Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Adam Rudolph ve dostları Mehmet Uluğ’u anıyor

Adam Rudolph ve dostları Mehmet Uluğ’u anıyor

Adam Rudolph ve dostları Mehmet Uluğ’u anıyor09 Ekim 2025 - 04:10
‘Kültürlerarası müziğin öncüsü’ Adam Rudolph’un liderliğinde gerçekleşecek “Invisible Threads” projesi, Mehmet Uluğ’un anısına 9 Ekim’de ARTER’de sahne alıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
 
İstanbul’un müzik hafızasında derin izler bırakan Mehmet Uluğ’un aramızdan ayrılışının 12. yılında, onun vizyonunu ve seslere olan tutkusunu yaşatmak için bir araya geliyoruz. 35. Akbank Caz Festivali kapsamında 9 Ekim akşamı ARTER’de gerçekleşecek “Invisible Threads” projesinde, müziğin sınırları aşan gücünü temsil eden bir kadro sahne alacak. 
 
“Invisible Threads” projesi, Adam Rudolph’un çok kültürlü müzik vizyonunun bir yansıması olarak ortaya çıktı. Rudolph müziği sadece bir ses değil aynı zamanda ruhani, tarihsel ve içsel bir yolculuk olarak gören bir besteci ve perküsyonist. Proje, farklı coğrafyalardan ve kültürel geçmişlerden gelen müzisyenleri bir araya getirerek, evrensel müzik diliyle bir birlik ve iyileşme alanı yaratmayı amaçlıyor.
 
 
Adam Rudolph
 
Rudolph’un müzikal yolculuğu 1980’lerde New York’ta Mandingo Griot Society ile başladı. Ardından Don Cherry, Yusef Lateef ve Pharoah Sanders gibi spiritüel cazın öncüleriyle uzun soluklu iş birlikleri geliştirdi. Bu bağlamda, Okay Temiz ve Hacı Tekbilek ile olan dostlukları da yıllara dayanıyor. Projenin çekirdeğini bu üç isim oluştururken, Türkiye’den Sumru Ağıryürüyen, Özlem Kaya, Sıla Gerbağa ve Orçun Baştürk, Danimarka’dan Jesper Egelund ve İtalya’dan Marco Cappelli gibi sanatçılar da bu yaratıcı alana kendi seslerini katıyor.
 
Milliyet Sanat dergisinin Ekim sayısında söyleşisini okuyabileceğiniz Okay Temiz; Türkiye’nin çok kültürlü müzik elçisi olarak onlarca yıldır ritimlerin peşinde, dünya sahnelerinde iz bırakıyor. 
 
 
Okay Temiz
 
Hacı Tekbilek ney, tulum, alto saksofon ve bağlama gibi enstrümanlardaki ustalığıyla tanınan, Don Cherry ve Okay Temiz gibi isimlerle sahne almış, müziğe ruhani bir derinlik katmayı başarmış bir üflemeli çalgılar virtüözü. 
 
 
Hacı Tekbilek
 
Sumru Ağıryürüyen Mozaik ve Ezginin Günlüğü gibi topluluklardan tanıdığımız, geleneksel müzikten özgür doğaçlamaya uzanan geniş bir yelpazede üretim yapan, Bilgi Üniversitesi’nde ders veren ve SO Duo gibi projelerle sesin anlamını araştıran bir vokalist. 
 
Özlem Kaya kemanıyla sahnede hem klasik hem çağdaş tınıları birleştiren, performans sanatçılığı ve dansı müziğe entegre eden disiplinler arası bir müzisyen. 
 
Sıla Gerbağa müziği bir ifade biçimi olarak gören, performans endişesinden uzak, meditatif ve özgürleştirici bir yaklaşımla sahneye çıkan genç bir müzikal şifacı. 
 
Orçun Baştürk Replikas ve Kırıka gibi alternatif projelerden tanıdığımız, doğaçlama ve elektronik müzikle geleneksel tınıları harmanlayan, SO Duo’nun yaratıcı yarısı olarak sahnede hem davul hem vokal ile dikkat çeken bir müzik üreticisi. 
 
Jesper Egelund Danimarkalı klasik ve çağdaş müzik yorumcusu, kontrbas ve elektronik cihazlar kullanarak sesin sınırlarını zorlayan bir icracı. 
 
Marco Cappelli İtalyan gitarist ve besteci, klasik müzikten avant-garde caz sahnesine uzanan kariyeriyle, Ensemble Dissonanzen ve Italian Surf Academy gibi projelerde yer almış, Adam Rudolph ile de iş birliği yapmış bir ses mimarı.
 
Mehmet Uluğ: Müziğin sessiz devrimcisi
 
1959 yılında İstanbul’da doğan Mehmet Uluğ, Robert Kolej’den mezun olduktan sonra ABD’de Clemson Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği eğitimi aldı. Ancak mühendislik kariyerini bir kenara bırakıp müziğin peşinden gitmeyi seçtiğinde, Türkiye’nin müzik sahnesi henüz bugünkü çeşitliliğine ulaşmamıştı. Uluğ, bu boşluğu bir fırsata dönüştürdü.
 
1988’de Cem Yegül ile birlikte Pozitif’i kurarak Türkiye’nin en büyük müzik organizasyon şirketlerinden birinin temelini attı. Kardeşi Ahmet Uluğ’un da katılımıyla bu ekip, Türkiye’de müzik ve kültür sahnesini dönüştüren bir dönemin mimarı oldu. Pozitif çatısı altında ‘Akbank Caz Festivali’, ‘Rock’n Coke’, ‘One Love Festival’ gibi büyük organizasyonlar hayata geçirildi. Ancak Uluğ’un vizyonu sadece büyük isimleri Türkiye’ye getirmekle sınırlı değildi; o, müziğin kamusal alanda nasıl var olabileceğini yeniden tanımladı.
 
 
1999’da kurduğu Babylon, İstanbul’un kültürel haritasını değiştiren bir mekâna dönüştü. Asmalımescit’in dönüşümünde öncü rol oynayan kulüp, yerli ve yabancı birçok sanatçının sahne aldığı, müziğin sınırlarını zorlayan bir platform oldu. Sadece bir konser mekânı olmakla kalmadı. Müziğin özgürleştiği, çeşitlendiği ve derinleştiği bir kültürel laboratuvar haline geldi.
 
Uluğ’un bir diğer önemli girişimi ise Doublemoon Records idi. Bu plak şirketi, Türkiye’den çıkan çok kültürlü müziği dünyaya tanıtmayı amaçladı. Sun Ra’yı 1990’da İstiklal Caddesi’nde bir kamyon üstünde sahneye çıkaracak kadar cesur, Don Cherry ile dost olacak kadar vizyonerdi. Onun için müzik; kültürler arasında bir köprü, şehirler arasında bir yankı, insanlar arasında görünmeyen bir bağdı.
 
Mehmet Uluğ ardında sadece anılar değil müziğin özgürleştiği, çeşitlendiği ve derinleştiği bir kültürel miras bıraktı. Bugün hâlâ onun açtığı yollar üzerinde yürüyen müzisyenler, organizatörler ve dinleyiciler var. 9 Ekim’de ARTER’de gerçekleşecek “Invisible Threads” konseri, bu mirasa bir saygı duruşu niteliğinde. Adam Rudolph’un liderliğinde farklı coğrafyalardan müzisyenler, Uluğ’un inandığı o evrensel müzik dilini yeniden kurmak için bir araya geliyor.
 
“Invisible Threads”, müziğin görünmeyen ama hissedilen bağlarını keşfe çıkan bir proje olarak Mehmet Uluğ’un müziği birleştirici ve dönüştürücü bir güç olarak gören vizyonuna doğrudan bir selam niteliği taşıyor. Bu nedenle proje, Akbank Caz Festivali’nin geleneksel “Mehmet Uluğ Gecesi” kapsamında sahneleniyor. 
 
Etiketler: Adam Rudolph  Mehmet Uluğ  caz