandır çalışıyoruz ve bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Mesela Andrzej Wajda'nın da aralarında olduğu yönetmenlerin 1970’lerde sanatsal grupları vardı, 'stüdyo X' gibi isimlerle anılan... Bir araya gelip  senaryoları konuşurlardı vs. Bizimki de öyle ama çok daha küçük bir grup.
 
Wajda’dan bahsettiniz. Kendinizi Polonya sinema geleneğine ne kadar yakın görüyorsunuz? 
 
Oldukça yakın görüyorum. Onlar gibi Lodz Sinema Okulu’ndan mezunum. Filmlerimde Wajda’dan, Krzysztof Kieslowski'den ilham alıyorum. Ama bazen bu geleneğin tam tersini yaptığımı da hissediyorum. Kieslowski’nin anlatım araçlarını kullanarak komik filmler çekiyorum.
 
Hem bu filmde hem de ‘Beden / Cialo'da mizahı çok ciddi konulardan bahsetmek için kullanıyorsunuz.
 
Evet, kara komedi dilini kaybetmemek benim için çok önemli. Ölüm ciddiyetinde filmlerden hoşlanmıyorum. Aslına bakarsanız kara komedi de, metal müzik gibi, Polonya’da çok tipiktir. Kendine özgü bir espri anlayışı Polonyalılarla İngilizlerin ortak paydası denebilir. 
 
Polonya’ya eleştiriler yönelttiğiniz için filmlerinize finansman bulmak konusunda endişe yaşıyor musunuz?
 
Şimdilik hayır. Bir sonraki filmim de destek aldı. Ama bilemiyorum, bir sonrakinde ne olur. Belki Polonya’daki Yahudi düşmanlığı veya eşcinselliği işleyen bir film devletten finansman bulmakta zorlanır. Bekleyip göreceğiz. Eğer çok zor olursa yer değiştiririm ama açıkçası ilham kaynağım Polonya. Dolayısıyla şimdilik bunu tercih etmiyorum. 
 
 
 
"Umarım kızım 10 kadın yönetmenle yarışır"
 
Kameranın arkasındaki kadınların azlığı çok yaygın bir tartışma konusu. Berlin yarışmasında dört kadın yönetmenin filmi çıkınca insanlar seviniyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
 
Dört kadın yönetmen bile sevinç sebebi, değil mi! Evet, gerçekten de pek kalabalık değiliz. Ancak #metoo gibi hareketlerin faydasının olacağını düşünüyorum. Kızım beş yaşında. Eğer yönetmen olursa umarım önemli bir festivalin yarışmasında 10 kadın yönetmenle birlikte yarışır ve bu konuşulmaz bile. Yönetmen olarak kariyerim beni çok sert, çok güçlü birisi yaptı ve bu sırf kadın olduğum için... 
 
"Mit yaratmak istedik"
 
Filmi izlediğinizde kadrajın bir bölümünün flu olması cesur bir estetik karar. Bunun nedenlerinden bahsedebilir misiniz?
 
Aslında amaç bir masal çekmekti. Filmi metafor düzlemine oturtmaya çalıştık. Gerçekçi bir film çekmek istemedik. O görsel tercihi yapmasaydık çok basit anlatılmış, çok basit bir hikâye olarak kalacaktı. Ama biz bir mit yaratmak istedik. Romantik bir Polonya resminden yola çıktık. Bu seçim doğayı bir anne gibi konumlamamıza da neden oldu. Polonya doğası karakterlere bir anne gibi davranıyor. Tabii bir de, geçirdiği kazadan sonra dünyayı deforme görüyor, biz de öyle. Gerçekten de yaşadığımız deforme bir dünya aslına bakarsanız.