Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Seçkin Selvi | Gün Dönümü Opereti
11 Ekim 2018 - 05:10 | Gümbür gümbür dövülen bendir sesiyle oyuncular giriyor sahneye.
Tatavla Tiyatro her tiyatro sezonuna farklı bir temayı başlık olarak alıyor. Bu dönem de kapılarını “Olağan Haller Sezonu” ibaresiyle açtı. Bu sözlerin bütün gelecek dönemlere yayılmasını dilerim.
 
Bahar Noktası- Yazan: William Shakespeare, Türkçe söyleyen: Can Yücel, Yöneten: Eraslan Sağlam, Koreograf: Özge Midilli, Sahne tasarımı: Sırrı Topraktepe, Kostüm tasarımı: Hilal Polat, Işık tasarımı: Kemal Yiğitcan, Yönetmen yardımcısı: Ebru Alkanat, Beden çalışması: Aydan Akboğa, Koordinatör: Ertan Kılıç, Oynayanlar: Ürüncan Keskin, Erkan Aytemur, Nasmina Tüten, Dila Kavasoğlu, Yiğit Emrah Gümrah, Atahan İsmail Keskin, Tuba Zehra Sağlam, Utku Çetin, Murat Yılmaz, Murat Avni Yürekli, Metehan Çetinalp, Ercan Ertan, Saadet Lokumcu, Furkan Tekbıyık, Yağmur Yılan, Zeynep Gönenç, Orkestra: Esat Utku Acar / Hüseyin Doğan, İnci Gonca Beker / Çağla Yenen.
 
Oyuncu, yönetmen, Tatavla Tiyatro’nun kurucusu, gönlü ve aklı her daim tiyatroda olan Eraslan Sağlam, çetin bir işe girişmiş bu yıl. “Bahar Noktası” deyip geçmeyin. Adamı vezir de eder, rezil de. Yönetmenin de oyuncuların da ilk adımda iki dev dikilir karşılarına: Shakespeare ve Can Yücel. Biri bütün zamanların büyük ozanı, diğeri bütün yürekli ipleri en önde göğüsleyen Can Baba, dile kolay. Üstelik bu kez bir operet olarak sergileniyor yapıt. 
 
Oyun başlamadan önce broşüre bakıyorum, Atina yakınındaki ormanın ağaçları arasından onlarca göz de bana bakıyor. Öyle ya, bu gece biz de ormanda olan bitenleri gizlice gözleyeceğiz.
 
 
Sahnede de bir hoş sürpriz: Perde yerine günümüzün önde gelen sanatçılarından Çağrı Saray’ın süreklilik duygusunun kökünü mekânlarda arayan “Unutmanın Eşiği” serisinden oya gibi bir yapı, kayan panolar üzerine işlenmiş kökümüzü unutmayalım diye. 
 
Orman dediğimiz, tavandan sarkan boy boy urgan. İcabında bir bir sarkıyor tek ve hür, icabında birleşiyor kardeşçesine. O ağaçların arasında, altında, üstünde yaşanıyor gün dönümünün rüya gibi gecesi. Eraslan Sağlam şiirsellikle mizahı güzel örmüş. Örneğin müthiş bir dizenin ardından bir kâğıt kayık indiriliyor denize. Bu görsellik Can Yücel’in fırlama çevirisiyle birleşince ve müzisyenler eşliğinde, bendiriyle, sirtakisiyle, rembetikosuyla “ver coşkuyu” olunca bütün baharlara nokta konuyor.
 
O önde gördüğünüz tahta döşeme sanılmasın sakın, düpedüz Ege Denizi.
 
 
Yönetmen Sağlam araya şiirler, şarkılar, hatta oyunun finaline bir de ahde vefa albümü yerleştirmiş. Bu arada oyun metni kısaltılmadığı için bu eklemelerle oyun biraz uzuyor. Yine de uzun olması keyifle izlenmesini engellemiyor. Üç saate yakın süre kimi yerde kahkahayla, kimi yerde buruk tebessümle izleyen seyirci hoşnut ayrılıyor tiyatrodan.
 
Sırrı Topraktepe’nin sahne tasarımı, urganlarıyla, mavi boyalı tahta sandalyeleriyle, panolarıyla çok pratik bir çözüm getirmiş oyun alanına. Kemal Yiğitcan’ın ışık tasarımı da kasvetli olmayan bir loşluk yaratarak rüya atmosferini gerçekleştiriyor. Hilal Polat’ın tasarladığı kostümler hem oyunun özünü destekliyor, hem de Müzeyyen ve arkadaşlarının giysilerinde groteske selam çakıyor.
 
“Vazgeçtim bu dünyadan, ama seni yalnız komak var, o koyuyor adama.” (Shakespeare 66. Sone/CanYücel)
 
Esat Utku Acar ile Hüseyin Doğan’ın ve İnci Gonca Beker ile Çağla Yenen’in dönüşümlü olarak orkestra işlevini ve yanı sıra artiz rollerini gerçekleştirmeleri operetin çerçevesini çiziyor.  İki kişi farklı enstrümanlarla orkestra işlevini ustalıkla gerçekleştiriyor.
 
Oyunculara gelince, Utku Çetin,  Metehan Çetinalp, Saadet Lokumcu, Furkan Tekbıyık, Yağmur Yılan, Ercan Ertan, Zeynep Gönenç uyumlu bir ekip oyunculuğunu başarıyorlar. 
İpolita / Müzeyyen’de Ürüncan Keskin, Tezeus / Babaron’da Erkan Aytemur, Dokumacı Öreke’de Murat Avni Yürekli,  Filostrata ve Cin - Babacan - Bican – Perilicin rollerini üstlenen Tuba Zehra Sağlam oyunun en başarılı oyuncuları. Gerek beden dilleri gerekse diksiyonları ile oyunun temel direklerini oluşturuyorlar. 
 
Oyunculardan söz ederken diksiyondan bahis açmak da ne oluyor, oyuncu dediğinin doğru dürüst diksiyonu olması zaten işinin doğal parçası diyebilirsiniz. Pek öyle değil işte. Oyunun en önemli karakterlerinden genç dörtlüyü canlandıran Hermiya’da Nasmina Tüten, Eleni’de Dila Kavasoğlu, İskender’de Yiğit Emrah Gümrah, Dimitri’de Atahan İsmail Keskin sevimli fizikleriyle sahneye yakışıyorlar, ama yetersiz artikülasyonları bir de konuşmalarındaki aşırı hızla birleşince söyledikleri çoğunlukla anlaşılmıyor. Bu dörtlü, sanki manzume okuyan öğrenciler gibi dizelerin prozodisini gözetmeden, her satır sonunu fark ettiğimiz bir biçimde ezberlerini söylüyor ve “oh bitirdik” edasıyla rollerini tamamlıyorlar. 
 
Oyunun bütünü içinde ufak sayılabilecek kusurlar bir yana, Tatavla Tiyatro doğru yorumlanmış bir oyun düzeniyle seyircisini yanıltmadan sezonu açıyor.
 
İletişim: 0212. 233 52 30