Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Asu Maro | Medeni ülkeler ve sokak hayvanları

Medeni ülkeler ve sokak hayvanları

29 Kasım 2022 - 10:11
.
Şu konuda hiç şüphem yok: Bir köpeği kürekle kafasına vurarak veya zehirleyerek veya çekip vurarak veya bıçaklayarak veya aklımıza gelmeyen herhangi bir başka yolla öldürebilen bir insanın aynı şekilde bir insanı öldürmemesi için hiçbir sebep yoktur. Hatta ikincisi daha da mümkündür çünkü bir insan size bilinçli olarak zarar verebilir, kötülük edebilir, çıkarınıza ters düşecek bir şey yapabilir. Kendisine hiç zararı dokunmamış, ağzı var dili yok bir canlıyı öldürebilen onu rahat rahat öldürür. Yapmıyorsa – yapamıyorsa olsa olsa hapse gireceğinden, ceza alacağından korkusundandır. Bunun için önemlidir, bir cana kıymanın ağır bir cezasının olması. Köpeğinki de kedininki de fokunki de filinki de candır. Kastedenler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
 
Bunları tekrar tekrar söylemek bile tuhafken bir yandan da etrafta hayvanlara karşı sürekli artan bir şiddet dozuyla karşı karşıyayız. Hayvanların ‘tehlikeli olduğundan’ söz edenlere hatırlatmak isterim: Denizdeki caretta caretta’nın kafasını kesen, havada uçan leyleği vuran, köpeğe, eşeğe tecavüz eden berbat bir türüz biz, bizden tehlikelisi yok. Dehşet saçıyor diye yok etmeye çalıştığımız pitbull’ları bile üreten insan, onu dövüş köpeği olarak yetiştiren insan. O da insanın kurbanı yani en nihayetinde. Hayvanları dövüştürüp birbirine parçalatarak para kazanıyoruz, daha ötesi var mı?
 
Tabii var. En son Konya’da barınak adı verilen hapishanede yaşananları bütün Türkiye izledi işte. İşin kötüsü bunu doğal bulan, “Ne var canım” diyen, insan hayatının değeriyle kıyaslayan bir grup insanın sesinin de artması. “Köpeğin ölümü kadar ilgi çekmedi” diye konan çocuk videoları. Cani diye yaftalanmaktan zerre çekinmeden cinayet aleti olarak kullanışlı kürek aradığını duyuran hesaplar. Şu vahşet karşısında susmak bile ayıpken bir de alkışlayanlar. Bir argümanları var: “Medeni ülkelerde sokak hayvanı yok”. O ‘medeni ülkelerden’ tek farkımızın bu olduğunu varsayarsak, sokaklarda başıboş köpekler arttıkça artsın, çeteler oluştursunlar, aç bilaç telef olsunlar diyen yok zaten. Gerçekten ‘çözüm’ bulunsun ama. Aşılama, kısırlaştırma ve besleme gibi belediyelerden beklediğimiz, o çok beğendiğimiz ‘medeniyetlere’ ait yöntemler var. Böylece çoğalmaları kontrol altına alınıyor, hastalık saçmaları engelleniyor, aç olmadıkları için de kimseye saldırmıyorlar. Neden? Çünkü onlar insan değiller, aç ya da tehlikede değilken saldırıya geçmiyorlar.
 
Bütün bu süreçte de hayvanların canı tıpkı insanlar gibi yasaların güvencesinde olmalı. Tanık olduğumuz bu şiddetin, bu vahşetin insan hayatını savunmakla, iddia edildiği gibi köpeklerin saldırabileceği çocukları korumakla açıklanabilecek bir tarafı yok. Gözünün içine korkuyla bakan bir canlıyı acımadan katledebilen birinin bir çocuğu koruyacağını iddia etmesin kimse. Vicdansız insan herkese karşı vicdansızdır. “Köpeğin canı mı değerli, çocuğunki mi?” diye sormadan bunu düşünmek lazım. Birinin karşısında diğeri yok. Hayat, değerli olan. O da hayvanıyla, insanıyla, bitkisiyle bir bütün.