Ghobadi’nin Mevsimi uzak
"Gergedan Mevsimi"nde Ghobadi göstermek istediği imgelere, metaforlara sığınarak öyküden kopmayı göze alıyor
İçeriden dışarıya sınırları zorlamak zorunda olan yönetmenler el mahkûm dikenli telleri aşmak zorunda kalır. İran sinemasında çokça örneğini gördüğümüz bu erişme, ulaşma, sınırları zorlama meselesi Bahman Ghobadi’nin ilk filmi Sarhoş Atlar Zamanı’ndan beri yönetmenin yakasında durur. Öyle ki baskılardan yıldıktan sonra ülkesini terk etmek zorunda bırakılır.
Ghobadi’nin geçtiğimiz hafta vizyona giren ve çekimlerini İstanbul’da gerçekleştirdiği son filmi Gergedan Mevsimi Monicca Belluci, Yılmaz Erdoğan, Beren Saat ve Belçim Bilgin gibi oyuncuların kadrosunda yer almasıyla gelmişti gündeme. Türkiyeli sinemaseverler için ayrı bir yeri olan Bahman Ghobadi’nin İstanbul’da geçen filmi birçok kişi için kuşkusuz merak konusuydu. Hem Sarhoş Atlar Zamanı hem de Kaplumbağalar da Uçar gibi filmleriyle seyirciyle olan duygusal bağını kurabilmeyi başaran Ghobadi, bu kez biçimsel olarak girmek istediği açmazların zaaflarına yenilerek seyirciyle arasına ister istemez bir mesafe koyuyor.
İranlı şair Sadegh’in 30 yıllık sürgün hayatını ve sonrasını anlatan Gergedan Mevsimi’nin hikâyesi yaklaşık 40 yıllık bir zaman dilimine yayılıyor. Sadegh, İran’ın önemli şairlerinden biri, Şah rejiminin askerlerinden birinin kızı Mina’yla birlikte, onların şoförlüğünü yapan Akbar da Mina’ya tutkulu bir biçimde aşık. Önceleri gizlediği, kendi kendine yaşadığı aşkı itiraf etmesi başına dert olur, devrimden sonra güçlü ile güçsüzün yeri değiştiğinde ise Akbar intikamını alır. Şair Sadegh politik şiir yazmadığı halde 30 yıl hapis cezasına çarptırılır, bir süre sonra ise ailesine öldüğü söylenir. Sadegh cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye’ye gelip karısını bulur ve uzaktan izlemeye başlar.
Film, İran’daki arka planı kısaca geçtikten sonra Sadegh’in hapisten çıkıp ailesini arama sürecine odaklanıyor. Tüm bu süreç işlerken baştan sona Akbar da hikâyenin içinde, zaman zaman merkezde, zaman zaman da kenarda durarak Mina ile Sadegh’e olan öfkesini besliyor.
Gergedan Mevsimi’nin asıl sorunu hikâyesini anlatma biçimindeki dağınıklığı ve seyirciye geçmemekteki ısrarı. Ghobadi göstermek istediği imgelere, metaforlara sığınarak öyküden kopmayı göze alıyor. Bu da yönetmenden çıkıp seyirciye çarpan bir direnişi besliyor.
Yılmaz Erdoğan, Monica Bellucci'nin
canlandırdığı Mina'ya aşık
devrim muhafızı Akbar rolünde. Genellikle küçük dünyalardan büyük karakterler yaratmayı ve onları işlemeyi başaran Ghobadi bu kez daha uzaktan bakmış karakterlerine. Yine de Akbar’ın bir süre sonra kötücül bir öfkeye dönüşen ve tükenmeyen aşkı, zaman zaman ortaya çıkan Sadegh şiirleri filmin sürükleyiciliğini ve sürgün hissiyatını arttırmayı başarıyor.
Ünlü İranlı oyuncu Behrouz Vossoughi’nin canlandırdığı Sadegh biraz ölü, donuk bir karakter, bunda filmdeki rolünün yaşayan bir ölü olmasının da payı var. Diğer yandan Belçim Bilgin ile Beren Saat’in canlandırdığı karakterler işlevsiz, gereksiz bir ayrıntı gibi sakil duruyor. Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı Akbar ise filmin en gerçek, en içselleştirilmiş karakteri. Monicca Bellucci gibi bir oyuncunun yanında sırıtmadığı gibi aksine filmin en iyilerinden.
Gergedan Mevsimi’nde gördüğümüz Ghobadi’nin ‘öz’ü, bildiğimiz , alıştığımız ‘öz’ünden uzak, zihninde canlandırdığı görüntüleri öyküye yedirilmesi gereken bir zorunluluk gibi de görmüş olabilir yoksa bir arabanın içerisine zorla bir at kafası koymaya çalışmak hikâyenin ‘sağlama’sını yapmaya yetmiyor.
İçeriden dışarıya sınırları zorlamak zorunda olan yönetmenler el mahkûm dikenli telleri aşmak zorunda kalır. İran sinemasında çokça örneğini gördüğümüz bu erişme, ulaşma, sınırları zorlama meselesi Bahman Ghobadi’nin ilk filmi Sarhoş Atlar Zamanı’ndan beri yönetmenin yakasında durur. Öyle ki baskılardan yıldıktan sonra ülkesini terk etmek zorunda bırakılır.

İranlı şair Sadegh’in 30 yıllık sürgün hayatını ve sonrasını anlatan Gergedan Mevsimi’nin hikâyesi yaklaşık 40 yıllık bir zaman dilimine yayılıyor. Sadegh, İran’ın önemli şairlerinden biri, Şah rejiminin askerlerinden birinin kızı Mina’yla birlikte, onların şoförlüğünü yapan Akbar da Mina’ya tutkulu bir biçimde aşık. Önceleri gizlediği, kendi kendine yaşadığı aşkı itiraf etmesi başına dert olur, devrimden sonra güçlü ile güçsüzün yeri değiştiğinde ise Akbar intikamını alır. Şair Sadegh politik şiir yazmadığı halde 30 yıl hapis cezasına çarptırılır, bir süre sonra ise ailesine öldüğü söylenir. Sadegh cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye’ye gelip karısını bulur ve uzaktan izlemeye başlar.
Film, İran’daki arka planı kısaca geçtikten sonra Sadegh’in hapisten çıkıp ailesini arama sürecine odaklanıyor. Tüm bu süreç işlerken baştan sona Akbar da hikâyenin içinde, zaman zaman merkezde, zaman zaman da kenarda durarak Mina ile Sadegh’e olan öfkesini besliyor.
Gergedan Mevsimi’nin asıl sorunu hikâyesini anlatma biçimindeki dağınıklığı ve seyirciye geçmemekteki ısrarı. Ghobadi göstermek istediği imgelere, metaforlara sığınarak öyküden kopmayı göze alıyor. Bu da yönetmenden çıkıp seyirciye çarpan bir direnişi besliyor.

canlandırdığı Mina'ya aşık
devrim muhafızı Akbar rolünde.
Ünlü İranlı oyuncu Behrouz Vossoughi’nin canlandırdığı Sadegh biraz ölü, donuk bir karakter, bunda filmdeki rolünün yaşayan bir ölü olmasının da payı var. Diğer yandan Belçim Bilgin ile Beren Saat’in canlandırdığı karakterler işlevsiz, gereksiz bir ayrıntı gibi sakil duruyor. Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı Akbar ise filmin en gerçek, en içselleştirilmiş karakteri. Monicca Bellucci gibi bir oyuncunun yanında sırıtmadığı gibi aksine filmin en iyilerinden.
Gergedan Mevsimi’nde gördüğümüz Ghobadi’nin ‘öz’ü, bildiğimiz , alıştığımız ‘öz’ünden uzak, zihninde canlandırdığı görüntüleri öyküye yedirilmesi gereken bir zorunluluk gibi de görmüş olabilir yoksa bir arabanın içerisine zorla bir at kafası koymaya çalışmak hikâyenin ‘sağlama’sını yapmaya yetmiyor.
Etiketler: bahman ghobadi Behrouz Vossoughi Behruz Vüsuki Belçim Bilgin Beren Saat Caner Cindoruk Fasle kargadan film gergedan mevsimi İran Monica Bellucci Rhino Season sinema şah Yılmaz Eroğan
