Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » "Ben hükümetlere kafa tuttum, ölüme eğilmem"

"Ben hükümetlere kafa tuttum, ölüme eğilmem"

"Ben hükümetlere kafa tuttum, ölüme eğilmem"13 Ekim 2015 - 09:10 | Fotoğraf: Ercan Arslan.
Kırca 'Olacak O Kadar'da plastik makyaj marifetiyle kılıktan kılığa girer, dilini korkak alıştırmadan eleştirilerini komedi sosuna batırsa da eğip bükmeden pat diye söylerdi
ASU MARO
 
”65 yaşına gelmişim. Çok da rastgele gelmemişim. Okumuş, yazmış, çizmiş, üretmişim. Hayata katkıda bulunmuşum. İnsanları güldürmüş, kendi çapımda eğitmişim. Şanı şöhreti görmüş, bunu taşıyabilmişim. Çoluğum çocuğum olmuş, hayatıma birbirinden değerli insanlar girmiş, insanlar beni sevmiş, mutlu olmuşum. E 65’te ölmezsem, 75’te öleceğim...”
 
Ölüme karşı en net duruşlardan birini görmüştük Levent Kırca’nın Ayşe Arman’a verdiği son söyleşisinde. İnsanın sonunun da bir filmin, bir müzik parçasının sonu gibi olduğunu, finali güzel yaşamak gerektiğini düşünüyordu. “Ağlayıp sızlayıp dövünüp onu rezil etmemek lazım” demişti. Daha 1 ay geçmedi üzerinden, kötü haber geldi. “Ben hükümetlere kafa tutmuş adamım, ölüme de eğilmem” demişti, dediği gibi gitti.
 
Geriye en çok o ‘hükümetlere kafa tuttuğu’ siyasi parodileri kaldı. Uzun zamandır ekranda olmadığından yeniler bilmez, bir kuşak 'Olacak O Kadar' ile büyüdü sahiden. Hatta en son Bodrum’daki evine onu götürmeye gelen polis memuru bile “Abi biz seninle büyüdük” deyip fotoğraf çektirmiş önce. Dile kolay, 22 yıl. 1986’da TRT1’de başladı, kanal kanal dolaşarak geldiği Fox’ta 2010’da final yaptı. Her zaman televizyonla eş zamanlı tiyatrosunu devam ettirdi. Zaten tiyatro ilk gözağrısıydı.
 
1950 yılının 28 Eylül’ünde Bahriye Özbay Kırca ile Mehmet Kırca’nın oğlu olarak Samsun’da dünyaya geldi Levent Kırca. Heykeltraş ve ressam olan babası İsviçre’ye gidince, ablasıyla ikisini aktif CHP’li bir öğretmen olan anneleri büyüttü. Babasını ilk kez otuz yaşlarında gördü.
Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde okuyan Kırca, sahneye Ankara Devlet Tiyatrosu'nda çıktı, ardından Ankara Birlik ve Halk Oyuncuları’nda oynadı. 17-18 yaşında çocuktu; oynadığı oyunlardan ötürü işkenceyle, filistin askısıyla, copla tanıştığında.
 
1974’te TRT ile ekran macerası başladı. Bir yıl sonra yazar ve yönetmen Nur Diner ile evlendi, 10 yıllık evlilikten Oğulcan ve Özdeş Kırca adlı iki oğlu oldu.
 
1978'de Ayşegül Atik’le oynadığı “Taşı Toprağı Altın Şehir” ile sinemaya adım attı. Oyuncu ve yönetmen olarak filmlere, dizilere imza attı. Ama en çok sevilen filmi; Atıf Yılmaz’ın çektiği, Nevra Serezli, Şener Şen ve Perran Kutman ile birikte oynadıkları “Ne Olacak Şimdi?”oldu. Sonradan ekranda çok meşhur olacak ‘sarhoş taklidi’nin ilk örneğini de bu filmde izledik.
 
1979 tarihli 'Ne Olacak Şimdi'nin dev kadrosunda Kırca'nın yanı sıra Selim ve Adile Naşit, Şener Şen, Perran Kutman, Nevra Serezli ve Neriman Köksal bulunuyordu.
 
1981 yılında Hodri Meydan Kültür Merkezi’nde başladı kendi tiyarosunu yapmaya. 1985’te nikah masasına oturacağı ikinci eşinin ve kendisinin adını taşıyan Levent Kırca - Oya Başar Tiyatrosu, “Kadıncıklar”, “Aşağı Yukarı”, “Hangi Yüzle”, “Gereği Düşünüldü”, “Üç Baba Hasan”gibi oyunlara, geniş kadrolu müzikallere imza attı.
 
“Olacak O Kadar” ile yeni bir sayfa açıldı hayatında. Evet, doğrudan mesaj kaygılıydı ama bu konuda da tekti. O haftanın bütün siyasi ve toplumsal meseleleri 'Olacak O Kadar’da yer bulurdu. Levent Kırca plastik makyaj marifetiyle kılıktan kılığa girer, dilini korkak alıştırmadan eleştirilerini komedi sosuna batırsa da eğip bükmeden pat diye söylerdi. Gündoğarken’in unutulmaz şarkısındaki gibi; “Arada bir dilimiz sürçer ise affola, tutmasını biliriz de kemiği yok bunun”. Tam 22 yıl böyle geçti.
 
 
Epeydir daha çok siyasi açıklamaları ve polemikleriyle haber alıyorduk Levent Kırca’dan. Aydınlık gazetesinde yazıyor, aktif olarak politikayla ilgileniyordu. En son Vatan Partisi’nin Merkez Yürütme Kurulu üyesiydi.
 
1998’de kendisine verilen devlet sanatçılığı unvanının geri alındığını açıkladı bu yıl. Ekranlarda da 2010’dan beri yer bulamamıştı. Kadıköy’de kiraladığı bir salonu borç harç tiyatro haline getirip oynamaya devam etti... Ağustos ayında sahnede fenalaşana kadar. Altı yıldır birlikte olduğu, ‘son eşim’ dediği Aslı Çetiner ile zorlu bir mücadele yürüttüler iki ay... Hali olsa gene sahneye çıkıp oynayacaktı ama olamadı...
 
Kırca, 'Olacak O Kadar'ın 2008'deki Davos krizine odaklanan skecinde Erdoğan rolünde.
 
Son sözlerini birkaç gün önce, Bodrum Türk Filmleri Haftası’nda kendisine verilen yaşam boyu onur ödülünü almaya giden oğlu aracılığıyla iletti Levent Kırca. 41 yıldır kendisine anılarında yer açan seyircisine bir mektupla teşekkür etti ve aslında tam istediği gibi ‘güzel oynamış oldu’ finali... 
Perde kapanırken son söz kendisinin olsun: “Yaşadığımız şu an elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum. Yaşam boyu onur ödülü, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın topyekun mükafatlandırılması gibidir. Bu ödülün anlamı benim için çok büyük.
 
Güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana. Benim jenerasyonumda bir insan çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şu an bilemiyorum. Woody Allen, ‘Bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir’ der. Siz de yönetmensiniz. Birlik verip bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun. Dik durun.. Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. Atatürk’le kalın, Cumhuriyet’le kalın, hoşçakalın!!”