Chopin'in her bestesi, adeta hayatın fon müziği niteliğindedirİlhan Mimaroğlu "Küçük şeylerde büyük, büyük şeylerde küçük." diye tanımlar Müzik Tarihi kitabında ezgi dehası Frédéric François Chopin'i.

Kışın, ilkbaharı selamladığı bir mart günü dünyaya merhaba diyen bu dahi müzisyen; ümitsizliği en büyük ilham kaynağı olarak görmüş ve imzasını attığı her eserle ruhun en mahrem yerlerine dokunabilmiş hüzünbaz bir piyano virtüözü olarak anılır.

***

Ballad'ları kişiliğinin sentimentalist yapısının dışavurumu olan Chopin, solo piyano için eser yazan ilk besteci olarak kabul edilmektedir.

Olmadığı biri gibi görünmektense, tanınmamış olmayı tercih edecek kadar mütevazı bir müzik insanı olan Chopin'in her bestesi, adeta hayatın fon müziği niteliğindedir.

Bestekâr, notaları bir gergef gibi; asalet ve efkâr ile işlemiştir...

***


Piyanoda çalınması en zor eserler her daim onun parafını taşımış; notalara aşıladığı aşkı yansıtmak, yetenek kadar, duygu yüklü bir kalp de istemiştir.

Bu yüzdendir ki; konu piyano olduğunda "sadece Chopin'e ihanet edilir" denilmektedir.

***



Yapıtları bu denli çarpıcı olan bir kişinin aşkı da sarsıcı yaşaması, kaçınılmaz bir gerçektir.

Hayatında iz bırakan tek sevgilisi, "birlikte olduğu erkekleri aşkından öldüren kadın" olarak isnat edilen Fransız edebiyatçı George Sand'dir.

Bu yıpratıcı aşkın tarafları, birbirlerinin kariyerlerinde de etkili olmuş; neticesinde Chopin hüzüne, Sand ise ihtirasa sürüklenmiştir.

***

Günümüzde eserlerinin iyileştirici özelliği bilimsel olarak kabul gören Chopin'in, çalışmalarını hangi yürek sızısına derman olması amacıyla var ettiği büyük bir gizdir.

Bilinen gerçek ise; 17 Ekim 1849'da vefat eden bestekârın naçiz bedeninin Pere Lachaise'de, yüreğinin ise vasiyeti üzerine Polonya'da sırlandığıdır.

*** Bu yazı bestekârın Ekim ayı içerisinde bulunan vefat yıldönümünü yad etmek amacıyla yazılmıştır.