"Kuşlar Yasına Gider"
Yazar : Hasan Ali Toptaş
Yayınevi : Everest Yayınları
Tür : Roman
Fiyat : 18 TL
Siz yemeğe acı katmaz mısınız hiç?Hasan Ali Toptaş yeni romanı “Kuşlar Yasına Gider” de okurlarına yeni bir Türkçe şöleni vadediyor ve şehrin hoyratlığına karşın Anadolu’nun naifliğini çok tanıdık bir acı üzerinden, yeniden tarif ediyor.
Kitap Hakkında
E. Nida Dinçtürk
Derya Alabora Ot Dergi’nin Ekim sayısında “Esas acı bence sevdiğin birini kaybetmek. Hayatından birini, ölümle, savaşla, hastalıkla yitirmek,” diyor. Sanki hepimiz adına acının genel tarifini veriyor, bir açıklama yapıyor. Ölümün anlamı ya da anlamsızlığı son bulmayacak bir tartışma. Emin olduğumuz tek şey, onu çok yakından tanıdığımız ve her defasında kendini yenileyebilen bir acı olduğu. Hasan Ali Toptaş, son romanı “Kuşlar Yasına Gider”de Türkçedeki maharetini ustalık seviyesinden aşırtıyor ve bizlere alışık olduğumuz bir ölüm hikayesini umulmadık bir lezzetle anlatıyor. Ölüm hikayesi de lezzetli olur muymuş, demeyin. Siz yemeğe acı katmaz mısınız hiç?
Kalemi kısır yazar
Kahramanımız, uzun zamandır kalemi kısır kalmış bir yazar. Ankara’da yaşıyor, aslen Denizlili. Yazı masasının başında çaresiz beklerken çalan bir telefonla Denizli’deki babasının Ankara’ya doğru gelmekte olduğunu öğreniyor. Çocukluğu boyunca varlığından çok yokluğuna alıştığı babasının bu gelişi, hayatlarında başka bir faslın başlangıcı oluyor. Hoyrat bir hesaplaşmaya dönüşmüyor lakin yapılması gereken bir muhasebenin yolunu açıyor daha çok. Ama tabii bunu hemen anlamak mümkün değil. Zaten hiçbir yolu başındayken tanımaz insan. Sonuna geldiğinde, ben bu yoldan geçmişim meğer, der. "Kuşlar Yasına Gider" bunun en iyi örneğini sunuyor bize.
Gel gelelim kahramanımızın babası Aziz Bey, derdine derman bulmaya geldiği Ankara’da çok kalamıyor. Ankara kar altında o sıra. Tüm şehir birbirine girse de, insanlar çamura saplansa da, batıp çıksalar da herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda. Kimse değerli zamanını diğeri için harcayamaz, bu uğurda onunla iletişim kurma zahmetine katlanamaz. Nitekim Aziz Bey’in zarif gönlü, karşılaştığı bu hoyrat manzarayı kaldıramıyor. En nihayetinde başına gelen bir felaketle de vaziyet canına tak ediyor, gözyaşları avuçlarına döküle döküle dönüyor gerisin geri Denizli’ye.
Arka koltuktaki yolcu
İşte ismine vakıf olmadığımız ama tüm kitap boyunca yazarın ta kendisi olduğunu düşünme gafletine düştüğümüz kahramanımızın yolculuğu, babası Aziz Bey’in dönüşünün ardından başlıyor. Kahramanımız, babasının ardından sık sık Denizli’ye, çocukluğunun geçtiği kasabanın yoluna düşüyor. Bu yolculuklar bir anda, Toptaş’ın telaşsız ve doyurucu tasvirleriyle okuru, kahramanın arabasındaki bir arka koltuk yolcusuna dönüştürüyor. Okur tüm yolları bu meçhul kahramanla beraber aşıyor, yolda ona eşlik eden tüm türküleri beraber dinliyor, bayırları beraber tırmanıyor, Gömü’de vites düşürmeyi öğreniyor. (Bu arada kahramanımızın tüm bu yolculuklar boyunca dinlediği türküler, Spotify’da Everest Yayınları tarafından bir liste halinde sunuluyor. Listenin adı: Everest Yayınları - Hasan Ali Toptaş - "Kuşlar Yasın Gider". Linki ise: https://open.spotify.com/user/everestyayinlari/playlist/3eaOHsiqyq2JEaRRuW21Zx ) En sonunda onunla beraber Denizli’deki o minik kasabaya varıyor, asmayla eriğin birlik olup yolu kestiği o merdivenden tırmanarak evin kapısından giriyor. Ve çok geçmeden Hasan Ali Toptaş’ın resmettiği o naif Anadolu insanı sarıyor dört bir yanı. Ağlamaktan utanmayan, acısını sonuna dek yaşayan, korkularını açıkça paylaşan insanların evreni burası.
Yerel ağzı tüm hakimiyetiyle aktaran Toptaş ustaca, gündelik hayatın içinde akıp giden fakat durup bakınca yüreği sızlatan diyaloglar serpiştiriyor öyküye.
Ustalara selam
"Kuşlar Yasına Gider" kurgusunun ve dilinin yanı sıra bağrında taşıdığı Anadolu gizemleriyle daha da zenginleşen bir kitap. Kahramanımızın peşine düşen gölgeler, neye yorulacağı şaşılan rüyalar, dolunay vakti toplanan domatesler... Toptaş’ın bu esrarengizliklerle zenginleşen ve ölüme sırtını dayayan hikayesi ister istemez "Yüz Yıllık Yalnızlık"ta kefenini örerek ölümünü bekleyen Amaranta’yı ve "Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş"un Ölüm’ünü anımsatıyor. Toptaş böylece, Saramago ve Marquez'i de selamlıyor.