Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Milliyet Kitap » » Kitap mı, film mi?
Mayıs 2024

Kitap mı, film mi?

Sevin Okyay
Marie Belloc Lowndes’ın yazdığı “Kiracı”nın (The Lodger) unutulmamasında Alfred Hitchcock’un aynı adlı filminin de büyük rolü var.

SEVİN OKYAY

Sir Alfred Hitchcock kadınları sevmese de korkulu hikayeler anlatmayı seven genç hanımlara ilgi duyuyor anlaşılan. Patricia Highsmith’in ilk kitabı “Strangers on a Train”i 1951’de beyazperdeye uyarlayarak yazarını meşhur etmişti. Marie Belloc Lowndes’in yazdığı “Kiracı”yı (The Lodger) ise 1927 yapımı sessiz filmi “The Lodger: A Story of the London Fog” adıyla sinemaya uyarladı. Böylece kitabın unutulmamasında da pay sahibi oldu. Kitabın da filmin de temelinde 1888’in Whitechapel, nam-ı diğer Jack the Ripper cinayetleri yatıyor.

Kimi polisiye eleştirmenlerine göre bu janrın tarihindeki en iyi kitaplardan biri, hatta belki en iyisi olan “Kiracı”, gerçekten de unutulması zor bir romandır. 1911’de kısa hikaye, 1913’te de tefrika olarak yayınlanmıştı. Birçok 'ucuz yazar' da konunun ilgi topladığını görünce Whitechapel ya da Jack the Ripper cinayetleri üzerine çok-satan kitaplar çiziktirdi. Lowndes’ın kısa hikayesi ise, yalnızca 'ucuz yazar tarzı'ndan bazı şeyleri ödünç almasıyla değil, Jack the Ripper’ın bir kiracı olduğu efsanesini ortaya atmasıyla da bilinir. İlk olarak yayınlamdığında bir milyondan fazla satmıştı.

 

Cinayetlerden en korkuncu

“Kiracı"ın bir akşam yemeği sohbetinden doğduğu söylenir. Belloc Lowndes, anılarından birinde masada yakınında oturan bir adamın babasının iki hizmetkârından bahsettiğini söylüyor. Biri baş uşakmış, biri de hizmetçi. Evlenince bir pansiyon açmaya karar vermişler. Anılarını paylaşan kişinin söylediğine göre, karı-koca katilin 'cinayetlerinden en korkuncu'nu işlemeden önceki geceyi pansiyonlarında geçirdiğine inanıyormuş. Yazar, bundan çok çarpıcı  bir hikaye çıkacağını düşünmüş. Zaten kendisi gerçek hayattaki suçlardan esinlenmesiyle tanınıyor.

“Kiracı” Karındeşen Jack (Jack the Ripper) diye bilinen caninin cinayetlerini anlatan ilk romanlardan biri olsa da başka bir katilden de esin alır: Lambeth Zehircisi olarak bilinen Dr. Neill Cream’den. Doktorla Jack’in cinayetleri aynı zaman dilimindedir. Dr. Cream de “Londra’nın karanlık sokaklarında dolaşan, silindir şapkası ve profesyonel giysileriyle acayip ama engerek kadar zehirli” diye tarif edilmiş ki zehir kısmı bir yana, Jack the Ripper’a benziyor. Lowndes de Londra’yı dehşete düşüren iki katilin özelliklerini Sleuth’ta bir araya getirmiş.

 

Şüphe tohumları

Esrarengiz kiracıları pansiyonlarında bir oda kiralamadan önce iflasın eşiğinde olan Ellen ve Robert Bunting’in gözünde ise bir kurtarıcı. Odasında yaptığı deneyleri de gece vakti gezmeye çıkmasını da yadırgamıyorlar. Ancak seri cinayetler başlayınca içlerine bir kuşku düşüyor. Yoksa bu cömert kiracı korkunç bir cani mi?

Alfred Hitchcock’un filmiyle Belloc Lowndes’u desteklediğinden söz ettik ama, yazarın hikayesi de onun ilk gerilim filmi olan üçüncü uzun metrajına esin vermiş. Hitchcock her filmindeki figürasyonlardan ilkini de burada sunmuş. "Newsroom"da sırtı kameraya dönük olarak masada oturan kişi… Filmin hemen başlarında. Kaçırmayın!