Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Vals eşliğinde büyüyen dostluklar
Nisan 2014
Vals eşliğinde büyüyen dostluklar
Burcu Aktaş üçüncü kitabı "İstasyonda Vals"te, İstasyon Meydanı'nda yaşayan insanların hayatlarında odaklanıyor.
ÖZGE KARA
Gün ağarmadan dönme dolaba saklanmış iki çocuk: Sağdan ikinci vagonda gökyüzünün şans getirdiğine inanan Karaca, soldan ikinci vagonda ise Lodos’un sesini kaydetmek üzere yerini almış Armağan. İstasyon şefinin bisikletinin gevşeyen çamurluğundan çıkan sesle sıradan yeni bir gün başlıyor İstasyon Meydanı’nda. "İstasyonda Vals" yetişkin ya da çocuk ayırt etmeksizin tüm okurlara hitap eden bir roman. Yazarı ise daha önceden "Durmayalım Düşeriz" ve "Çarpık Ev" romanlarıyla tanıdığımız, Radikal Kitap ekinin editörü Burcu Aktaş.
Aktaş, hikayenin merkezi İstasyon Meydanı ile bireyciliğin çoğu kez bencillikle karıştırılıp insan ilişkilerinin hızla yok olduğu günümüz düzeninde alternatif bir dünya sunuyor. Okurun, hikayeye daldıkça bir yerlerde gerçekten varolmasını dileyeceği İstasyon Meydanı, hem fiziksel hem yaşam tarzı olarak şehirden uzak, kendi halinde bir yer.
Meydanda vals gösterisi
Meydanda birbirinden renkli simalar karşılıyor okuru. Elinde ses kayıt cihazı ile meydanın tüm seslerini kaydeden Armağan, sinemanın sahibi Film Mehmet’in müziğe ve filmlere hayran kızı Karaca, Bebek Amca ve torunu Yunus, birbirinden lezzetli tatlıların sahibi pastaneci Nevin Hanım, dostluğunu kimseden esirgemeyen berber Burhan... Karakterler, gün içerisinde bir taraftan mavi takım elbiseleri ve güleryüzleriyle tüm meydanın gönlünü fethetmiş orkestra eşliğinde film izlemenin tadını çıkarırken; bir taraftan da Balerin Naci’nin lunaparkındaki diğer ziyaretçilerle birlikte eğlenceli saatler geçiriyor. Meydanda en büyülü anlar ise müzik aletleriyle özdeşleşen orkestranın çaldığı melodiler eşliğinde karakterlerin yaptıkları vals gösterisi esnasında yaşanıyor. Yazar, “Vals yapmak İstasyon Meydanı’ndaki insanlar için yürümek kadar doğaldı,” diyor bu gösteri için.
Dostluktan beslenen böylesi bir huzurun yanına “Bazen hayatın aklına bizim aklımıza gelmeyen şeyler gelir,” diyerek var olan başka gerçekleri de eklemiş Aktaş. Esnaf sinemadayken bile dükkânlarının kapanmadığı; birlikteliğin gücüne inanan bu karakterlerin yaşamlarına hayal kırıklığı, pişmanlık, terk edilme gibi yaşamaktan keyif almasak da hayatın bir parçası haline gelmiş hüzünlü gerçekler de giriyor.
AVM kültürüne göndermeler
Hikayenin şehir uzantısıyla o büyülü atmosferden çıkıp kendini bambaşka bir dünyada bulan okur, yazarın günümüzün düzenini iyiden iyiye ele geçirmiş AVM kültürüne yaptığı göndermelere de tanık oluyor. Kitapta, “Nasıl bir göğün altında olduğunu bilmeyen, gökyüzünden kaç kuş geçtiğini, kaç yıldız kaydığını merak etmeyen insan kalabalığı,” diye betimlenen bu kitle, İstasyon Meydanı’ndan gelen karakterler için adeta bir mutsuzluk kaynağı oluyor.
Burcu Aktaş’ın kelimeleriyle hayat verdiği İstasyon Meydanı, Mehmet Güreli’nin sade çizimleriyle de kitabın sayfaları arasında yeniden canlanıyor. Birbirinden güzel vals şarkılarının eşlik ettiği hikayede Lumiere Kardeşler'den Hasan Ali Toptaş’a kadar pek çok isme atıfta bulunulmuş. "İstasyonda Vals", okurunun hem gözüne hem kulağına hem de hayal gücüne hitap eden bir okuma sunuyor.
