Sonsuz olasılıkların ortasında “Niteliksiz Adam” ve Robert Musil
Murat Şevki Çoban
Robert Musil’i nasıl tanımlamalı? “Modernist edebiyatın önde gelen temsilcilerinden” diye başlayan bir cümleye sırtımızı yaslamak işten bile değil. “Büyük yazar” diyebiliriz hiç düşünmeden. Yoksa, onu “olağanüstü zenginliği”yle, “evrenselliği”yle ya da “psikolojik derinliği”yle mi anlatmalı? Hiçbiri öyle kolay değil.
“Niteliksiz Adam”ın anlatıcısı şöyle der: “Yazının ve yazmak zorunda olanların dünyası, içeriklerini yitirmiş büyük sözlerle ve kavramlarla doludur. Büyük adamların ve hayranlıkların sıfatları, bu sıfatların nedeninden daha uzun ömürlüdür ve bu nedenle geriye bir sürü sıfat kalır. Bu sıfatlar bir zamanlar önemli bir kişi tarafından başka bir önemli kişi için kullanılmış ve yerleştirilmiştir, ama bu kişiler çoktan ölmüştür ve hayatta kalan kavramların kullanılması zorunluluğu vardır. Bundan ötürü hep sıfatlara uyan kişiler aranır. Shakespeare’in ‘olağanüstü zenginliği,’ Goethe’nin ‘evrenselliği,’ Dostoyevski’nin ‘psikolojik derinliği’ ve uzun bir yaşamın geride bıraktığı bütün öteki düşünceler, yazanların kafasını tıka basa doldurmuştur ve bu kişiler sırf stok fazlasından ötürü bugün bir tenisçiyi bile derinlikli ya da moda olmuş bir şairi büyük diye adlandırmaktadırlar.” Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor. Kulak verirsek, Musil’in anlatıcısı bizi kolaylıkla hayatta olduğu gibi yazıda da erişilmesi handiyse imkânsız bir saflık arayışına sürükleyebilir. Bu, bazı bakımlardan pekâlâ yararlı, dahası gerekli de olabilir.
Benim daha çok ilgimi çeken, Musil’in hem kendi hakkında getirilebilecek bü- tün yorumlara başta yapıtlarıyla cevap verme öngörüsünü gösterirken hem de yarım kalmış, doğası itibarıyla eksik kal- maya mahkûm bir “başyapıt” yazması,yani esasında bütün yorumları da okuruna emanet etmesi. Musil’den konuştuğumuzda, hemen her solukta mutlaka ironiden konuşmamız boşuna değil.
DÜNYA UNUTMUŞ GİBİYDİ
Robert Musil, kendi deyişiyle “melun bir çağ”da yaşadı. Çoğu eleştirmenin gö- rüşüne göre, en parlak zamanlarını Avru- pa kıtasının kendini ve tabii dünyanın geri kalanını içine düşürdüğü kirli ve karanlık açmazlar üzerine düşünerek geçirdi. Eser- lerinin, doğrusu “büyük eserinin” ana hat- tı da bu fayın üzerinden geçiyordu. Musil’i yazarlığa taşıyan hayat yolu, “sarsıcı yaşantılardan oluşma bir zincirdi.”
Milliyet Kitap ekinde yer alan metnin devamını Dergilik uygulaması üzerinden okuyabilirsiniz.*
