Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Yoksulluğu her anlamıyla irdeleyen şair Edip Cansever 95 yaşında
Ağustos 2023

Yoksulluğu her anlamıyla irdeleyen şair Edip Cansever 95 yaşında

Bu ay Türk şiirinin köşe taşlarından birinin, Edip Cansever’in 95’inci doğum yılı. Biz de Cansever’i, kendi varoluşunda yaşadığı iç savaşın şiirlerine yansıma biçimi üzerinden hatırlamak istedik.
YÜCEL KAYIRAN
 
Edip Cansever’in kendi kuşağından çok, genelde kendi kuşağının oldukça mesafeli durduğu bir şairle, Melih Cevdet Anday’la aynı sorunsal düzlemde yer aldığını ileri süreceğim. Kuşkusuz her iki şair de poetik maddeleri bakımından karşıt konumda yer alır: “Cansever’in şiiri, sadece kendi döneminde değil, bütün Cumhuriyet dönemi Türk şiiri içinde düşünsel yargı içermeyen ve sadece edebi öğeyle kurulmuş neredeyse tek şiir olmakla ıralanır.” (“Felsefi Şiir”, s. 157, YKY, 2007) Ama Anday’ın şiiri, düşünsel yargı içerir (Sözgelimi “Defne Ormanı”) ve temelde Aristotelesçi mantıkla yoğrulmuş bir mitolojik düşünme biçimi vardır. Kuşkusuz Cansever’in şiiri de bir düşünme hali şiiridir. Modern şiir (sentaksın bozumuyla ortaya çıkışından önce) teolojik temelde inşa edilmiş dünya tasarımına itiraz eden bireyin düşünüş biçiminin şiiri olarak meydana gelir.
 
Temelde ve başlangıçta modern şiir, bu düşünme durumunun şiiridir. Sözgelimi Baudelaire ve Rimbaud’da. Diğer bir ayırıcı fark ise Anday’ın şiiri, tasarı içinde oluşun şiiridir. Tasarı içinde oluş; yani bir projesi ve ideası olması, hayatta bir anlam bulmuşluk ve huzur içinde olma belirtisidir. Bu durum, hayatı yaşamaya değer kılar. Ama bir tasarıdan yoksun ya da bir tasarı oluşturamıyor olmak bir sıkıntı durumudur, hayatı yaşamaya yabancı kalmaktır. Yine “Felsefi Şiir” kitabımdan alıntılayacak olursak: “Cansever’in şiirlerindeki gerek anlatıcı-ben, gerekse şiir kişileri seçme, seçebilme, seçememe, özgür olma, tutsak kalma, atılmışlık, yalnızlık, bunaltı, varolamayış, sıkıntı, aklın ve iradenin güçsüzlüğü ve eylemsizlik terimlerinde betimlenen bir tinsel evrende herhangi bir tasarıdan yoksun olarak yer alır.” Bu durumda, bu denli poetik karşıtlık içinde olan iki şairin aynı poetik/politik sorunsal düzleminde yer alması nasıl mümkün olabilir? 
 
DEVRE DIŞI BIRAKMAK
 
Cumhuriyet Dönemi şiirimiz temelde ulus-devletin ve milliyetçiliğin hangi öğelerine dayalı imgelerle, tarihin ve coğrafyanın hangi biçimlerinin hesaba katılması gerektiği tartışmaları çerçevesinde, nasıl inşa edileceği fikri etrafında doğmuş ve gelişmiştir. Şiirimizin 20. YY. boyunca devam eden temel sorunsalı ve poetik polemiğidir bu. Cumhuriyet dönemi şiirimiz diyalektik gerilimini, memleket şairlerinin ‘manzara’ temeli üzerinden kurduğu ulus ideası (öz, tasarım) ve imgesiyle, bu imge ve ideanın gerçekliği dile getirmediğine karşı çıkışla kendini ortaya koyan ve kendi biyografik deneyimleri içinde asıl gerçekliği dile getiren sosyalist ya da ‘40 Toplumcu kuşağının poetik tarihselliğinden alır. Cumhuriyet dönemi şiirimiz içinde hemen hemen bütün şairlerimiz bu poetik karşıtlıkta, bu poetik tarihsellikte yer alır ve bu sorunsala atıfta bulunur. İki şair hariç. Bu şairler, Edip Cansever ve Melih Cevdet Anday’dır. Her iki şair de birbiriyle ilgisi olmayan poetik/politik nedenlerle şiirlerini bu sorunsalın dışında kurarlar ya da bu sorunsala atıf alanına girmeden geliştirirler şiirlerini. Her iki şairin şiirinde de zamansal düzlem, ulus-devlet inşasının zamansal bağlamının dışında kurulmuştur ya da ulus-devlet sorunsalını poetik bir sorun olarak görmez. Bu bakımdan da aralarında bir fark söz konusudur.
 
Anday’ın şiirsel zamanı antik Yunan ile Mezopotamya özelinde bir geçmişi, yani antik başlangıcı zemin edinir ve bu zemin üzerinde bir zamansızlık/tarih-dışılık üretir. Cansever, neredeyse 20. YY’ın ortasını; ‘50’lerin ‘60’ların, ‘70’lerin zamanını tarihsel düzlemden çıkarır. Savaş sonrası ve soğuk savaş yıllarının dünyadan uzak bir adası gibidir Cansever’in şiiri; soyut resim gibi. Tarihi devre dışı bırakan gayri-tarihselleştirme de denilebilir buna.
 
İNSAN VE ARZULAMAK 
 
Bu temel ayırımdan sonra artık Cansever’in şiirine odaklanabiliriz. Veriden, şiirin kendisinden başlayalım.
 
Yazının devamını Milliyet Kitap ekinde okuyabilirsiniz.